Makale

Toplumumuzu kuşatan manevi şemsiye: Diyanet İşleri Başkanlığı

Toplumumuzu kuşatan manevi şemsiye:
Diyanet İşleri Başkanlığı

Prof. Dr. Kamil Kaya
Süleyman Demirel Üniv. Fen-Edebiyat Fak.

İnsanoğlu, diğer canlılardan farklı olarak maddi ihtiyaçları dışında manevi ihtiyaçları da olan bir varlıktır. Tarih boyunca manevi ihtiyaçlar din yoluyla giderilmiştir. Din, insan olmanın ve toplum hâlinde yaşamanın temel unsurlarından biridir. Din, insanlık tarihi kadar eski sosyal bir olgudur. Dinin geçmişi insanlık tarihi kadar eski olduğuna göre, geleceği de insanlık kadar uzun ömürlü olacağa benzemektedir. Çünkü gelecekte insanoğlunun dini toptan terk etmesi için görünürde hiçbir sebep yoktur. Ayrıca din, tarihin hiçbir döneminde hayattan kopuk, vicdanlara hapsedilmiş kuru bir inanç sistemi olarak kalmamıştır. Bilakis din, hemen her devirde insanların kültürlerini, yaşam biçimlerini ve sosyal kurumlarını; doğum, evlilik ve ölüm gibi insan hayatının önemli dönüm noktalarını etkilemiştir.
3 Mart 1924 tarih ve 429 sayılı kanun ile Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Adı geçen kanunda, İslam dininin inanç ve ibadet işleri ile dinî müesseselerin idaresi Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. 1965 tarih ve 633 sayılı “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” ile Başkanlığın temel görevinin “toplumu din konusunda aydınlatmak” olduğu ifade edilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, değişen dünya şartlarına uyum sağlayabilecek gerekli hukuki düzenlemeler uzun süre yapılmamış olmasına rağmen, kuruluşundan bugüne dek başta din hizmeti, eğitim-öğretim ve yayın faaliyetleri olmak üzere toplumu din konusunda aydınlatma görevini yerine getirmeye çalışmaktadır. Üstelik Başkanlık, üstlendiği bu görevi sadece ülkemiz sınırları içinde değil, yurt dışında vatandaşlarımızın yaşadığı ülkelerde de yerine getirmektedir. Bu hâliyle Diyanet İşleri Başkanlığı, bir bakıma diğer İslam ülkelerine model teşkil edecek bir statüye kavuşmuştur.
Bu ülkede yaşayan nüfusun büyük çoğunluğu Müslüman’dır. İnsanların dini ihtiyaçları “yok” farz edilemeyeceğine göre, devletin, toplumun din hizmeti ihtiyacını da doğrudan ya da dolaylı olarak karşılamasından daha doğal bir şey olamaz.
Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkemizin en ücra köşesine kadar yayılmış teşkilat yapısı ve personeliyle verdiği hizmetlerin bir sonucu olarak, bugün toplumda dinî konularda bilgisine en çok güvenilen kurum hâline gelmiştir. Nitekim 2011 yılında üniversite akademisyenleri üzerinde yaptığımız bir alan araştırmasında “Dinî konularda bilgisine en çok güvenilen kurum”un Diyanet İşleri Başkanlığı (% 65) olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu araştırmada, ikinci sırada İlahiyat Fakülteleri (% 20), üçüncü sırada da dinî cemaatler (% 3) dinî konularda en güvenilen kurumlar olarak belirtilmiştir. (Kamil Kaya, Akademisyenlerin Gözüyle Türkiye’de Din-Siyaset İlişkisi, Fakülte Kitabevi, Isparta, 2011.) Yine 2011 yılında yaptığımız alan araştırmasında da (Üniversite gençliğinin Türkiye’de Din-Siyaset İlişkisi ile ilgili görüşlerini tespit etmek üzere, Türkiye’nin tüm bölgelerini temsil edecek şekilde belirlenen 30 Devlet Üniversitesinde, toplam 1.200 üniversite öğrencisi üzerinde, 70 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Araştırma sonuçları henüz yayınlanmamıştır.), “Dinî konularda bilgisine en çok güvenilen kurum”un Diyanet İşleri Başkanlığı (% 55) olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu araştırmada, İlahiyat Fakülteleri (% 12) ve dinî cemaatlerin (% 12) aynı oranda, dinî konularda en güvenilen kurumlar olduğu görülmüştür.
Diyanet İşleri Başkanlığının devlet yapısı içinde yer alması, bir kamu kurumu olarak din hizmetini yürütmeye devam etmesi son derece önemli ve gereklidir. Nitekim yukarıda sözünü ettiğimiz araştırmamızda “Din hizmetlerinin yürütülmesi konusunda ne düşündükleri” ile ilgili soruya, görüşülenlerin yaklaşık % 88’i Diyanet din hizmetlerini yürütmeye devam etmelidir, % 4’ü din hizmetleri cemaatlere devredilmelidir ve % 3’ü de Diyanet kapatılmalıdır, şeklinde cevap vermiştir. (Kamil Kaya, aynı eser.) Yine üniversite gençliği üzerinde yaptığımız araştırmada da bu soruya öğrencilerin yaklaşık % 80’i Diyanet din hizmetlerini yürütmeye devam etmelidir, % 3’ü din hizmetleri cemaatlere devredilmelidir ve % 9’u da Diyanet kapatılmalıdır şeklinde cevap vermiştir.
Sonuç olarak, toplumun büyük bir kesiminin güvenini kazanmış bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığının, manevi değerlerin temeli olan din konusunda âdeta toplumu kuşatan bir şemsiye görevi gördüğü söylenebilir. Ancak, küreselleşmenin dünyayı âdeta bir köy hâline getirdiği süreçte ülkemiz, her alanda olduğu gibi din alanında da çok ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşamaktadır. İnsanlığın, insanca yaşayabileceği yeni bir uygarlığa ihtiyaç duyduğu bu süreçte, genelde dinin, özelde İslam’ın çok önemli bir yeri vardır. Bu bakımdan diğer alanlarda olduğu gibi, toplumumuzun din konusunda da çağı yakalayacak büyük bir zihniyet değişikliğine ihtiyacı vardır. Bu zihniyet değişikliğinin temelinde, dinin, özellikle İslam’ın doğru anlaşılması yatmaktadır. İşte bu noktada, Diyanet İşleri Başkanlığına çok önemli ve tarihî bir görev düşmektedir.