Makale

Dinî Yayıncılık Bağlamında Başkanlık Yayınları

Dinî Yayıncılık Bağlamında Başkanlık Yayınları

Dr. Yüksel Salman
DİB Dini Yayınlar Genel Müdürü

Bir özeleştiri yapmak gerekirse, bugün dinî yayıncılık da tüketim dönüşümünün ve popüler kültürün etkisinde kalmış, neredeyse kendi popüler kültürünü üretir hâle gelmiştir. Bu durum, kendini televizyon programlarında, matbu ve dijital yayınlarda gittikçe daha belirgin bir şekilde hissettirmektedir. Bugün, “yayın dünyasındaki hızlı gelişime ve aktif sürece nasıl entegre olmalıyız?” sorusunu sormadan önce, bu sürecin neye karşılık geldiğini iyi tespit etmeliyiz.
Küresel ölçekte bir değişim ve dönüşümün yaşandığı günümüzde yayıncılık, dünya ölçeğinde okuyucu kitlesi, sürekli değişen ve gelişen yayın profili ve yayın mecralarıyla pek çok açıdan değişken bir yapıya sahip. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde artık yayının dijitalleşmesi diye adlandırabileceğimiz bir süreci yaşıyoruz. Özellikle yeni nesiller tabletlerle ve akıllı telefonlarla büyüyorlar. Bu alandaki gelişmenin boyutlarının nereye varacağını da tam olarak kestirmek oldukça güç. Yine gelişen mobil teknoloji ve yaygınlaşan mobil internet kullanımıyla birlikte, internet artık her an hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Bugün internetin girmediği hiçbir ev, sanal âlemin nüfuz etmediği hiçbir platform neredeyse kalmamıştır. Bu gelişmelerle bağlantılı olarak, yayıncılık yapan tüm kuruluşlar; dinî, siyasi, ideolojik yapılar, bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmenin gayreti içerisindeler. Yapılan pazar araştırmaları sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde dergi ve gazete tirajının büyük bir kısmının artık dijital dağıtım kanalları ile pazara sunulacağını göstermektedir.
Bugün televizyon izleme oranının internet, akıllı telefon ve sosyal medya kullanımının gerisinde kaldığı bir zaman dilimini yaşıyoruz. Yine elektronik kitapların ve dergilerin hayatımıza girmesi ile yüzlerce kitaba, dergiye aynı anda ulaşma imkânına sahibiz. Bu durumun, kitap kokusuna âşık olanlarla teknoloji odaklı yaşayıp okuyucuya geniş fırsatlar sunan elektronik yayın takipçileri arasında tatlı bir rekabet oluşturmasını bir tarafa bırakalım, bilgiye ulaşımı kolaylaştıran bu hareketli sürecin ne kadar sağlıklı bir zeminde seyrettiği ve ne tür sorunları beraberinde getireceği hususunda maalesef yeterli bir öngörüye sahip değiliz. Bir internet sitesi kurabilen herkesin, doğru olup olmadığına pek de aldırmadan birçok bilgiyi paylaşabildiği bir ortamda sağlıklı bilgiden ne kadar söz edilebilir? Bu bilgi kirliliğinin özellikle gençlerin ve halkın inanç, ibadet, ahlak ve davranış biçimleri üzerinde ne tür hasarlara sebebiyet verebileceğinin de henüz tam olarak farkında değiliz. Ne yazık ki bu konularda uyarıcı veya denetleyici mekanizmalar da bulunmamaktadır.
Dönüşümün cazibesi
Yayın dünyası içinde hâlen sınırlarını belirlemeye çalışan dinî yayıncılığın bu dönüşüm süreci karşısında savrulmadan ve temel dinamiklerini kaybetmeden takınması gereken tavrın ne olacağı konusu, belki de cevabını bulmamız gereken en önemli sorulardan biridir. Mevcut gidişata bakıldığında dinî yayıncılığın da bu dönüşümün cazibesine kapıldığını söyleyebiliriz. Dinî yayıncılığın giderek daha az kaynak metinler üretmesi, medeniyetimizin ve kültürümüzün yeniden ihyasına zemin hazırlayacak muhallet eserlerin yeterince vücuda getirilememesi ve giderek yüzeyselleşmesi, ticari, iktisadi unsurların devreye girmesi bu sürecin göstergeleridir. Bir özeleştiri yapmak gerekirse, günümüzde dinî yayıncılık da tüketim dönüşümünün ve popüler kültürün etkisinde kalmış, neredeyse kendi popüler kültürünü üretir hâle gelmiştir. Bu durum, kendini televizyon programlarında, matbu ve dijital yayınlarda gittikçe daha belirgin bir şekilde hissettirmektedir. Bugün, “yayın dünyasındaki hızlı gelişime ve dinamik sürece nasıl entegre olmalıyız?” gibi bir soruyu sormadan önce, belki de bu sürecin neye karşılık geldiğini iyi tespit etmeliyiz. Sonra da bu sürecin neresinde ve nasıl durmamız gerektiğine karar vermeliyiz. Aksi takdirde belirli trendlerin arkasından sürüklenme gibi bir çıkmazla karşı karşıya gelmemiz kaçınılmaz olacaktır.
Doğru bilgiyi toplumla buluşturmak
Dinî yayıncılık faaliyeti, ticari kaygı ve endişelerin etkisinde kalmadan, İslam’ın doğru bilgisini ve insanlığa rehberlik eden yüksek insani, ahlaki hasletlerini topluma ulaştırmak gibi ulvi, bir o kadar da ağır sorumluluk gerektiren bir alandır. Böylesine anlamlı ve mesuliyeti ağır bir misyonu üstlenen yayıncı kuruluşlar okuyucu-erişimci kitlesiyle ahlaki bir ilişki içindedir. Dinî yayıncılık, kaçınılmaz olarak ahlaka konu olan bir alandır. Çünkü yayın yapmak, özellikle de din alanında topluma, insanlığa bilgi aktarmada aracılık yapmak, okuyucuyla ahlaki bir ilişkiye geçmektir. Bu ilişkinin doğru ahlaki zemine oturması, okuyucuyu ciddiye almakla başlar. Tüketimin ve popüleritenin cazibesine kapılmadan bu ahlaki duruşu sadece muhafaza etmeyi değil, aynı zamanda güçlendirmeyi ve yaygınlaştırmayı nasıl başaracağımız üzerinde de düşünmemiz gerekmektedir. Dinî yayıncılık alanında hizmet verenlerin bu durum çerçevesinde hem okuyucu, hem de içinde yaşadığımız çağın şartları karşısında yeniden bir durum tespitine ve mevcut durumu gözden geçirmesine ihtiyacı var.
Kuruluşundan bu yana hizmetlerini sahih dinî bilginin ışığında gerçekleştirmeyi ve doğru bilginin toplumla paylaşılmasını önemseyen Diyanet İşleri Başkanlığı, daha ilk yıllarından itibaren başlattığı yayın faaliyetlerini zaman içinde sürekli güncelleyerek ve geliştirerek devam ettirmiştir. Özellikle son yıllarda yayın çeşitliliğini artırmış, çocuklar, gençler, engelliler, halk ve aydınlar başta olmak üzere bütün toplum kesimlerine yönelik yayınlar hazırlamıştır. 2003 yılından bu yana gerçekleştirilen yayın kongreleri ve ortak akıl toplantılarıyla da yeni gelişmeler ışığında hem geleceğe yönelik yayın planlamalarını hazırlamış hem de sivil yayıncılar ve alan uzmanlarıyla ortak hedefler ve stratejiler belirlemeye gayret etmiştir.
Basılı yayınlar alanında on ayrı serideki yayın sayıları 1200’e ulaşan Başkanlığımız, 2012 yılında Diyanet Televizyonu, 2013 yılında Diyanet Radyo ve 2015 yılında Diyanet Kur’an Radyo ile yayıncılık konusundaki etkinlik alanını genişletmiştir. Başlangıcından itibaren kurumun yayınlarının halk nezdinde kabul görmesinin en önemli sebebi güven unsurudur. Artık küresel bir teşkilata dönüşen Başkanlığımızın, bütün hizmet alanlarındaki etkinliğini sadece ülkemizin değil, gönül coğrafyamızın da ihtiyaç ve beklentilerini dikkate alarak daha ileri noktalara taşıma zarureti vardır.
Süreli yayıncılık geleneği
Süreli dinî yayıncılık geleneğinin Tanzimat Dönemi’ne dayandığı ifade edilir. Meşrutiyetin ilanından sonra yayınlanmaya başlayan Sırat-ı Müstakim, Millî Mücadele ve Cumhuriyetin ilk yıllarında yayımlanan Sebilü’r-Reşat gibi dergiler, dinî konularda yayınladıkları tartışmalı makalelerle dergi geleneğinin kökleşmesine önemli ölçüde katkı sağlamışlardır. Süreli yayınların yayın faaliyetleri içindeki yerini göz ardı etmeyen Diyanet İşleri Başkanlığı, 1956 yılında “Diyanet İşleri Reisliği Mecmuası Ramazan Nüshası” adıyla bugün İlmi Dergi olarak bilinen ilk süreli yayınını neşretmiştir. 2003 yılı 39/2. sayısından bu yana Yüksek Öğretim Kurulu’nun “Hakemli Dergi” tanımına uygun olarak yayınına devam ettiren İlmi Dergi, uluslararası tarama indekslerinde de yer almaktadır. Dergiyle hem akademik çalışma yapan ve sayıları gittikçe artan kurum mensuplarının hem de akademik camianın bilimsel birikimleri toplumla paylaşılmakta ve Başkanlık hizmetlerinde istifade edilmektedir.
İstikrarlı duruş
Başkanlığımız, 1968 yılında ülkenin en ücra köşesinde bile hizmet veren görevlileriyle kurumsal iletişimi sağlamak, o yılların şartlarında personelini eğitmek ve halkın ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak amacıyla Diyanet Gazetesi’ni çıkarmıştır. Diyanet Gazetesi, 1991 yılından itibaren yeni içeriğiyle Diyanet Aylık Dergi adıyla yayınını sürdürmüştür. Her yıl yeni köşeleri ve zengin görsel tasarımıyla kendini sürekli yenileme çabasında olan Diyanet Aylık Dergi, bu ay 300. sayıya ulaşmıştır. Yarım asra yaklaşan bir geçmişiyle her türlü zorluğa rağmen mütevazı, ancak istikrarlı duruşuyla varlığını sürdürmüştür. Türkiye’deki süreli yayıncılık faaliyetleri açısından bakıldığında, bu kadar uzun süre ayakta kalabilen dergi sayısının çok da fazla olmadığını belirtmek gerekir.
Diyanet Aylık Dergi, Başkanlık personeli yanında akademik çevreler, halk ve medya tarafından da takip edilmekte, kendi kulvarında sürekli yenilenme çabasıyla Başkanlık personelinin mesleki açıdan gelişmelerine katkı sağlamaya ve halkımızı güncel dinî konularda aydınlatmaya gayret etmektedir. Bugün basılı ve elektronik ortamda okuyucuyla buluşan Aylık Dergi, günümüzde aile konusunda yaşanan problemler dikkate alınarak 2013 yılından bu yana “Aile” ekiyle birlikte daha zengin bir muhtevaya kavuşmuştur.
Başkanlığımızın hizmet alanları içinde en fazla önemsediği gruplardan biri çocuklardır. Türkiye’de çocuk dergilerinin yaygın olmadığı bir dönemde, 1997 yılında yayınlanmaya başlayan Diyanet Çocuk Dergisi, yurt içinde ve yurt dışında çocukların seviyelerine uygun dinî bilgilerle aydınlatılmasında basılı yayınlarla birlikte önemli bir misyonu yerine getirmektedir. Başkanlığımız çocukların seviyelerini, algı düzeylerini, ilgi ve beklentilerini dikkate alarak alan uzmanlarının desteğinde hazırladığı basılı ve süreli yayınlarıyla çocukları temel dini bilgilerle buluşturmakta, onların ahlaki açıdan gelişmelerine ve zararlı alışkanlıklardan korunmalarına katkı sağlamaya çalışmaktadır.
Kurumsal anlamda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1960’lı yıllardan itibaren yayımladığı dergiler, akademik alanda veya bağımsız gelişen ilmî ve fikrî tecrübeleri kurumun tecrübe dağarcığına katmaya çalışması bakımından işlevsel bir öneme sahiptir. Günümüzde ulaştığı tiraj, etki alanı, muhatap kitlesi ve içeriği açısından kurumun dergileri, toplumu bilgilendirme yanında, Başkanlık görevlilerine görev alanlarına ilişkin güncel sağlıklı bilgiler sunmakta, ufuk ve vizyon kazandırmaktadır. Ayrıca özel piyasaya ve akademik camiaya tecrübe sunmaktadır.
Yayıncılık alanında ülkemizdeki ve uluslararası piyasadaki yeni gelişmeleri yakından takip etmek, yeni trendleri görmek, ihtiyaçları ve talepleri tespit etmek, yeni girişimlerde bulunmak ve en önemlisi, bu alanda var olmak, var olmak için de bütün bu mecralarda üretilen yayınları sürekli geliştirmek ve çeşitlendirmek kaçınılmazdır. Yayıncılığın özel bir alanı olan dinî yayıncılıkta da gözlemlenen bu hızlı değişim ve dönüşüm; söz konusu dinamik süreci yönetmede ve şekillendirmede özel çabaları gerekli kılmaktadır. Başkanlığımız yayıncılık alanındaki hizmet kalitesini daha ileri seviyelere taşıma ve uluslararası standartlarda nitelikli yayın üretme azmindedir.

Bu vesileyle, kuruluşundan bu yana, başta yayın hizmetleri olmak üzere Başkanlığımızın bütün hizmet alanlarında aşkla, heyecanla ve sabırla çalışan, bugünlere gelmemizde emeği, alın teri, fikrî katkısı bulunan, okumalarıyla, eleştirileriyle yayın faaliyetlerimizin olgunlaşmasını sağlayan ve halkımıza ulaştıran bütün hocalarımıza ve personelimize şükran borçluyuz. Ebediyete göçenleri rahmet, minnet ve hayır dua ile yad ediyoruz.

Ramazan DAĞLI Frankfurt Din Hizmetleri Ataşesi

“Her Dergi Yeni Bir Hayattır” der bir yazarımız. Bizler için de Diyanet Dergisi’nin her bir sayısı yeni bir hayat gibidir. Özellikle son dönemlerde her sayıda işlediği dosyalar, çok doyurucu ufuk açıcı ve bilgilendirici olmuştur. İslam Medeniyeti bir söz medeniyeti olduğuna göre dergimiz, sözün değerini yüceltmeye hep gayret etmektedir. Toplumun dinî, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli canlı tutmada dergimiz etkin rol oynamaktadır.


Mustafa ERKAN
Sinop İl Müftüsü

1956 yılında Reislik Mecmuası adıyla yayın hayatına başladığından bugüne Diyanet Aylık Dergi, zamanla değişen ve gelişen muhtevasıyla son derece faydalı ve yol gösterici bir yayın organı olarak yayın hayatına devam etmektedir. Paydaşları olan Diyanet İlmi Dergi, Diyanet Çocuk Dergisi ve Diyanet Aile Dergisi ile bir bütün olarak ilmî hafızamızı tazeleyen yayın organlarımız, kaliteli baskı ve muhteviyatıyla da göz kamaştırıyor. Kaybolmaya yüz tutan değerlerimizi toplumumuzun gündemine taşıyan Diyanet Aylık Dergi, sürdürdüğü yayın politikasıyla da sağlıklı insan ilişkileri, hak, hukuk, adalet, doğruluk, eşitlik, merhamet, şefkat, sevgi, saygı, dostluk, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma gibi yüksek fazilet ve erdemleri, canlı tutmak adına üstlenmiş olduğu çok önemli bu görevi başarıyla yerine getirmeye devam etmektedir. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.