Makale

Tilavet Secdesi (Mana, Hüküm ve Hikmeti)

Tilavet Secdesi
(Mana, Hüküm ve Hikmeti)
Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Eren
Dokuz Eylül Üniv. Arap Dili ve Belagatı Bölümü

Secde ve Tilavet Kelimelerinin Anlamları
Secde; alın, burun, el ayaları, dizler ve ayak parmaklarının yüz ve ellerin yere koyulma suretiyle gerçekleşen Allah’ın huzurunda tazim kastıyla yere kapanma anlamında ibadet şekline verilen genel bir isimdir. Kelimenin aslı ‘Se-ce-de’ fiil kökünden sücud masdarı alnı yere koymak, tevazu içinde olmak, eğilmek anlamlarına gelir. (Bkz. İbn Manzûr Ebu’l-Fadl Cemaluddin Muhammed el-Mısrî, Lisânu’l-Arab, III/204) Gerçek anlamda ibadetin özüdür. Camilere mescit denilmesinin sebebi, içinde secde edilmesidir.

Tilavet Arapça’da ‘te-le-ve‘ fiil kökünden türemiş bir mastar kipidir. Sözlükte; bir kimseye tabi olmak, onun ardından gitmek ve okumak anlamına gelir. (Âsım Efendi, Kâmus, IV, 886-887) Örneğin Şems sûresi 2. ayetinde ‘Onu (güneşi) izlediği zaman aya yemin olsun.’ diye geçen ‘telâha’ ifadesi izlemek anlamında kullanılmıştır. ‘Kitab’ı (Tevrât’ı) okuyup durursunuz.’ (Bakara 44) ayetinde ise okumak anlamında kullanılmıştır. O halde “telâ” kelimesi her iki anlamı da içeren bir mana ile bir metinde yer alan harfleri ardı sıra takip ederek okumaktır, diyebiliriz.

Secdenin Mana ve Önemi
Secde tevazuyu, teslimiyeti, kulluğu, ibadeti temsil eder. Secde acziyetin ve fakriyetin itirafı ile istiane kapısına müracaattır. Secde sevgiliyle buluşma kapısıdır. Bu hususiyetiyle namaz içerisindeki rükunlar arasında da en önemli yeri teşkil eder. Hatta bazı ariflerce ’diğer rükünler, secdeye ulaşabilmek için birer basamak hükmündedir. Rabbin huzuruna çıkma adına hazırlık safhasında alınan maddi ve manevi kirlerden arınma ameliyesi olan abdest, ardından dünyalık adına her şeyin ifnasını istişar ile sadece Allah (c.c.)’ı ispat anlamına gelen tekbir ve diğer dolu dolu ifa edilen namaz rükunlarının her birisi bir bakıma secdeye muheyya olma ve de ehil olma ön hazırlıkları kabul edilmelidir. Yani secde namazın esasıdır. Diğer bir tabirle ibadetin esasıdır.

Tilavet Secdesi Ne Demektir? Hükmü Nedir?
Kur’an-ı Kerim’de okunuğunda; hem okuyan hem de işiten için secde yapılması vacip olan bazı ayetler vardır. Bu ayetlerdeki ortak payda Allah Teala’ya secde edilmesi emridir. Bunlara tilavet secdesi denir.

Tilavet secdesinin hükmü Hanefi mezhebine göre vacip, diğer üç mezhebe göre ise sünnettir. Hanefi uleması tilavet secdesinin vücubunu İnşikak suresi 21. ayette yer alan ‘Onlar kendilerine Kur’an okununca secde de etmezler.’ ayeti ve Efendimiz (s.a.s.)’in: ‘Kur’an’ı okuyan ve dinleyene secde etmek vacibtir.’ (Buhârî, Sücûd, 10) sözü ile delillendirirler.

Secde ayetinin Türkçe mealini okuyan veya dinleyen kimsenin de secde yapması gerektiği söylenmiştir. Tilavet secdesi bir borçtur. Geciktirmek günah olmasa da hemen eda edilmesi güzeldir. Ömür boyunca da yapılabilir. Aynı mekânda secde ayeti art arda tekrarlanmış ise sadece bir tilavet secdesi yapılır.

Tilavet Secdesinin Yapılışı
Tilavet secdesini yapmak için gerekli olan şartlar namaz kılmak için gerekli olan şartlarla zaman kaydı dışında aynıdır. Ancak kerahet vakitleri dediğimiz sabah aydınlanmadan önceki ve ikindiden sonra akşama doğru güneş sararmaya başlayınca secde yapmak mekruhtur. Namaz kılmak için gerekli olan şartlar tilavet secdesi için de şarttır. Secde yaparken ellerini kaldırmaksızın ‘Allahü Ekber’ der ve secdeye varır. Secdede üç defa ‘Sübhane rabbiye’l-a’lâ’ der. Ve secdeden ‘Allahü Ekber’ diyerek kalkar.

Secdede ‘Sübhane rabbiye’l-a’lâ’ demesinin delili Abdullah b. Abbas (r.a.)’dan rivayet edilen şu hadistir: ‘Sizden biriniz rüku yaptığı zaman üç defa sübhaneke rabbiyel azim desin. Üç, tesbihin en az miktarıdır. Secde ettiği vakit de üç defa sübhâneke rabbiyel a’lâ’ desin; bu, tesbihin en azıdır.’ (Ebu Dâvud, II, 40) Efendimiz (s.a.s.)’in secdeye vardığında ‘Allah’ım, bu secde dolayısıyla benim bir günahımı kaldır, ondan ötürü de bana bir ecir yaz ve bu secdemi benim için nezdinde bir mükâfat sebebi kıl’ dediği rivayet edilmiştir.

Namazı bozan her şey tilavet secdesini de bozar.
Tilavet Secdesini Gerektiren Ayet ve Tefsirleri
Kur’an-ı Kerim’deki secde ayetlerinin sayısı hakkında on dört ilâ on altı arasında değişen farklı görüşler vardır. Tercih edilen görüşe göre secde ayetleri on dörttür.
Bunlar: A’raf 206; Ra’d 15; Nahl 50; İsrâ 109; Meryem 58; Hac 18; Furkân 60; Neml 25; Secde 15; Sâd 24; Fussılet 37; Necm 62; İnşikâk 20 ve Alak 19 sure ve ayetleridir.

Bunlar da kendi içinde üç grupta mütalaa edilir:
1- Secdeyi açıktan emreden ayetler.
Bu ayetler sadece üç adet olup Cenab-ı Hak doğrudan secde edilmesini emir buyurmaktadır.
a) Fussılet suresinin 37. ayeti:

Gece gündüz, güneş, ay, hepsi O’nun ayetlerindendir. O halde güneşe ve aya değil, onları öylece yaratana secde edin, eğer O’na ibadet ediyorsanız!

Fussılet suresi Mekkî surelerdendir. Tevhit, öldükten sonra dirilme ve hesap gibi temel inanç esaslarını işler.
b) Necm suresinin, 62. ayeti:
Haydi artık Allah’a secde ve ibadet ediniz!
Necm suresi de Mekkî surelerdendir. Mekkî surelerin özelliği olan tevhit, öldükten sonra dirilme ve hesap gibi inanç esaslarını konu edinir.

Secde ayetinden önce diğer secde ayetlerinde olduğu gibi inkârcıların durumu ve daha önce geçmiş kavimlerden aynı durumda olan Nuh (a.s.)’un kavmi ile Ad ve Semud kavimlerinin durumu zikredilmiş, onların başına gelen azap ve helak konu edilmiştir.
Secde ayetinden önce inkarcıların durumu, ahirette karşılaşacakları azap, şeytanın rolü ve ona karşı alınacak tedbir, müminlerin ahirette elde edecekleri mükâfat ele alınmıştır.
c) Alak suresinin 19. ayeti:
Hayır! Ona boyun eğme! Rabbine secde et, O’na yaklaş.

Alak suresi Kur’an’ın ilk inen ayetlerini ihtiva etmektedir. Mekkî surelerin özelliği olan temel inanç esaslarından Allah inancı, yaratılış gerçeği, vahyin başlangıcı ile peygamberlik, dönüşün sadece O’na olacağı ahiret inancı ve hesap, ceza konularını ele alır. Secde ayetinden önce, ayetin nüzul sebebi olarak rivayet edilen Ebu Cehil’in Efendimiz (s.a.s.)’le giriştiği cedelleşmeye cevap nahiyetinde cehennem azabı ile tehdit konu edilmiştir.

2- Secdeyi açıktan emretmeyip kâinatta yer alan canlı-cansız bütün mahlukatın secde ettiğini bildiren secde ayetleri

Bu ayetler afaki ve enfüsi delillerle donatılmış insanın nazarını çevresine tevcih etmesini, ülfet perdesini kaldırıp çevresinde var olan her şeyin mahluk olma cihetiyle Cenab-ı Hakka ibadet/secde ediyor olduğunu okumasını vurgulamakta ve secde etmeye en layık olanın akılla donatılmış insan olması gerektiğini hatırlatmaktadır.

Bu ayetler sekiz adettir.
a) A’râf suresinin 206. ayeti:
Rabbine yakın melekler O’na kulluk ve ibadet etmekten asla kibirlenmez, hep O’nu tenzih ederler ve yalnız O’na secde ederler.

İçinde secde ayetini ihtiva eden A’raf suresi Mekkî surelerin en uzunlarındandır. Özetle tevhit akidesi, öldükten sonra dirilme, hesaba çekilme ile risaleti konu edinir. Bu ayetten önce müşriklerin Efendimiz (s.a.s.) ile giriştiği münazara ve cedelleşme mevzu edilmiş, inançlarının yanlışlığına dair deliller serdedilmiştir.

Ayette geçen ‘yüsebbihune’ lafzı secde ile mukarin gelmiş bir yerde secde ve secdeden kastolunan ibadetin temelinde zikrin olduğuna işaret edilmektedir.

Bu ayette meleklerin tespih ve sücut ediyor olmaları karşısında biz muhatap kulların da aynı anda onlarla birlikte teslimiyet içinde Cenab-ı Hakka secde ediyor olmamız çok muvafık olsa gerek. Eda edilen bu secdenin bir yerde kulun itaat için fırsat kollaması gerektiğine de işaret edebilir.

b) Ra’d suresinin 15. ayeti:
Halbuki göklerde olsun, yerde olsun kim varsa isteyerek veya istemeyerek, hem kendileri hem gölgeleri hepsi sabah akşam Allah’a secde ederler.
İçinde secde ayetini ihtiva eden Ra’d suresi Medenî surelerdendir. Bu sure de özetle tevhit akidesi, öldükten sonra dirilme, hesaba çekilme ve risaletten ve hususiyle Efendimiz (s.a.s.)’in hak peygamber olduğunu delillerle serdeder. Müşriklerin ortaya attığı şüpheleri izale etmeye çalışır. Surenin adı gök gürültüsü anlamında şimşek/ra’d denilmiştir.

Bu ayette ‘göklerde olsun, yerde olsun kim varsa isteyerek veya istemeyerek, hem kendileri hem gölgeleri hepsi sabah akşam Allah’a secde ederler’ ifadesi müşriklere hatırlatma kabilinden ihtar sayılır. Bir yerde gök gürültüsü de Allah’ı tespih eden yaratılmış varlıklardan olup nasıl oluyor da müşrikler bu tespihi görmezler, O’nu inkâra kalkışırlar anlamı içermektedir.
c) Nahl suresinin 49. ayeti:

Hem göklerde ve yerde ne varsa hepsi, herhangi bir canlı olsun, melaike olsun hepsi Allah’a secde eder, asla kibirlenmezler.

Nahl suresi de başta öldükten sonra dirilmesi haşir, hesap ve ulûhiyyet gibi temel akide konularını ele alan Mekkî surelerdendir. Secde ayetinden önceki ayetler diğer secde ayetlerinde olduğu gibi inkârcılarların durumu ile ortaya attıkları şüpheleri mantikî delillerle yok etmeye çalışır. Sonuçta melekler dahil bütün mahlukatın O’na secde ettiğini, nasıl oluyor da müşriklerin tevhide yanaşmadıklarını işaret eder.
d) İsrâ suresinin 107. ayeti:
Yine yüzüstü secdeye kapanırlar.
İçinde secde ayetini ihtiva eden İsra suresi de Mekkî surelerden olup akide konusuna önem verir. Başlıca tevhit, peygamberlik, öldükten onra dirilme ve hesap mevzularını işler. Diğerlerinde olduğu gibi secde ayetinden önce müşriklerle münazara, şüphelerini izale ve Kur’an’ın hak olduğunu ifade vardır.

e) Meryem suresinin 58. ayeti:
Onlar Rahman’ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.
Meryem suresi de genel hatlarıyla Allah’ın birliği ve öldükten sonra dirilme inancını işler.
Secde ayetinden önce gönderilmiş peygamberlerin kıssaları, emrolundukları ibadetler ve ortak vasıf olarak Allah’ın ayetlerini okunduğunda secdeye kapılmaları zikredilmiştir.
f) Hac suresinin 18. ayeti:

Bilmez misin ki göklerde ve yerde bulunan kimseler, hatta güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar bütün canlılar ve insanların da birçoğu Allah’ın yüceliğine secde ediyorlar.

Hac suresi Medenî surelerdendir. Allah’ın birliği, öldükten sonra dirilme, hesap, kıyamet sahneleri ile Medenî surelerin vasıflarından kabul edilen bazı ahkâm yer almaktadır.

Secde ayetinden önce yine diğer surelerde olduğu gibi inanmayanlarla bir münazara yer almaktadır.

g) Secde suresinin 15. ayeti:
Bizim ayetlerimize ancak o kimseler inanır ki kendilerine o ayetler hatırlatıldığında, derslerini hemen alır, secdeye kapanır, Rablerine hamd, O’nu takdis ve tenzih ederler, asla kibirlenmezler.

Secde suresi de Mekke’de nazil olmuştur. Bu sure de başta öldükten sonra dirilme olmak üzere genellikle inanç esaslarını işler.

Secde ayetinden önce yer alan ayetlerde müşriklerin, öldükten sonra dirilme ve hesabı inkârları hakkında ileri sürdükleri şüpheleri mantiki delillerle reddedilmektedir.

h) Sâd suresinin 24. ayeti:

Davud kendisini imtihan ettiğimizi anladı, derhal Rabbinden mağfiret diledi, eğilip secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.

Sa’d suresi de Mekke’de nazil olmuştur. İslamın inanç esaslarını işler. Secde ayetinden önce Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd, Lût kavmi ve Eyke halkı gibi geçmiş kavimlerin Allah’a inanma mevzusunda peygamberleri ile olan münakaşaları, ortaya attıkları şüpheler ve onlara verilen cevaplar işlenmiştir.

3- Yine Secdeyi Açıktan Emretmeyip Secde Etmekten Yüz Çeviren Kimseleri Bildiren Secde Ayetleri

Bu ayetler de söz konusu edilen kimseler Cenab-ı Hakka secde etmesi gerekirken büyüklenme ve kibirlenme sebebiyle secde/ibadeti terk ettikleri belirtmektedir. Dolayısıyla bu ayetlere muhatap olan bizler de dolaylı olarak levm edilen böylesi bir yaklaşımdan Allah’a sığınarak o kesime muhalefet için secde etmemiz gerekmektedir.

Bu ayetlerin sayısı da üçtür.
a) Furkan suresinin 60. ayeti:

O müşriklere “Rahman’a secde edin!” denildiğinde: Rahman da ne imiş! Bize emrediyorsun diye secde mi edeceğiz?” dediler ve bu davet onları imandan büsbütün uzaklaştırdı.

Furkan suresi Mekkî surelerdendir. Genellikle akide konusunu işler. Öldükten sonra dirilme, hesap ve özellikle ibret alınması için bazı kıssalar yer almıştır.

Secde ayetinden önce inançsızlarla münazara ve mantıki delillerle Allah inanç esasları ile O’na ibadet emri yer almıştır.
b) Neml suresinin 25. ayeti:

Halbuki göklerde ve yerde gizli olan her şeyi açığa çıkaran, sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bilen Allah’a secde ve ibadet etmeleri gerekmez mi?

Neml suresi de Mekkî surelerdendir. Bu surede de tevhit inancı, Allah’ın varlığını ve birliğini ispat eden deliller, öldükten sonra dirilme ve peygamberlik kavramı işlenmiştir.
c) İnşikâk suresinin 21. ayeti:

Kendilerine Kur’an okunduğunda derin bir saygı ile eğilmiyorlar?
İnşikak suresi de Mekkî surelerdendir. Temel inanç esaslarını ele alır. Dehşet verici kıyamet sahnelerini zikreder.

Secde ayetinden önce inanmayanların durumu, şımarıklıkları, ahirette karşılaşacakları azap ile afaki dellillerden bazılarını zikretmektedir. Zikredilen afaki deliller Allah Teala’nın mutlak hakimiyetini vurgulamakta, bu noktada secdenin yani O’na boyun eğip, ibadet etmenin önem ve lüzumuna işaret etmektedir.

Sonuç
Secde tek başına ibadetin özü veya kendisidir. Secdede mahviyet, tevazu, Rabbi Rab kabul etme, O’na inkiyad, teveccüh ve teslimiyet vardır. Secde eden kimse acziyet ve fakriyetini ikrar ediyor sayılır. En değerli azası yüzünü ayakları altındaki toprağa sadece O’nun için eğmek, O’na teslimiyetten başka ne ile tarif edilebilir. Bunun içindir ki secde emri karşısında secdenin anlamını bilen İblis teslim olmamış, kulluk emrine isyanla karşı koymuştur. Bu sırra mebni eda edilen bir secde tek başına şeytanı uzaklaştırmaya yetecek potansiyalde manevi bir güçe sahip olup, secdeye kapanan kulun bu hareketi karşısında ‘o secde etti, kurtuldu, ben etmedim kaybettim’ deyip başına toprak saçtığı rivayetlerde zikredilmektedir.

Namazın rükunlarından biri ve en önemlisi olan secde, namazın dışında şükür, sehiv ve bu araştırmanın konusu olan tilavet secdeleri şeklinde üç ayrı konumda teşri kılınmıştır.