Makale

KİTAPLIK-Ailem

KİTAPLIK

Ali Aygün

Aile; sevinç ve kederi paylaşmanın, birlikte yaşamanın ve zorluklara birlikte göğüs germenin adıdır. Mutlu aile modeli de geleceğe güvenle bakabilen, huzurlu ve güvenli bir toplum demektir. Ailedeki birlik duygusunun zedelendiği, aile bağlarının gevşeyip insanın yalnızlığa itildiği modern zamanlarda yaşıyoruz. Aile bireyleri, türlü gerekçelerle birbirlerinden uzaklaşmış durumdalar. Oysa aile bireyleri birbirlerine hem maddi hem de manevi anlamda muhtaçtır.
Ailenin kurulması, korunması, güçlenmesi için sosyal bilimlerin ve dinî kaynakların danışmanlığına müracaat etmeyi, bir yuvanın karşılaştığı risk alanlarını dikkate alarak sorunlara dair çözüm önerileri sunmayı amaçlayan “Ailem” adlı eserde on bir yazar, on bir farklı bölümü kaleme alıyor.
Birinci bölüm “Ailem ve Ben”de Doç. Dr. Huriye Martı, aile bütünlüğünün korunmasının, ancak aileye değer ve emek vermekle, aileyle birlikte zaman geçirmekle mümkün olduğunu dile getiriyor. İnsanın evlenince hem bedenen hem de ruhen sağlam bir sığınağa kavuşacağını belirtiyor. Aile bireylerinin birbirlerine hesapsız ve şartsız bir sevgi büyütmelerini, engin bir sevgi beslemelerini söyleyen Martı: “Ailenize güvenin, güven verin.” diyor.
Fatma Dönmez’in kaleme aldığı “Ailemde Bir Çocuk Var” adlı ikinci bölümde çocuğun “göz aydınlığı”, ilahî ikramın adı, nimetin tadı, erkek ve kadının neslini sürdürme arzusu olduğu vurgulanıyor. Çocukların yetişkinlerden farklı olduğu bilinciyle çocuklarla iletişimde nelere dikkat edilmesi, çocukların da haklarının olduğunun unutulmaması gerektiğinin altı çiziliyor.
Üçüncü bölüm “Ailemde Bir Genç Var”da Dr. Fatma Bayraktar Karahan İslam’ın, bir gencin evinde filizlendiğini, Allah Rasulü’nün gençlere güvenip onlara önemli görevler vererek kendilerini geliştirme ve topluma hizmet etme imkânı verdiğini belirterek gençlerin haklarını, yetişkinlerden neler beklediklerini ifade ediyor.
Mürüvvet Aktaş’ın yazdığı “Ailemde Bir Yaşlı Var” adlı dördüncü bölümde yaşlılığın ne olduğu, yaşlıların beklentileri, onlara nasıl davranmamız gerektiği anlatılıyor. Yaşlıya gösterilecek ilgi ve sevginin ilk adresinin aile olduğu vurgulanıyor. Ailedeki sıcaklık, dostluk ve güven ortamının yerini başka hiçbir şeyin dolduramayacağı dile getiriliyor.
Beşinci bölüm “Ailemde Bir Engelli Var”da Halime Karabulut, insan olmanın, “engelsiz” bir hayatı hak etmek olduğunu belirterek engellilerin haklarını, engellilere karşı nasıl davranmamız gerektiğini ve engelli ailesinin yaşadıklarını aktarıyor.
Doç. Dr. Yaşar Yiğit ise “Akrabalarım Var” başlıklı altıncı bölümde sılayırahmin ne olduğunu anlatarak yakınlarla sılayı, “Yaratan”la sıla zemininde okumak gerektiğini vurguluyor ve bizlere şunları tavsiye ediyor: “Akraba ve dost ziyaretlerini asla küçümsemeden sılayırahmi, Rabbimizin rızasını kazanmamıza ve toplumsal birliğimizi güçlendirmemize vesile olacak bir adım olarak görelim. Akrabalarımıza karşı tatlı dilli, güler yüzlü, sabırlı ve hoşgörülü olalım.”
Yedinci bölüm “Ailemin İletişim Dili”nde Hüseyin Öresin, sağlıklı bir iletişim dilinin kullanıldığı ailede herkesin birbirinin varlığına saygı duyacağını söylüyor. Aile içi iletişim sürecini “gönül dili, değer dili, teşekkür dili, özür dili, dua dili ve sükût dili” olmak üzere altı dil üzerine bina ediyor. Böylece özümüzdeki güzellikleri sözümüze ve gözümüze yansıtma becerimizin gelişmesine katkı sağlamayı umuyor.
Mehmet Dinç’in yazdığı “Teknolojiyi Bilinçli Kullanıyorum” başlıklı sekizinci bölüm, teknolojinin önemini göz ardı etmeden ya da abartmadan ondan faydalanmanın yollarını gösteriyor. Teknoloji bağımlılığının ne olduğunu ele alan Dinç, teknoloji kullanımı konusunda anne babalara önerilerde bulunuyor: “Sözlerinizin etkili ve kalıcı olması için teknolojiye alternatif faaliyetler üretme konusunda örnek olmalısınız. Çünkü çocukları zararlı teknoloji kullanımından korumanın en önemli adımı iyi bir model olmaktır.”
Dokuzuncu bölüm “Ailemi Bağımlılıktan Koruyorum” İsmail Özgören tarafından kaleme alınmış. Aile birliğinin güçlendirilmesi ve aile fertlerinin zararlı alışkanlıklardan korunması için madde bağımlılığı ile mücadele hakkında farkındalık kazanılmalı, bilgi edinilmeli diyen yazar ailelerin; çocukların sigara, alkol ve uyuşturucuyla tanışmalarına zemin hazırlayan teklif ve tehditlere karşı uyanık olmalarını sağlamasını istemektedir.
Dr. Elif Arslan’ın “Ailemde Merhamet İstiyorum” başlıklı yazısı kitabın onuncu bölümünde yer alıyor. Yazar, şiddetin kavurucu sıcağından, öfkenin yok edici fırtınasından kaçan her can, aile yuvasının merhametli çatısı altında huzur ve güven bulmalı diyor. Tüm benliğimizle merhameti benimsemek, ailemizde şefkat ve adaleti yaşanır kılmak her geçen gün daha da önem kazanıyor diyen Arslan, şiddetin sadece fiziksel değil, ekonomik, psikolojik, cinsel ve sosyal boyutlarıyla da ailemizi tehdit eden ciddi bir problem olduğunu ortaya koyuyor. Ailede kadın, çocuk, yaşlı, hiç kimsenin şiddet görmemesini, ailenin merhamet ocağına dönüşmesi gerektiğini vurguluyor.
“Ailem” kitabının on birinci ve son bölümünü Ayşenur Özkan “Ailem Dağılmasın” başlığıyla ele alıyor. Nikâhla başlayan sağlam ve uzun soluklu bir birlikteliğin, Peygamberimizin önerdiği hayat tarzına da uygun olduğunu, sevgili Peygamberimizin yalnızlığa değil, aile hayatına teşvik ettiğini vurguluyor. Peygamberimizin, bekârları evlenmeleri yolunda cesaretlendirirken, boşanma konusunda daima temkinli davrandığını belirtiyor. Yazar, Allah’ın hoşlanmadığı bir helal olan boşanmanın ilk evresinin “duygusal boşanma” olduğunu, bunun aşılamamasının, eşleri “hukuki boşanma”ya götüreceğini söylüyor. Erkek ve kadın için de boşanma kararı almadan önce bir kez daha düşünmenin ve haklar kadar sorumlulukları da hatırlamanın en akıllıca yol olduğunun altını çiziyor. Boşanma sürecinde eşlerin düşünmesi gereken en önemli konu, anasız veya babasız yaşamak zorunda kalacak çocuklar olmalı diyen Özkan, “sosyal boşanma” adı verilen, eşlerin karı koca olmaktan çıktıkları yeni dönemde şu olumsuzluklardan en az birkaçının yaşandığını söylüyor: sevgisizlik, değersizlik, ilgisizlik, eziklik, yalnızlık, isyan, suçluluk hissi, boşluk, artan maddi sorumluluk, çaresizlik, güvensizlik, dışlanmışlık, öfke ve kin, rekabet.
“Ailem” adlı eser, çözüm önerileri sunarken okuyucuyu yüreklendiriyor, aile değerlerimizi hatırlamaya, ailemiz hakkında sorumluluk üstlenmeye, daha mutlu, daha güvenli, daha sağlıklı yuvalar için emek vermeye davet ediyor.