Makale

Dua günü

Din görevlisinin hatıra defterinden

Dua günü

Dr. Fatma Bayraktar Karahan
Diyanet İşleri Uzmanı
Almanya’nın Dortmund şehrinde, bir okulda sene sonu geleneksel olarak dua günü düzenleniyor. Hristiyan ve Müslüman din görevlilerinin katıldığı, ortak bir tema üzerine kısa konuşmaların yapıldığı ve en sonunda çocuklarla birlikte dua edildiği bir program... Programı farklı yapan, okulun engelli çocuklar okulu olması.
Birkaç ay öncesinde okuldaki Müslüman bir öğretmenin daveti üzerine bu program için yapılan toplantılara katılmaya başladım. İlk toplantıda, bu senenin temasını, öğretmenler bize açıkladı ki, bizim konuşmalarımız bu tema çerçevesinde olacaktı. Öğrencilerden birinin önerisi dikkate alınarak konu ‘duvarın üzerinden aşmak’ olarak belirlenmişti. Çünkü öğrenciler, okula başladıkları andan itibaren önlerine çıkan engelleri teker teker aşmışlar ve mezuniyete kadar ulaşmışlardı. Bundan sonra da hayatta önlerine engeller, duvarlar çıkacak ve bu yeni durumlarla da ancak Allah’ın yardımıyla baş edebileceklerdi. Din görevlisi olarak bize düşen, gençlere Allah’ın yardımını hatırlatmak ve onların bu güveni hissetmelerine kısa da olsa konuşmalarımızla yardım etmekti.
Programın olduğu gün, daha önce öğrencileri hiç görmemiş olmanın getirdiği biraz merak, biraz da konuşmamla ilgili endişelerle okula gittim. Büyük bir salonda yüzden fazla öğrenci ve oldukça kalabalık bir öğretmen ve veli topluluğu bizi bekliyordu. Öğrencilerin farklı engelleri vardı. İçlerinde işitme ve görme engelliler olduğu gibi, ileri derecede ortopedik engelliler ve çeşitli düzeylerde zihinsel engelli çocuklar da vardı. Bizim için ayrılan yer çocukların arasındaydı, aynı öğretmenler gibi biz de çocukların yanına oturduk. Sahnede çocukların aştığı engelleri sembolize eden bir duvar vardı. Mezun olan her bir öğrenci sahneye çıkıyor duvardan aldığı tuğla şeklindeki bir kutunun içinden çıkardığı kağıtta yazılı olan ve aşmayı başardığı engeli izleyenlere gösteriyor, eğer konuşabiliyorsa okuyor ya da anlatıyordu. Okula başlamak, iyi bir arkadaş bulmak, ergenlik, mezun olduktan sonra iş bulabilmek, bazen ebeveynlerle sorunlar yaşamak… Öğrenciler benim tahminimden bambaşka bir şey yapıyorlar, engelli engelsiz tüm çocukların, gençlerin karşılaşabilecekleri durumları ‘engel’ olarak algılıyorlardı. Her biri, oldukça alçak olan duvarın üstünden atladılar, kimi öğretmeninden kimi arkadaşlarından yardım aldılar. Herkes onları alkışlıyordu, en çok da veliler…
Söz bana geldiğinde, yaşamda karşılarına çıkan her bir engeli Allah’ın yardımıyla aşacaklarına inanan bu gençlere, sadece Allah’a güvenmeye, dayanmaya devam etmelerini, O’nun yardımı ile aşılamayacak hiçbir duvar, hiçbir deniz, hiçbir engel olmadığını anlattım en kısa ve sade cümlelerle. Yerime döndüğümde yanımda oturan 14-15 yaşlarındaki zihinsel engelli genç, bana: “Çok güzel konuştun abla” dedi. Almanya’da yaşayan gurbetçi bir Türk ailesinin çocuğuydu, adını sonradan öğrendiğim Tarık. Çok sevinçli gözüküyordu. Belli ki Müslüman olarak orada bulunmamdan memnun olmuş, gurur duymuştu. Son defa, bu kez dua için sahneye çıktığımızda anlamını yeniden kavrayarak Fatiha suresini okudum. Çok alkışladılar, sanırım sayıları hiç de az olmayan Müslüman çocuklar. Yabancı bir ülkede gurbetçi olup, fiziksel engellerini görmek yerine bambaşka şeyleri engel olarak gören bu gençlere hayran kaldım. Yaşamın içinde olduklarında topluma, bize öğretecekleri ne çok şey olduğunu fark ettim. Allah’ın yarattığı ve yaptığı her şeyin güzel olduğunu bir kez daha idrak ettim o gün, Tarık ve arkadaşlarının okulunda.