Makale

Bir şahsiyet tezahürü olarak konuşma

Bir şahsiyet tezahürü olarak konuşma

Mukadder Arif Yüksel
Çorum/Bayat Müftüsü

İnsan, konuşarak meramını ifade eder ve konuşarak anlaşır. Konuştuklarımız, şahsiyetimizin bizatihi tezahürüdür. İçerdiği menfi anlam dolayısı ile “İnsan konuşan canlıdır.” demek yerine konuşma, yaratılmışların en şereflisi ve mükemmeli olan insanoğlunun en belirgin özelliğidir, demek daha uygun olur.
Başlı başına bir âlem ve bir muamma olan insanoğlunu anlamanın en önemli yolu, onu konuşturmak ve satır aralarındaki manayı çözümlemekten geçer. Kendini ifade etmenin ve başkasını anlamanın başlıca yolu konuşmaktır.
İnsan, içinden geleni aklıyla tasavvur ederek konuşur. Konuşmayı sağlayan dil ve ses, anlamlı kelime ve cümlelerin duyulmasını sağlar, ancak dil ve ses, ifademizin bir nevi servis aracıdır. Aklımız konuşmanın bilgisini dağarcıktan, niyetini de kalbimizden kotarır.
Konuşmada üslup da çok önemlidir. Kaba ya da yapmacık bir üslup, konuşma güzel olsa da konuşan hakkında olumsuz bir izlenim oluşturur. Bunun için “üslubu beyan aynıyla insan” denilmiştir.
Kalbinde arıza olmayanın dilinden doğru sözler duyulur. Samimi bir üslupla ifade edilen güzel ve doğru söz hem konuşana saygınlık kazandırır hem de dinleyene huzur verir. Bu sebeple doğru sözlü olmak için iyi niyetli ve temiz kalpli olmak da gerekir. Allah, iman edenlere doğru konuşmayı emreder:
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab, 33/70; Ayrıca bkz. Nisa, 4/9.) Ayette geçen kavl-i sedid tabiri, sözü, kuşkuya, yanlış anlamaya mahal bırakmadan abartısız ve eksiksiz söylemeyi ifade eder. (Esed Muhammed Esed, Kur’an Mesajı, s. II/868.)
Konuşması güzel olanlar ve Kur’an-ı Kerim’e göre güzel sözlü olduğu için takdir edilenler şunlardır:
“(İnsanları) Allah’a çağıran, salih amel (işi doğru ve güzel yapmak) işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussılet, 41/33.) Ayette bahsi geçen üç güzel sözlüden ilkinin hakkı söyleme, insanları İslam’a davet etme hususiyetine, ikincisinin, işini doğru ve güzel yapmasına (Salih amel, en sade ifadesiyle bir işi içten, doğru ve usulüne uygun bir şekilde yapmaktır.) üçüncüsünün ise şahsiyetli duruş sergilemesine vurgu yapılmaktadır. Doğru konuşmayanlara ve sözün güzelini söylemeyenlere de Allah’ın uyarısı şöyledir: “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar.” (İsra, 17/53.) Allah’ın Peygamberimize tavsiye ettiği çeşitli davet metotlarından biri de “güzel öğüt”tür. (Nahl, 16/125.) Güzel öğüt, gerçekleri güzel takdim etmek, muhatabı ikna etmede yapıcı, umut verici bir üslup kullanmak, muhatap ikna olmasa bile en azından davete saygısını temin edecek bir diyalog kurmaktır.
Hayırlı konuşma, hem doğru hem de güzel olan bütün sözleri ihtiva eder. Bizzat kendisi doğru ve güzel sözlü olan Peygamber Efendimiz bu hususta şöyle buyurmuşlardır:
• “Kişinin boş sözleri terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir.” (Nevevi, Kırk Hadis, no:12.)
• “Ademoğlu sabah kalkınca bütün azaları diline şöyle uyarıda bulunurlar:
Bizim hakkımızda Allah’tan kork! Şüphesiz biz sana bağlıyız. Şayet sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğilir hata yaparsan biz de hata yaparız.” (Tirmizi, Zühd, 60.)
En doğru sözü en güzel şekilde tebliğ eden en mükemmel insanın en veciz sözleri irat etmesinden daha tabii bir şey olamaz. Peygamberimizin başarısında Allah’ın desteği yanında güzel davranışının ve güzel konuşmasının da önemli bir payı vardır. (Bkz. Al-i İmran,3/159.)
Yanlış anlaşılan ve maksadını aşan beyanlar ve sürç-i lisanlar, bir anlık dikkatsizliğin ve zihin yorgunluğunun bir tezahürü olabileceği gibi şuuraltının bir yansıması da olabilir. Bazı söz ve deyimler, sahibini tanımlar ve onların sıfatı haline gelir. Niceleri vardır ki kendisi konuşurken dinleyenlerin nasıl psikolojik bir eziyete katlandığını aklına bile getirmez, dinleyenler de ayıp olmasın diye dinliyormuş gibi yaparak durumu idare ederler.
Hz. Ali, “Kişinin aklına her geleni söylemesi, aklının hafifliğine işaret eder.” der. Her istediğini konuşan, istemediği işitir. Akıllı insan, sözünü söylemeden önce zihninde tartar, sözün gerekli, faydalı ve yerinde olup olmayacağını ölçer, ondan sonra muhatabının idrak seviyesine göre düşüncesini beyan eder.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” ama söze ve konuşmaya bakılır. Çünkü bir insanı bütün yönleri ile tanımak için onu dikkatli dinlememiz gerekir. Bazen insanların, konuşmaları kadar susmaları, söyledikleri kadar söylemedikleri de önem arz eder.
“İnsanlar, kıyafetleri ile karşılanır, sohbetleriyle/fikirleriyle uğurlanır.” derler. Kişilik hakkında kıyafetin oluşturduğu geçici izlenimi sohbet, ya kalıcı hâle getirir ya da gerçeğin görüntüden çok farklı olduğunu ortaya koyar.
Nice bilginler, etkili bir konuşma yeteneğine sahip olamadıkları için hak ettiği ilgi ve alakayı üzerlerine çekememiştir. Nice hatipler de etkili konuşma yeteneği sayesinde toplumda bilge ve bilginlerden daha saygın bir mevki elde etmişlerdir. Hatibin etkili fakat süslü ve abartılı sözü yanıltıcı olabilir.
Konuşmayı kimin yaptığına, ne dediğine ve ne demek istediğine de bakmak gerekir. Çünkü en çok aldatma ve aldanmalar, süslü ve abartılı konuşma neticesinde ortaya çıkar. Hatibin konuşması kadar sözlerinin nasıl anlaşıldığı da önemlidir. Sözümüzü, birçok konuda veciz beyanları olan M. Akif Ersoy’un şu ikazı ile tamamlayalım:
“İhtiyar amcanı dinler misin, oğlum Nevruz! Ne büyük söyle, ne çok söyle; Yiğit işte gerek, lafı bol, karnı geniş soyları taklit etme! Sözü sağlam, özü sağlam ol, ırkına çek.”