Makale

Sosyal ağlar, iletişim ahlakı ve din

Sosyal ağlar,
iletişim ahlakı ve din

Elif Arslan


Dinlerin temel konularından biri olan ahlak, Sokrates’ten Kant’a pek çok düşünürün de üzerine söz söylediği bir alan olmuştur. Üzerinde çok farklı görüşler serdedilen ahlakı Kâtip Çelebi, Keşfü’z-Zünun’da şöyle tanımlar: “Ahlak ilmi, faziletler ve reziletler ilmidir ki, nefsi faziletlerle süsleme ve reziletlerden koruma yollarını gösterir.”
Ahlak, insanla ilgili ve insana özgü bir kavram olduğu için insana ilişkin her konuda, hayatın her alanında “ahlakilik” söz konusudur. İş ahlakı, bilgi ahlakı, bilim ahlakı, siyaset ahlakı, ticaret ahlakı gibi farklı alanlarda ele alabileceğimiz ahlak konusuna günümüzde eklenen bir alan da iletişim / bilişim ahlakı kavramıdır. Kitle iletişim araçları olan gazete, radyo ve televizyonun ortaya çıkıp yaygınlaşmasının ardından bunların dünya, toplumlar ve kültürler arası ilişkiler üzerindeki etkileri, yöneten yönetilen ilişkileri açısından sonuçları, iletişim (gazetecilik / televizyonculuk / habercilik) ahlakı gibi konular üzerinde teorik ve deneysel pek çok çalışma yapılmıştır. Bu husus, toplum, birey, din, ahlak, eğitim, ticaret vb. pek çok alan üzerindeki etkileri bakımından inceleme ve araştırma konusu olmuştur.
İletişim, insanın olduğu her zaman ve ortamda gerekli ve geçerli bir kavram olmasıyla birlikte kitle iletişim araçlarıyla önemli bir dönüşüm yaşamış, günümüzde İnternet teknolojisinin gelişmesiyle birlikte ise devrim niteliğinde bir değişikliğe uğramıştır. Bu bağlamda insanların bilgi edinme ve haberleşme hızları yanında bilgiye ulaşma vasıtaları da değişmiştir.
Konu İnternet ve İnternet üzerinden oluşan sosyal ağlar olunca hem hukuku hem ahlakı, daha dar ifadeyle iletişim ahlakını, bilişim ahlakını ilgilendirmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de İnternetle iletişimin, sosyal ağların hem hukuki hem ahlaki boyutu üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmaktadır.
Ahlak eksenli bilişim teknolojisi
İnternet teknolojisi yaşayışımızda büyük değişiklikler oluşturduğu gibi kavramlarımızda ve değerlerimizde de önemli dönüşümlere kapı araladı. Hızla gelişen bu teknolojinin yeni bir dünya oluşturduğunu söylemek mümkün ve bu yeni dünyanın hukuk ve ahlak alanında da karşılığının olması kaçınılmaz görünüyor. Esasen hukuk ve ahlak alanında temel değerler vardır ve bu temel değerler değişmez. Ancak değişen şartlar bu alanlarda daha önce sorulmamış soruları gündeme getirir, insanı ve toplumu daha önce karşılaşılmayan problemlerle karşı karşıya bırakır. İşte ahlak alanında da bu yeni sorulara cevaplar aranmalıdır. Başlangıçta sadece savunma ve eğitim alanlarında kullanılan İnternetin tüm dünyada her alanda bireysel / sivil kullanıcıları da içerecek şekilde yaygınlaşması, ticaretten sanata, eğitimden alışverişe, kişiler arası iletişim şekillerinden sosyal oluşumlara kadar pek çok konuda hayatın bütününde değişiklikler meydana getirdi. Meselenin ahlaki yönü ahlakın insana özgü, insan için ve insana has bir konu olmasından dolayı bütün insanları ilgilendiren bir konudur. Sosyal medya olarak isimlendirdiğimiz olgu, günümüz toplumu için önemi inkâr edilemez bir gerçektir, hatta günümüz toplumunu bu olgudan bağımsız düşünmek mümkün görünmemektedir. Sosyal ağlar günümüz toplumunun bir gerçeği ve günümüz insanının hayatının bir parçası, hatta bir kısmının hayatının önemli bir parçasıdır ve sosyalleşme, arkadaş bulma gibi amaçların yanı sıra ticari, siyasi vb. farklı amaçlarla da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. İnsanlar sosyal ağlarda kendi hayatlarıyla ilgili bilgiler yanında ülkelerinde ve dünyada meydana gelen olaylarla ilgili duygu ve düşüncelerini paylaşabilmekte, desteklerini veya protestolarını sosyal ağlar aracılığıyla iletebilmekte, bu ağlarda gruplar oluşturarak organizasyonlar yapabilmektedirler. Sosyal ağlar üzerinden yapılan çağrılarla binlerce insan kutlama, protesto, gösteri veya başka amaçlar için bir araya gelebilmekte, yardım organizasyonları, geziler gibi sosyal etkinlikler düzenlenmektedir. Ticaret, sanat ve siyaset dünyasından insanlar, sosyal paylaşım sitelerinde kendilerini takip eden insanlara mesajlarını iletmekte, mesajlarını vermekte ve daha da önemlisi, bunların geri bildirimini görmektedirler. Toplumlardaki birtakım sosyal değişim ve dönüşümlerde sosyal ağların itici gücü ya da “kar topu” etkisi de konunun dikkat çekici yönlerinden biridir. “Arap Baharı” diye isimlendirdiğimiz Arap toplumlarındaki özgürlük hareketlerinde bu etkiyi açık bir şekilde görmek mümkündür.
Böylesine etkin ve etkili bir sosyal medya ortamına doğan yeni nesil, İnternetsiz ve sosyal ağların olmadığı bir dünyayı tasavvur etmekte oldukça zorlanmaktadır. Hatta hayatının belli bir döneminden sonra İnternetle tanışanlar için bile bugün artık İnternetsiz bir hayat düşüncesi kolay görünmemektedir. İnternet birtakım günlük pratiklerimizi, bilgi edinme yöntemlerimizi, bilgiyi elde ediş hızımızı ve tarzımızı değiştirdi. Bunun yanı sıra pek çok mesleğin icra ediliş tarzında da büyük değişiklikler meydana getirdi.
Din görevlisinin hizmet alanı açısından yeni bir imkân: Sosyal ağlar
Toplumların ve bireylerin hayatında böylesine yer edinen, etkili olan İnternet ve sosyal ağların din görevlisinin günümüz şartlarında, günümüz insanına hitap eden bir görev anlayışını yerine getirebilmesi açısından önemi inkâr edilemez görünmektedir. Kanımızca bugün bir din görevlisinin, İnterneti, sosyal ağları kullanarak görevinin omuzlarına yüklediği manevi sorumlulukları nasıl en iyi şekilde yerine getirebileceği üzerinde kafa yorması, bu imkânı elinden geldiğince iyi değerlendirmesi gerekmektedir.
Bu noktada sosyal ağlar din görevlisinin görev tanımı içerisinde ya da görev tanımına destek olacak organizasyonlar yapması için uygun bir vasat olarak değerlendirilebilir. Sabah namazlarında buluşup ardından cemaatle birlikte kahvaltı yapma, çeşitli sportif etkinlikler, yardımlaşma ve dayanışma organizasyonları, gençlere ve çocuklara yönelik cami merkezli faaliyetler düzenlemek bunlardan sadece bir kaçıdır.
Sosyal ağlar konusunda hukuki ve ahlaki normların mutlaka yerleşmesi gerektiği gerçeğini hatırdan çıkarmadan bir konu daha unutulmamalıdır ki; ahlaki normların oturduğu vasat da manevi eğitimdir. Manevi eğitim konusunda yeterli özeni göstermemek, ahlaki konularda da ciddi problemlerin ortaya çıkmasına zemin teşkil edebilecektir. Bu bakımdan yazılı olmayan kuralların alanı olarak ahlak alanını boş bırakmamak ya da o alanda boşluk oluşumunu engellemek noktasında manevi eğitim, kesinlikle ihmal edilmemesi gereken bir öneme sahiptir.
Sosyal ağları kullanan din görevlisinin kanımızca hatırından hiç çıkarmaması gereken bir konu, kendisinin sosyal ağı kullanan herhangi biri olmadığıdır. Herhangi biri değildir, çünkü o toplumu iyiye, doğruya, hayra yönlendiren bir kişi ve peygamber mesleğinin varisidir. İletişim ahlakı konusu İnterneti, sosyal ağları kullanan herkesi insan olmaları hasebiyle ilgilendirirken din görevlisini veya din gönüllüsünü kısaca peygamber mesleği olarak ifade ettiğimiz sorumluluğundan dolayı bilhassa ilgilendirmektedir. Bu noktada bir din gönüllüsü, sosyal ağlarda örnek olmakla kalmayacak, pek çok güzelliğe imza atan bir gönül eri olacaktır.