Makale

Boşanma Sürecinde Eşleri Uzlaştırma

Abdurrahman Akbaş
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

boşanma sürecinde
eşleri
uzlaştırma

Evlilikler, geleceğe dönük umutlarla kurulur. Eşler arasında anlaşmazlık, geçimsizlik ve ayrılma hiç hatıra gelmez. Ancak belirli bir zaman sonra bazı sebeplerden dolayı evlilikler çıkmaza girmekte; birlikteliğin devam etmesi, eş ve çocuklar için hayatı çekilmez kılmakta, zahmet ve emekle kurulan evlilikleri, boşanmayla sona erdirmekten başka çare gözükmemektedir.
Elbette her boşanma olayı belirli bir sebebe dayanmayabilir. Bazı boşanma olaylarında eşlerin boşanmayı gerektirecek haklı bir gerekçeleri olmayabilir. Doğaldır ki bu tür boşanmalar, dinimiz ve toplum tarafından hoş karşılanmaz.
Boşanmalarının arka plânında ekonomik, sosyal ve psikolojik pek çok sebep bulunmaktadır. Boşanmaların önemli bir oranı ise sebeplere dayalı olarak gerçekleşmektedir. Söz konusu sebeplerden bir kısmı, boşanmayı haklı kılacak meşru ve haklı sebepler olabilir. Eşlerden birinin, evlilik hayatını devam ettirebilecek, bedensel ve ruhsal yeterliliğe sahip olmaması gibi nedenler meşru sebepler arasında sayılabilir.
Boşanma hadiselerinde asıl üzerinde durulması gereken, önlenebilir sebeplerdir. Boşanma sürecine gitmeden bu sebepleri ortadan kaldırmaya yönelik önlemlerin alınması önemlidir. Çünkü sosyal yapının sağlamlığı ile ailenin sağlamlığı arasında bire bir ilişki söz konusudur. Bu yüzden evliliği sadece iki tarafı ilgilendir özel bir ilişki olarak görmek yanlıştır. Zira boşanma olaylarının artması, toplumsal çözülmenin önemli işaretlerindendir. Her yıkılan toplumsal dokuda bir aşınma ve toplum ünitesinin yok olmasıdır. Boşanma; sadece eş ve çocuklar arasında kalmamakta, toplum bu boşanmalardan büyük oranda etkilenmektedir. İşsizlik, kadın sorunları çocukların bakımı, sokak çocukları ve suçluluk oranındaki artış ve ruhsal sorunlar belli başlı maliyetlerdir. Bu maliyeti toplum bir şekilde ödemektedir. Nitekim toplumsal gelişmenin önünde birer engel olarak duran sorunların önemli bir kısmının ailenin zayıflaması ile ortaya çıktığının farkında olan ülkeler, ailenin kurulması aşamasında aile okulları projelerini yürürlüğe koymuşlardır. Bu projelerle evliliklerin sağlıklı bir şekilde yürümesini ve boşanma oranlarını azaltmayı hedeflemişlerdir. Yine ailenin parçalanma ve boşanma sürecinde rehberlik yapmak üzere "Aile danışmanlığı ve Rehberlik Büroları" kurmuşlardır. Ülkemizde sayısı az da olsa bu tür çalışmalar kamu ve sivil toplum kuruluşlarınca sürdürülmektedir. Ayrıca ülkemizde boşanma davaları aile mahkemelerine verilmiş, 2003 yılında "Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun" yürürlüğe girmiştir. Söz konusu mahkemeler, boşanma davası açan ailelere yönelik olarak koruyucu, eğitici ve sosyal önlemler almakta; uzlaşma yollarını aile konusundaki uzmanlar vasıtasıyla araştırarak, boşanmaları azaltmaya çalışmaktadır.
Eşleri uzlaştırma
Otuz kırk yıl öncesine göre çok güçlü olan akrabalık ve komşuluk ilişkilerimizin zayıflaması, bireyselliğin ön plâna çıkmasıyla birlikte çevremizde yaşanan boşanma olaylarına karşı duyarsızlığımız artmıştır. Bu sebeple, eşler arasında çıkan uyuşmazlıklar, arabuluculuk girişimleri olmadan, sulh, barış yolları tecrübe edilmeden boşanmayla sonuçlanır olmuştur.
Boşanma süreci aile için en çok dayanışma ve rehberliğe ihtiyaç duyulan bir süreçtir. Bu süreç, aile için kriz dönemidir. Eşlerin sorunları aşma konusunda çaresiz kaldığı ve bazen de sorunlara yenik düştüğü dönemdir. Eşler böylesi dönemlerde yaşanan olayların etkisiyle objektif düşünememek- te; sağduyularını kaybederek sorunların daha da artmasına sebep olmaktadırlar. Bu yüzden sorunların büyütülmeden, içinden çıkılmaz bir hal almadan önce bu süreçte çözülmesi oldukça önemlidir.
Yine bu dönem, uzlaştırıcılara ihtiyaç duyulan bir dönemdir. Uzlaştırma, arabuluculuk girişimlerinin belki de en önemlisi, eşler arasında yapılacak girişimlerdir. Eşler arasında ve aile içinde ortaya çıkan sorunların çözümünde sosyal çevrenin yapıcı katkısı olduğu gibi, aile büyüklerinin de yol göstericiliği, uzlaştırma girişimleri olabilir. Çünkü sorunların tek bir çözüm yolu yoktur. Eşler, kendi çabaları ile içinde bulundukları olumsuz durumlardan çıkış yollarını bulamadıkları noktada aile yuvasını dağıtmamak için alternatif çözüm yolu olarak, aile büyükleri arasından problemi büyütmeden çözecek uzlaştırıcılar bulabilirler. Eşlerin aile büyükleri ya da ebeveynleri, kendi tecrübelerine dayanarak eşler arasında çıkan sorunların çözümü konusunda yol gösterici tavırları ile sorunun yargı aşamasına varmadan çözülmesini sağlayabilirler. Bunun dışında eşlerin yakın arkadaşları, komşuları da aile içinde meydana gelen sorunlara çözüm bulabilirler.
Dinimiz, eşlere güzel geçinmelerini, kırgınlıklara sebep olan tavırlardan kaçınmalarını öğütler; eşler arasında meydana gelecek çekişmelerin kaldırılması noktasında ise, sulhun (uzlaşmanın) esas alınmasını eşlere ve topluma bir sorumluk olarak yükler. Kültürümüzde de dargınları barıştırmanın, insanları uzlaştırmanın önemli bir yeri vardır. Özellikle kutsal gün ve gecelerde kırılan gönüller dostane eller yardımıyla onarılmaya çalışılır.
Nitekim Yüce Allah, aile içi problemlerin çözümü için birtakım prensipler ortaya koymuştur. Bu prensipler, "sulh" ve "hakemlik"tir. Günümüz diliyle ifade etmek gerekirse; arabuluculuk, uzlaştırmadır.
Erkek tarafından kadına karşı bir haksızlık yapıldığında, kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden korkması durumunda aralarının sulh (uzlaştırma) yolu ile bulunması önerilir. (Nisâ, 128) Yine eşlerin, aralarındaki anlaşmazlık ve geçimsizlikleri hakem yolu ile çözmeleri şu şekilde önerilmektedir: "Eğer karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Düzeltmek isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır." (Nisa, 35)
Söz konusu ayette, hakemleri kimin seçeceği konusu, yoruma açık bir şekilde bırakılmıştır. Eğer karı koca anlaşmazlıklarını çözüme bağlamak istiyorlarsa, kendi akrabalarından birer hakem seçebilirler. Veya iki tarafın aile büyükleri, bu işi çözmek üzere iki hakemi görevlendirebilir. Yahut da iş mahkemeye varmışsa hakem tayin edecek olan merci, karı ve koca veya aile büyükleri değil, devletin ilgili kurumlan olabilir. (Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, II, 47, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2003)
Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) de aile problemlerine duyarlı olmuş, kızı Hz. Fatıma ve Hz Ali’nin aile problemleri ile ilgilenmiş, sorunlarını çözmelerinde onlara arabuluculuk etmiştir. Islâm toplumunun aile fertlerinin gerginlik ve küskünlüklerinde, tarafların kendisine müracaatını beklemeden yanına çağırmış, arabuluculuk yaparak aralarını uzlaştırma yoluna gitmiştir. (Buharî, Kitabü’s- Sulh, i) Sevgili peygamberimizden sonra da devlet adamları, Müslümanları aile ve diğer problemlerinde, mahkemeden önce sulha (uzlaşmaya) teşvik etmişlerdir.
Aile problemlerinin sulh, uzlaşma, arabuluculuk yolu ile çözülmesi kötü giden ilişkileri onarır, problemleri en asgari düzeye indirebilir. Aile huzurunun sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayabilir. Ayrıca uzlaştırma yolu, mahrem kalması gereken bazı problemlerinin aile dışına taşmasını önler. Bununla birlikte uzlaşmaya konu olan aile davalarının önemli bölümünün sulh yolu ile sonuçlanması, mahkemelerin dava yükünü de önemli ölçüde hafifletir.
Herkes uzlaştırıcı olabilir mi?
Aile içerisinde meydana gelen problemleri çözmek veya çözümüne yardımcı olmak, büyük bir sorumluluğu beraberinde gerektirmektedir. Aile problemleri konusunda uzlaştırıcı olan kimseler, güçlükleri ve sorunların çözüm yollarını göstermek için var olduklarını unutmamalıdırlar. Sorunun bir parçası olmamalı, taraflara sorunlarının çözümünde emir vermek, yönlendirmek, gözdağı vermek, nutuk çekmek, yargılamak, alay etmek gibi tutumlardan özenle kaçınmalıdırlar. Zira bunlar doğru ve sağlıklı bir iletişim kurulmasını baltalayıcı tutumlardır. Eşlerin sorunlarını kendilerinin çözmelerini ve problemlerin büyümeden sonuca kavuşmasına gayret etmeli, yalnızca eşlere yol göstericilik yapmalıdırlar. Çünkü aile problemi çok yönlü ve karmaşık olabilir. Yanlış tutum ve davranışlar sorunları daha da büyütebilir.
Bununla birlikte eşler, uzlaştırıcı ve rehber kimseler konusunda inisiyatif sahibi olmalı, gereksiz ve problemi büyütecek kimselerin işin içine karışmasını önlemelidirler. Uzlaştırıcı ve rehber kimselerin aile büyükleri veya akrabalar arasından seçildiğinde kırgınlıkların, küskünlüklerin daha da büyüyeceği ihtimali var ise, aile büyükleri olayların dışında tutulmalıdır. Çözüm için profesyonel destek yoluna gidilmelidir. Zira akrabaların yanlış tutumları sonucu olaylar daha da büyümekte, uzlaşma yolu ile çözülebilecek olaylar çıkmaza girebilmektedir. Nitekim medyadan tanık olduğumuz gibi, boşanma davalarında akrabalar mahkeme önünde birbirlerine girmekte, yaralama hatta öldürme olayları meydana gelebilmektedir.
Dolayısıyla, eşleri uzlaştırmak için yapılacak girişimlerin sağlıklı olabilmesi için muhakkak yetkili, ehil kişiler aranmalıdır. Çünkü aile sorunlarının üstesinde gelebilmek için kişide birtakım özelliklerin olması gerekir. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi aile içinde problemleri çözebilecek nitelikte kimseler yok ise, konu ile ilgili olarak kamu veya sivil kuruluşlara müracaat edilmelidir. Ülkemizde ailelerin ekonomik, toplumsal, kültürel ve psikolojik sorunlarla baş edebilmeleri için açılan "Aile Danışma Merkezleri" veya "Aile Büroları" bulunmaktadır. Söz konusu merkezlerde, eşler arası uyumsuzluk, boşanma öncesi ve sonrası yaşanan sorunların giderilmesi konularında yardımcı olunmaktadır. Öte yandan bu büro veya merkezlere giderek, aile içi sorunları uzman desteğiyle çözüme kavuşturmak, yukarıda naklettiğimiz Nisa suresi 35. ayetin ruhuna da uygundur.
Son söz olarak, boşanma sürecindeki eşler; "Artık bitti, bizim evliliğimiz onarılamaz" dedikleri anda bile, profesyonel destek ve uzlaşma yolu ile yapılabilecek bir şeyler olduğunu unutmamalı, evliliklerini kurtarabileceklerini düşünmeliler; "Bütün yollar tüketildi mi? " sorusunu bir kez daha kendilerine sormalıdırlar.