Makale

Tevbe Sularında Yıkanmak

Tevbe Sularında
Yıkanmak

Mustafa Özçelik

İnsanların yaşadıkları zamandan memnun olmamaları yeni bir olay değildir. Hak-batıl mücadelesi içinde yaşanan dünya macerasında ortalık her zaman için güllük gülistanlık olmamıştır. Doğru yol üzere gidildiği sürece rahmetin, adaletin, barışın, sevginin egemen olduğu dünyada, bu yoldan sapıldığı zaman felaketler birbirini kovalamış, iyilikler kötülüğe; adalet zulme; sevgi kine dönüşüvermiştir.

İnsan, gerek fert olarak gerekse toplum olarak hataya düşünce, bu düşüşün acı sonuçlarını bir bir görmek ve yaşamak zorunda kalmıştır. Özellikle hataların bireyi aşıp toplumsal bir afet halini aldığı zamanlarda, kötülükle mücadeleye bir yol bulamayanlar, çıkar yol olarak hiçbir olumlu sonuç doğurmayacak şikâyetlere başvurmuşlardır. Pasif bir yol olarak, nefsi bir an için tatmin eden şikâyet, uzun vadede hiçbir şey kazandırmamıştır ne kişiye ne de topluma.

Hataya düşülen ortamlarda ve zamanlarda bir yol olarak da tövbe durmaktadır insanın önünde. Şikâyetin aksine tövbe, gereği üzere hareket edenler için gerçekten bir çıkar yol olmuştur. Hep şikâyete yöneleni kurtuluşa bir yol bulamazken, tövbe edenler, düştükleri yerden kalkmanın bilincini kuşanarak nice aydınlık ufuklara ulaşmışlardır.

Yaşadığımız zamanın ve ortamın şartları da dünün karanlık çağlarını şartlarından farklı değildir. Geniş yeryüzü coğrafyasında zalimlerin zulmü karşısında bunalan insanlık çıkar yol olarak yine şikâyet ve tövbeyle karşı karşıyadır. Şikâyet mazlumların aldatıcı serabı olarak ortada dururken, tövbe kendini kuşanacak mümin gönülleri beklemektedir. Şikâyet zulmü ortadan kaldırmak bir yana onu güçlendirecek bir özü içinde taşırken, tövbe onu tümüyle ortadan kaldıracak özü içinde taşımaktadır.

Dün olduğu gibi, bugün de bize düşen tövbedir, tövbe olmalıdır. Tövbe sularında yıkanmak, üzerimize bulaşan şirkin, küfrün, yalanın, yanlışın kirlerini temizlemek, yeniden inanmak, yeniden bağlanmaktır. Çünkü, yaşadığımız çağın onaylamadığımız tablosu, tevhitten uzaklaşmanın bir sonucudur. Nimete şükretmemenin onun kadr ü kıymetini bilmemenin bir cezasıdır. İzzeti korumayanın sonu zillete düşmektir. Şirk, zillettir. Küfür karanlıktır. İşte tövbe zilletten izzete, karanlıktan aydınlığa geçiştir. Hakikate yeniden dönüştür. Allah’a samimi bir itirafla suçunu açıklayıp O’nun yardımıyla, bağışlamasıyla yeniden O’nun istediği ve razı olduğu bir hayatı yeniden yaşamak, yaşanır hale getirmektir. Aydınlığı örten perdenin kaldırılmasıdır.

Tövbe, bir sayfayı kapayıp açılması gereken bir başka sayfayı açmaktır. Yanlışlarla dolu bir geçmişe bir daha dönüp bakmamaktır. Yalanın aldatıcı tuzağına bir daha düşmemektir. Çünkü tövbe sorumluluk yüklemektedir kişiye. Hatanın hata olduğu anlaşılmışsa, Allah’ın rahmetini, bağışlamasını ümit ederek doğruya yönelmektir. Kulluğa talip olmaktır yeniden. İnsan olmanın, mümin olmanın sırlarını ve sınırlarını kavramak ve anlamaktır. Bir sözleşmedir tövbe kul ile yaratıcı arasında. Kul, sözünde duracak, böylece tövbesi anlam kazanacak, rahmani bağışlara muhatap hale gelecektir.
Tövbe, fesat ortamından barış ortamına ilticadır. İlticaya talip olanlar fesatla da kavgaya ant içmişler demektir. Kutlu bir mücadeleye hazır olmak demektir. İnancın, canlılık ve hayat kazanmasıdır. Şanlı ve anlamlı bir savaşın sabahına uyanmaktır. Salih ameller ancak tövbeyle mümkündür. Ziyandan kurtulmak ancak bu şekilde gerçekleşir. Tövbe, inancın mahiyetini bilinçli olarak kavramanın adıdır. İnancı amelin harcına katmaktır. Ruhu arındırmak, sözü, davranışı, eylemi yenilemektir. Karanlıkta olana, karanlığa çağırana buğz etmek; aydınlıkta olana, aydınlığa çağırana muhabbet duymaktır. Doğruyu yanlıştan ayırt etmektir. Düştüğümüz yerden kalkmanın cesaretini gösterebilmektir. Zillete düşürücü tavırları değil, izzete götürücü tavırları sahiplenmektir.

Yeryüzünde hiçbir olay karışık ve karmaşık değildir. Bilinmesi gereken her şey bir bir açıklanmıştır. Yeter ki göz onu görecek aydınlığa, kulak onu duyacak duyarlılığa sahip olsun. Gerçeği örten perdeler bir bir kaldırılsın. Görülecektir ki, herkes dininin gerektirdiği ameller üzeredir. Artık önemli olan, başkalarının ne yaptığı değil, tevhitten yana olanların ne yaptıkları ya da ne yapmadıklarıdır. Başkalarının yaptıklarını konuşmak hep bir şikâyet üzere olmaktır. Tövbe bizim yapacaklarımızın, yapmamız gerekenlerin başlangıcıdır. Yeter ki bir niyet edelim ona. Onun kutlu kapısından girildikten sonra, yol açılacaktır önümüzde. O bize ışık olacak, yolumuzu aydınlatacaktır.

Şikayeti kuşanmak acizlerin işidir. Mümin tövbeyi kuşanarak güçlü olmak sorumluluğundadır. Rabbimizin yardımı, merhameti tövbe edenler üzerinedir. Tövbeyi kuşananların aldandığı hiç görülmemiştir. Yeter ki onu kuşanmasını bilelim. Nice zulüm ateşlerini söndürmeye yetecektir tövbe. Ferdin de toplumun da ayağa kalkması ancak böyle bilinçli bir hal ile mümkündür. Tövbe sularında, yıkanmakla mümkündür. Secdeler, rükûlar, kıyamlar ve dualarla açılacak olan rahmet kapıları bizi bekliyor. Rahmet denizinden serpilen sudur tövbe. Bizi serinletmek, yeryüzü baharına eriştirmek için. Öyleyse şöyle diyelim Rabbimizin diliyle: “Ne mutlu inanıp tövbe edenlere, salih amel işleyenlere.”