Makale

Aile; sevgi, huzur ve sükunettir

Aile; sevgi, huzur ve sükûnettir
Tülay Çankaya

Din Hizmetleri Uzmanı
Amasya Müftülüğü

“Kendileriyle huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi, O’nun varlığının ve kudretinin, delillerindendir. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Rum, 30/21.)
Aile güçlü beraberliklerin başlangıç noktasıdır. Her aile kendine ördüğü duvarların arasında kendine has rengi ve tadıyla vardır. Yaşadığı mekân, alışkanlıkları ve kuralları ne olursa olsun her ailede sahip olunması gereken kavramlardan biridir sevgi… İnsan, sevgiyle yaşar. Sevgi, varlığın yaratılış sebebidir. Çünkü varlığı var eden Allah, onu, sevgiyle yaratmış, sevmiş ve sevilmeyi istemiştir. Kâinatın rahmet ve sevgi güneşi, yaşantısıyla bu rahmetin sevgi olduğunu öğretmiştir.
Sevginin gelişim yeri, her duygumuzun ilk okulu olan ailedir. Sevgiyle örülmüş o duvarlar, sevginin o sıcak renklerini yansıtır tüm aile bireylerine… Ailedeki fertlerin, yüreğine sevgi tohumları itina ile serpiştirilmeli… Sonra filizlendirilip özenle beslenmeli… Köklerinden gelen sevgiyle beslenen bu en minik topluluk, en kocaman ortaklıklardan daha güçlü ve daha zengindir. Sevgi kozasında yaşayabilen ailelerin nefes alması daha rahat, daha temiz ve daha derin soluklu olur. Birbirine sımsıkı kenetlenmiş bir sevgi toplumunun temelleri burada atılmaya başlanır. Aile temelinde eksik kalmış bir taş, gelecekte toplumda ortaya çıkacak bir hastalık demektir.
Aile sıcaklıktır, saygıdır… En önemlisi de sevgidir… Aileyi içerisinde barındıran ev, ya cennet köşelerinden bir köşe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur. Evi cennetten bir köşe yapan şey sevgi, cehennemden bir çukur yapan şey ise sevgisizliktir. Yüreklerindeki saygı ve sevgiyi aralarında paylaşarak çoğaltan ailelerde, her yeni günün başlangıcında güneş gibi doğar tüm umutlar… Bu güneş karşısında çirkinlikler, aydınlıktan korkar ve kaçar. Hem sevginin olduğu yerde çirkinlik ve kötülük barınamaz ki… Sevginin cennetten bir köşeye dönüştürdüğü evlerde yetişen çocuklar, kendisiyle barışık, kendine ve başkalarına güvenen ve güvenilen, hoşgörülü ve mutlu birer insan olarak hayata atılırlar.
İlk önce sevgiyi öğretelim çocuklarımıza… Yaşayarak, birbirimizi severek… Ve onları çok sevip, onlara gerekli ilgiyi göstererek. Hani bir söz vardır: "Ne kadar ilgi; o kadar sevgi." Ben de diyorum ki: "Ne kadar sevgi; o kadar ilgi…" Sevgi ve ilgi… Biz aileler, çocuklarımıza korkuyu her şekilde öğretmeyi başarıyoruz. Bir yaramazlık yaptıkları zaman belki de farkında olmadan sözlerimizle ve hareketlerimizle onlara korkuyu çok güzel öğretiyoruz. Ancak sevgi… Nedense sevgiyi öğretmede eksik kalıyoruz… "Akşam baban gelince görürsün" diyerek babasından korkmasını öğrettik ama babasını sevmesini öğretemedik… "Sen de Ayşe gibi, Ali gibi çalışsana derslerine" diyerek çekememezliği, hırsı, rekabeti öğrettik ama sevgiyi, dostluğu, paylaşımı ve fedakârlığı öğretemedik… Allah’ı bile öğretmeden, anlatmadan, çocuğumuz O’nun korkulması gereken bir varlık olduğunu öğrendi sevgisinden önce. Çünkü biz her fırsatta; "Allah seni yakar", "Allah seni taş yapar", tohumlarını attık yavrumuzun körpe yüreğine… Onu severek ve ona sevdirerek hayatı öğretemediğimiz için, maske taktı yüzlerine çocuklarımız, biz arkamızı döndüğümüzde çıkarttıkları… Halbuki köklerinden gelen sevgi ve ilgiyle beslenseler çocuklarımız, sağlam aile temelleri içinde, sağlıklı bir topluma umutla yürüyecekler…
Haydi artık! İlk fırsatta bakalım ailemizdeki fertlerin gözlerine sevgiyle… Ve yakalayalım o güçlü sevgi ışıltısını… O ışıltı, ailemizin hiç bitmeyen tükenmeyen kaynağıdır… Hem bedavadır biliyor musunuz o sevgi tohumları, ne milyarlar harcamanız gerekir, ne de gece gündüz çalışmanız…
Yüreğimizden ve ailemizden sevgi hiç eksik olmasın dileğiyle…