Makale

Dönülmez akşamın ufkunda olmak

Dönülmez akşamın ufkunda olmak

Dr. Havva Sula

Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç
“Evsizlerle şairlerin
Aynı budaklı ağaçtan yontulduğunu
Söylüyor gözlerin”
Cahit Koytak

Yahya Kemal de doğruluyor bu sözü sanki. Hayatı bekâr odalarında ve otellerde geçen Yahya Kemal’in, yaşadığı sıcak yuva özlemiyle şöyle dediği aktarılır: "Büyük şair, büyük edip olmaktan daha önemli üç şey var: Birincisi evlenip yuva kurmak, ikincisi bir ev sahibi olmak, üçüncüsü bir tarafta kimseye muhtaç olmayacak kadar para bulundurmak... Ben bunların üçünü de yapamadım."
Yahya Kemal’in hayatındaki yalnızlığın kaynağının on iki yaşındayken annesinin ölmesi olduğu söylenir. Bu ölümün ardından üvey annesi ile geçinemeyerek baba evinden ayrılmıştır ve bir daha hiçbir zaman gerçek bir evi olmamıştır.
Ev, herkesin paylaştığı dışarısının birçok tehlikesinden, karmaşasından; güvenin, yakınlık ve huzurun yaşandığı korunaklı ve mahrem alana sığınmanın adıdır. Kur’an’da; “Allah evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı.” (Nahl, 16/80.) denilerek, bahşedilen nimetler arasında sayılır. Herkesin gözü önünde yatıp kalkmak, yiyip içmek, tehlikelere açık yerlerde hayat sürmek yerine mahremiyetin sağlanacağı özel alanlara sahip olmaktır. Öyle ki evin diğer üyeleri bile, kapatılmış kapıların koyduğu sınırlar ile bu mahremiyeti korumak zorundadır. İnsanın ihtiyaçlarını en iyi bilen Yaratıcı, Bakara suresi 189’da “İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip girmeniz değildir. Lakin iyi davranış, korunan kimsenin davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah’tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz.” diyerek önemser evi.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde ise insanın bir evinin olması “Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır.” sözleriyle doğal hukukun bir gereği olarak ifade edilir. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde en alt sırada en vazgeçilmezler arasında yer alır barınma isteği.
Gelişen bilim ve teknoloji ile her gün yeni ihtiyaçların üretildiği dünyada, Birleşmiş Milletlerin raporlarına göre yaklaşık 100 milyona yakın kişi barınma ihtiyacının karşılanmasından yoksun. Şefkat Der gönüllülerinin 15 yıllık çalışmalarına dayanarak yaptıkları tahminlere göre ise Türkiye’de 70 binden fazla, İstanbul’da ise 7 bin ila 10 bin arasında evsiz var.
Çeşitli ekonomik sorunlar ve işsizlik gibi nedenlerle sokaklarda yaşamaya yeni başlamış olan gizli evsizler, evsiz olduğu kıyafetlerinden belli olmadığından bu sayı içine dahil edilmezler. Şartları düzelmezse sokakların kalıcı evsizleri arasına girdiklerinde sayı çok daha büyüyecektir.
Dünyada pek çok ülkenin sorunu olan evsiz insanlar ailevi, ekonomik, psikolojik ya da çeşitli sosyal sebeplerle sokakta yaşamaya mecbur kalmışlardır ya da kendi iradeleriyle bu yolu seçerler.
İş bulma ümidiyle büyük şehirlere göç edenler teknolojinin artması ile küçük işleri yapacak vasıfsız işçilere ihtiyacın azalması yüzünden iş bulamıyorlar ve evsizler kervanına katılıyorlar. Bazen de iş bulsalar bile büyüyen inşaat sektörünün toplu konut yapımına yönelmesi ve kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle düşük ücretle kiralanabilir ev bulamıyorlar. Bu şekilde eşini ve çocuklarını bir sığınma evine bırakıp kendisi sokaklarda yatan insanların hikâyeleri oluşuyor.
Uzun süreli evsizlerin hikâyelerinde genellikle kazanma gücünü kaybetmiş, arkadaşlık ve aile ilişkileri yok olmuş, sosyal ağları bozulmuş kişiler söz konusu. Aile bireyleri arasında şiddet, ebeveynin ölümü, madde kullanımı ya da psikolojik problemler kişiyi sokağa itiyor. Evsizlerin çoğunun ruh sağlığının bozuk olmasının nedeni belki de onların yaşadıkları şartları ve gerçeği görmekten kaçmak istemeleri. Çünkü toplumdan dışlanmışlık, aşağılanma, cinsel ve fiziksel tacize maruz kalma sağlıklı bir ruh hâlini pek mümkün kılamıyor.
Evsiz insanlar kış aylarında donma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor, yetersiz ve sağlıksız beslenme nedeniyle çeşitli sağlık sorunları yaşıyor ve içinde bulundukları şartlar yüzünden kolaylıkla suça itiliyorlar.
Türkiye’de ve en çok evsizin bulunduğu İstanbul’da evsizlere yönelik özel bir kurum yok. Sadece kışın soğuktan donmamalarına yönelik geçici çözümler üretiliyor. Çoğu zaman evsizler, hazırlanan barınma evlerinde kendilerine kötü davranıldığı gerekçesiyle soğuk biter bitmez kendi yoksulluklarına ve yalnızlıklarına dönüyorlar; özgürce yaşamayı tercih ediyorlar.
Evsizlik sorununun sosyal boyutları üzerinde durulmadıkça, işsizlik ve yoksulluğun toplumun tabanındakilere olan yıkıcı etkileri giderilmedikçe ve toplumda ortak bir farkındalık oluşturulmadıkça çözüm çok mümkün görünmüyor. Konuyu sadece bireysel hikâyeler, bağımlılıklar ve psikolojik problemler boyutunda göstererek göz ardı edilen sorumluluk, aslında sosyal ve ekonomik gereklerin yerine getirilmeyişinden kaçmanın bir şekli.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu konuyla ilgili hazırladığı raporda kısa vadede barınma sorununun çözülmesi, uzun vadede ise bu kişilerin kendilerini değerli hissetmelerini sağlayarak topluma kazandırılmaları ve meslek edinmeleri yönünde çalışmalar yapılmasından bahsediyor. Bu çalışmalar da ancak hukuki alt yapısı tam olarak hazırlandıktan sonra sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler ve merkezi idarenin kurumlarının işbirliği içerisinde oluşturulacak bir yapı ile gerçekleştirilecek gibi görünüyor.
İki tane evsiz arkadaşım oldu; Merter’de aynı yolun başında kırmızı ışıklarda her durduğumda elindeki bozuk parayı hiç durmaksızın kola kutusuna sürten 50 yaşlarında biri. Her gün selam verip hatırını sorardım. Sonra uzun süre görünmez oldu, merak etmiştim. Bir gün Taksim’de rastladığımda ne kadar sevinmiştim, o da beni tanımıştı. Güvende olması rahatlatmıştı içimi. Güvende olmak; ölmemiş, sokakta. Diğeri Fatih’te Kıztaşındaki ışıklardaki genç bir çocuk. İş dönüşü her seferinde bana ¨Bir liranız var mı abla¨ diye sorardı. Ben de ona her seferinde yiyecek bir şeyler verirdim. İş yolum değişti, onları bir daha görmedim. Şimdi düşünüyorum da dünyanın dört bir yanına gidip mazlumlara yardım ederken yanı başımdaki bu garipleri anlamaya çalışmamışım, ne yapabilirim diye düşünmemişim...
Dönülmez akşamın ufkunda umarım onlar için bu son fasıl değildir.