Makale

Mutlu Olmak İçin Yola Çıktık

Mutlu Olmak İçin
Yola Çıktık
Mustafa Balaban
İmam-Hatip - Talas / Kayseri

Bir üniversitenin rehberlik ünitesinde, evli ve evli olmayanlar için iki haftalık bir Evlilik Okulu programı düzenlenmişti. Seminerler şeklinde gerçekleştirilen programın konuşmacıları, Türkiye’de alanında uzman akademisyenlerdi. Bunlardan birisinin ilginç bir tespiti halen, mealen kulaklarımda: “Evlenen bazı gençler gelin arabalarının önüne ve arkasına - mutluyuz- ifadelerini yaz(d)ıyorlar. Evet o an için olabilir. Ama bilmeliyiz ki evlilik; mutlu olmak için yola çıkmaktır.” Demişti. Gerçekten kalıcı mutluluk için evlilik öncesinde doğru karar, doğru insan ve devamında sürekli sevgi, sabır ve doğru bir iletişimdir.

Bir toplum sağlam temeller üzerine kurulursa, o toplumun insanlarında huzur, adalet, sevgi, hoşgörü ve güven hakim olur. Bunun en güzel yollarından biri de evliliktir.
Evlilik insan hayatının en renkli ve değerli olayıdır. İnsan yaratılışta tek cins olarak değil, çift olarak yaratılmıştır. (Nisa, 1) Bu nedenle kişi, sevinçleri ve kederleri paylaşacağı, maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidereceği (Rum, 21), evine geldiğinde huzur bulacağı bir ortama ve arkadaşa ihtiyaç duymaktadır. Bu ise aile olmakla mümkündür.

Dinimiz ise yetişkin bireylerin toplumda bekâr kalmayıp evlenmesini tavsiye etmiş, nefsin sekineti, neslin safiyeti ve ailelerin selameti için nikâhlı birliktelikleri öğütlemiştir. Müslüman toplumlar ve topluluklarda evlilik müessesini o kadar benimsemiş ve içselleştirmiştir ki, hayırlı iş dendiğinde, hemen herkesin aklına söz kesme, nişan, nikâh ve evlilik durumları gelmektedir. Çünkü imtihan dünyasında, kadın ve erkeğin birlikteliği meşru bir zeminde olmazsa, ahlaksızlık, iki taraflı mağduriyetler, çocukların sahipsizliği, cinsel sapmalar olacak, toplumda huzur yerine huzursuzluklar baş gösterecektir.

Aileler bu hayırlı işin açılış cümlesi olarak “Allah’ın emri, peygamberin kavli...” ifadesini kullanmaktadır. Pekâla, bu ifadelerle neyi kastetmekteyiz: Allah’ın emri derken “Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (Nisa, 32) ayet-i kerimesini, peygamberin kavli sözü ile de: “Nikâh benim sünnetimdir...” (İbn Hümam, Fethu’l-Kadir, Beyrut 1315, c. 2, sh. 330) hadis-i şerifini esas almış olmaktayız. Bu nedenle hayırla başlanan bu işi hayırla sürdürmek gerekir.

Evlilik iki kişinin birlikteliği değil, iki ailenin, iki çevrenin, iki ayrı topluluğun beraberliği demektir. Dolayısıyla maddi ve manevi durumlarımızı iyi değerlendirip, ona göre bir eş seçimi doğru ve doyurucu bir tercih olacaktır. Çünkü sağlam bir evlilik ile kurulan aile, aynı zamanda toplum için bir sigortadır. Bu nedenle kızımız veya oğlumuzu evlendireceğimiz zaman maddi konuları öne çıkarak evliliği zorlaştırmak yerine, manevi ve ahlaki değerleri öne çıkarmak doğru ve isabetli bir evlilik için önemlidir. Bu konuda peygamberimiz (s.a.s.) şu şekilde uyarılarda bulunuyor: “Size, dini, ahlaki yaşantısı hoşuna giden kimseler geldiğinde, onları evlendirin. Aksi takdirde yeryüzünde kargaşa ve büyük ahlaki bozukluk olur.” (Tirmizi, Nikah, III/394, H. No: 1084)

“Nikahın en hayırlısı, kolay ve külfetsiz olanıdır.” (Ebu Davud, 2/591 H. No: 2117)
Nişan ve düğünlerimizi de maddi imkânlarımızı zorlamadan, israfa, gayrimeşru ziyafetlere zemin hazırlamadan dinî ve millî değerlerimize, örf ve adetlerimize uygun bir şekilde yapmak, gençlerimize de bu konuda örnek olmak gerekir.

Ailelerin saadeti, gelecek nesillerin selameti için, evlilik kurumunu başından sonuna kadar dinî ve hukuki temeller üzerine kurmak gerekir. Unutmamak gerekir ki evliliği kolaylaştırırsak, gençleri aile kurma konusunda cesaretlendirmiş, nesil emniyetini garantilemiş oluruz.