Makale

Modern Dünyada Müslüman Olmak

GÜNDEM

Modern Dünyada Müslüman Olmak

Dr. Ayşe KARAKÖSE
Uzman Vaiz/Sosyolog

Modernitenin en önemli algı değişimi her bireyin kendine ait özel alanları, özel mekânı, özel zaman anlayışını ortak bilinç hâline getirmedeki istikrarıdır. Gelenek ve din ortak şuur, ortak ibadet alanları, ortak ibadet zamanları, ortak düşünme ve eyleme ne denli önem veriyorsa, modernitenin süreçlerinde bu müşterek dil ve anlam kurma biçimi zedelenmiştir. Birey olmayı kul olabilme anlamlarıyla bütünleştiren, tefekkürü, hayatın ancak okunarak (hakikatle bağlantı kurma çabası) yaşanabilirliğini canlı tutmak isteyen ilahî hitaplar karşısında, yenilik ve hızlı getirilerin cazibesine kapılan bireyler; varoluşun sancılarını ve her dem yeniden tazelenesi imanını ve hafızasını, günü birlik değişmelerin koşuşturmalarıyla değiş tokuş etti. Bir bakıma bu, zamanını okuyarak anlamı keşfedilecek ilahî tavsiyelerden bir hayli uzaklaşması demekti.
Modern hayat çok çabuk bir şekilde, kendine uyum sağlayan bireyi in, ötekini out kapsamında sınıflandırdığı için, pek çok şeyi kendinden menkul değerler silsilesi içerisinde tanımlamak ve aktarmanın yollarını pekiştirmekte. Modern hayatı soluyan Müslüman birey, hızlı değişim ve etkileşim araçlarından kendi inanç ve değerler dünyasını düze çıkaracak analizlere ihtiyaç duymaktadır. Peki, o Müslümanlığını hamdlerle tarif ederken, aslında taklidi olmayan, her zamanın kendine göre ihtiyaçlarından dolayı sorgulama, düşünme ve analizlere hayatiyet derecesinde ihtiyacı olduğunun farkında mıdır? Geçmiş ve bugünü yeniden değerlendiren bir söylem biçimi geliştirebilmesi sayesinde, hızlı ve çoklu değişim faktörlerinden akıntıya kapılmadan ve dengesini yitirmeden yaşamasının imkânlarını aramakla ne derece ilgilidir?
Modern dünya, hafızaların bir önceki hafızayla ilişkisini sarsan bir yaşam biçimine indirgediğinden, inanan ve bir gelenek içerisinde aidiyetini oluşturmak isteyen bireyleri ve toplumları daha fazla etkilemiştir. Bu sebeple yazı, böylesi bir dünyada inanarak kimliğini var etmesi gereken Müslüman kimliğinin, ‘anlamla’ ilişkisi üzerine temellenmiştir.
Kimlik, aidiyet bağlarını yansıtan, bireyi dış dünyasına tanıtıcı bir işleve sahiptir. Müslüman kimlik kendini tanımlamak için bilhassa inanç ve değerler dünyasından beslenir. İnandıklarını, öncelikle kendinde test etmesini ve dış dünyasına görünür olmasını sağlayan söz, eylem ve niyet tutarlılığı gibi benliğini oluşturan kısımları sorgulamadan geçirerek kendini iyi’ye ulaştırma gayreti Müslüman kimliğin olmazsa olmazlarıdır.
Düşünce ve davranışlarına varana kadar olaylar ve olguların tek düze açıklanamadığı çoklu faktörler dünyasında Müslüman kimlik, yerini sabitlemeye çalışmaktadır. Yorumlama çerçevesini kimi zaman tıkayan baş dönmeleriyle birlikte, bizzat oluşturmadığı çoklu sorunlar dünyasının etki alanlarında görebiliyor kendisini. Ne ki kendi isteği, yönlendirmesiyle başlatılmayan pek çok problem bugün Müslüman bireyin yanı başında beliriveriyor. Modern dünya, en fazla da bireyin şahsından kaynaklanmayan pek çok sorunun şöyle ya da böyle, bizzat bireyin yanı başında hissedilir olmasıyla mevcudiyetini koruyor. Böylesi bir dünyada kendini, sorunlardan azade bırakmayıp, dünyaya sorun olmadan Müslüman kimliği korumak, yeniden tanımlamalar yaparak ve hayat nasıl daha Müslümanca yaşanılabilir?’in üzerinde düşünülerek mümkün olacaktır. Elbette bu konudaki ölçütü Kitabı, Hz. Peygamberin yaşam prensipleri, ahlakı, ilim adamlarının bakış açılarıyla birlikte Allah’ın kendisine verdiği onu sorumlu insan değerine çıkartan düşünme kabiliyetidir.
Müslüman bilinç, sorumluluğu bir başkasına atfedemeyecek kadar ve sorumluluklara varan yollarda kendini bularak varlık alanındaki yerini sabitlemekle başlayabilir. Çünkü sorumluluk en fazla, inancından dolayı hareket alanını oluşturmaya çalışan bireylere ait olandır. Mademki inanıyorum, o hâlde sorumluyum önermesiyle de somutluk kazanabilir bu niteliği.
İslam inancının temel noktasında gayba, öte dünyaya inanmak gelir ki, bu dünyayla baş edebilme, sorunları çözebilme, sorunlara karşı duruşla ödüllendirilecek bir cennet tasavvuruna iletir. Bir başka anlamda insanın cenneti kazanabilmesi, çok sorunlu bir yer olan dünyadaki iç ve dış kimliğiyle duruşu sayesindedir. Müslüman kimlik sorumluluğunu, esası ve hikmeti kaçırabilen tek yanlı bakma hatasına düşmeme gayretini, hayatı okumasının başına alarak gerçekleştirebilir.
Müslüman bireyin bu çok etkenli iletişim ortamlarında, olan biten her şeyle dışlayıcı mesafe koymadan yüzleşebilmesi hayatiyet kazanıyor. Yüzleşme ise, görebilmekle orantılı bir süreçtir. Algıları kapatıp yaşamak, kendini, bilincini, duyu organlarını bile bile hastalıklaştırmaya götürecektir. Bir anlamda iletişimsizliğe, belirsizliğe ve çözümsüzlüğe...
Müslüman bireyin kimliğini pekiştiren, yeni okumalar yapabilmesini sağlayan unsur hakikatle kurduğu bağ mesafesidir. Hakikatle olan teması, arayışı, ifadelendirme şekli –sözünden eylemine kadar- onun Müslüman kimliğinin harcına katkıda bulunur. İnsani hırs ve kaygıların baskın sesinden ziyade her düşünce ve eylemde hakikate dönük anlamlardan yana duruşunu belirlemesi kendi Müslüman kimliğine yaptığı kadar Müslümanca yaşamanın örneklerini de çoğaltabilecektir.
Müslüman bireyin kimi zaman hissettiği çıkmazlardan biri, içinde yaşadığı dünyayı boş ve anlamsız görerek mesafe koymak isterken, dünya hakkında her türden kaygı ve telaşenin içerisinde bizzat var olduğunu göz ardı edebilmesidir. Ayetler dünya hakkında bakış açımızı oyun, eğlence kelimeleriyle ilişkilendirir. Bu, ilahî amacın dünyayı anlamsız uğraşılar bütününden ibaretmiş gibi görülmesi gayesine dönüştürmemeli. Boşluk duygusu insanın alacağı gayesel bakış açılarından uzaklaştırır. Oysa bu dünya sahiden Tanrı katında boş ve anlamsız olsaydı, bu dünyayı dönüştürücü, anlamını belirleyici kitaplar, peygamberler göndermezdi. Anlam boşluktan türetilemez.
Modern dünyanın, bireyleri nasiplendirmek istediği hayatı kolaylaştıran, günü birlik unsurlar, yalnızca Müslüman kimliğine yer açmak için değil, aidiyetlerini temellendirmiş her bireyin muhasebesinde olmalıdır. Kuralları, girişi-çıkışı, kimi zaman yönü belli olmayan böylesi bir dünyada akışa kendini bırakmak, modernitenin mabetlerine uygun fakat zemininden kaymış bireyler olmaya yöneltecektir. Bu yönelmelere engel olmak, Müslüman bireyin belirlediği öncelikleri, düşünme çabası, hayatı boşlamaması ve hayatta olan-olmayan ve dahası olabileceklere karşı şimdiden aldığı sorumluluk şuurudur. Eğer yaşam içerisinde üretken, derde derman, öteleştirmeyen, halden anlayan bir yöntem benimsemekse Müslüman kimlik, hiçbir kavramı köken, süreç itibarıyla dışlamadan ama anlayarak kâr-hasar tespiti yapabilir.
İnançlar, değerler ekseninde pekişir, olgunlaşır. En fazla da değerlerin yıprandığı bir dünyada Müslüman birey, değer bilinç ve duygularını tazeleme konusunda gayretini öldürmemeli. Değer, bilindiği, görüldüğü, kıymetinin kabul edildiği sürece yaşar ve sonraki nesillere aktarılabilirliği mümkün olur. Her an alınan tavır ve tutumlar, sözler, değerler safında olup olunmadığının ima ve işaretlerini taşır. Müslüman kimlik, değerlerin kadrini bildiği ve onları yaşama yolunda olduğu sürece inancını muhafaza edebilir.
Asıl sorun biraz da, çağı, dini ve geleneğin kavramlarını Batı’nın yükledikleriyle, geçirdiği süreci ve yaşadığı bunalımlarıyla okumak. Dünya Batı’nın sahiplendiği, kurtulmak istediği bunalımdan ibaret değil. Bu çerçevede düşünceyi yenilemek gerekiyorsa, inanan birey, inandıklarıyla dünyayı inşa edebilme kapasitesine sahiptir.
Modern hayatın çıkmaz sokaklarından kaçınabilmek için keşif ve farkındalığın izlerini takip eden mümin bireyin farkındalık yolunda ama keşif ve farkına vardıklarıyla da kendini zehirlemeden dünyada nasıl Müslümanca yaşanabilirliğin anlamlı örneklerine haiz olmalı. İyi olanı aramak ve benimsemek, iyi olanın sesinin daha etkin bir dille çıkabilmesini sağlayabilmek için bu düzeyde düşünen bir toplumu Kur’an ve sünnet devamlı hatırlatır. Bu, böylesi bir dilin yaşanılır olmasının da imkânlarını aramakla birlikte, teorik zeminden hayata değen bir dil ve üslubun peşinde olabilmesinin gerekliliğini ele verir. Aksi takdirde söylevler peşindeki bir görüntüyü sunmaktan öteye gidemeyecek, yaşantıyla, söylevler arasında uçurumlar olan kaos görünümünden uzaklaşamayacaktır.
Anlamın derinliğinde yaşanabilmesi ve Müslüman bireyi farklı kılan en bariz özelliği, meselesi olmasıdır. Mesele üreten değil, gözlerin önünde yitip giden, tükenen pek çok anlamı şahsında, hayatta her çağın diliyle yeniden okunası yapan insandır meselesi olan Müslüman kimlikli birey olmak.