Makale

İçten dışa temizlik: Abdest

İçten dışa temizlik: Abdest
“Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme.”
Dr. Ülfet Görgülü
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı
Akabe bölgesinde kaynayan bir pınar! Suyundan alınan ilk abdest ve kıyısında eda edilen ilk namaz. O şanslı pınar hâlâ oralarda mıdır acaba?
O gün, iki kutlu misafiri ağırlamıştı ilk önce. Peygamberler dostu, Ruhu’l-emin, “ağır söz”ü levh-i mahfuzdan alıp, Rasulüllah’ın gönlüne taşıyan elçi, Hıra mağarasının karanlığını nuruyla aydınlatan elçi, kâinatın zikrine tefekkürüyle iştirak eden Nebi’yi kucaklayarak, “İkra/Oku” sedasıyla gecenin sessizliğine ses veren elçi… Yine mukaddes bir görev için nüzul etmişti semadan. Namaz farz kılınmıştı zira. “Âlemlere rahmet” Yüce Rasul’e ilk abdesti aldıracak ve ilk namazı kıldıracaktı. Önce Namus-u Ekber, ardından Rasul-ü Ekber abdest aldılar sırayla ve iki rekât namaz kılındı o pınarın kenarında. En kutlu abdest ve en mutlu namaz! Bu mutluluk ve heyecanla koşmuştu hane-i saadete Allah Rasulü. Bunu mutlaka paylaşmalıydı sevgili eşi, can yoldaşı, iman kardeşi ve yeni çıkılan bu çileli yolda hayat arkadaşı Hz. Hatice’siyle. Pür neşe tutarak eşinin ellerinden aynı pınarın başına götürdü. Bir günde üç kutlu misafiri ağırlamak, kıyısında ilk eda edilen namazlara tanık olmak, kaç pınara nasip olur böyle bir bahtiyarlık? Hz. Cibril’den öğrendiği gibi öğretiyor eşine abdest almayı. İmam Hz. Muhammed Mustafa, cemaat Hz. Haticetü’l-Kübra, duruyorlar Allah için namaza: “Allahü ekber!” ... “Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.”
Bugün, öyle bir abdest almalıyız ki; arınmanın huzuruyla, Allah’ın sevdiklerinden olma müjdesini duymanın sevinci birleşsin de namazla miraca ağalım hep birlikte.
Abdest suyun bedene değmesi değildir sadece, niyetle başlayan bir temizliktir. Yürek tezkiyesi, gönül huzurudur abdest. İnananların manevi silahıdır abdest. Öfke ateşini söndürendir abdest. Yüce Mevla’nın huzuru ilahîsine davet edilirken mümin; “Hayye alel felah/ Haydi kurtuluşa!” Kurtuluş için namaza, namaz için arınmaya kıyam eder. (Maide, 5/6.)
Umulur ki, “Yüzünüzü yıkayın” emr-i ilahîsine boyun eğen kul, “O gün yüzler ışıl ışıl parlayacak.” (Kıyame, 75/22.) iltifatına mazhar olsun. Gözler, “Rablerinin cemaline nazar ederler.” (Kıyame, 75/23.) mükâfatına erişsin. Ağızdan dökülen kelam, hikmet olsun. Burun, Yusuf’un kokusunu uzaklardan alan Yakup misali cennetin kokularıyla mest olsun.
Abdestle yıkanan eller helal kazanç için yorulsun. Ekmeğini, aşını yoksullarla, yoksunlarla paylaşsın. Yetimin başını okşayan, düşeni tutup kaldıran el olsun.
Abdestle meshedilen başta, bütün kötü düşünce ve olumsuz fikirlerden bağını kopararak akıl, aklıselim olsun.
Abdestle yıkanan ayaklar sırattan geçercesine dikkatle yürüsün dünya yolculuğunda, varacağı menzili cennet olsun.
O gün büyük buluşmada kâinatın efendisi, Allah’ın Rasulü, sevgililer sevgilisi alınlarının parıltısından, abdest organlarının ışıltısından tanısın sonradan gelecek kardeşlerini. (Nesai, Taharet, 110.)
Gelin öyle bir abdest alalım ki içimizi, dışımızı tertemiz eylesin, ardından öyle bir şehadet verelim ki; “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasulüh” Böylece açılsın sekiz cennet kapısı, dilediğinden girsin müminler içeri. (Nesai, Taharet, 109.)
Cennete girecek müminin dışından daha temiz olmalı iç âlemi. Hasetten, inattan, kibirden, kinden velhasıl cümle nefsani hallerden, manevi kirlerden arınıp temizlenmeli. Su ile alınan abdest yıkar eli, yüzü, tüm bedeni. Öyle bir abdest almalı ki, zikrullah suyu ile pür nur eylemeli dil hanesini, adeta cennete çevirmeli yürekleri. Dünya sevgisinden, makam, mevki, şöhret hırsından kurtulup cilalanmalı ve nihayetinde nazargâh-ı ilahî olmalı müminin gönül evi. Tıpkı;
“Vâsıl olmaz kimse Hakk’a cümleden dûr olmadan
Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pürnûr olmadan
Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hakk
Pâdişâh konmaz saraya, hâne mamûr olmadan” diyen aşk erleri gibi.
Ezcümle Efendimiz’in miraç olarak nitelendirdiği namaza kıyam eylemek ancak böyle zahiri ve deruni yönüyle alınan bir abdestle mümkün olsa gerek…