Makale

Sultan Alaeddin Camii

Sultan Alaeddin Camii

Arif Ergişi
Sultan Alaeddin Camii
Müezzin Kayyımı

Tarihi Ankara Kalesinin kuzeybatısında, İç Kalede Zindan Kapının çıkışının batı tarafında yer alan Alaeddin Cami ahşap minberi üzerindeki kitabesine göre 1178 tarihinde inşa edilmiştir. 1361 ve 1433 yıllarında esaslı onarımlar gören yapı kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı olup, beden duvarları kesme taş ve moloz taştan yapılmış, üzeri sıvalıdır. Üst örtü sistemi dikdörtgen kiremit çatılıdır. Ankara`nın en eski camisi olan Alaeddin Camisinin kıble duvarı, iç kale sur duvarlarına bitişik konumdadır. Harime giriş kapısı üzerindeki sivri kemerli sağır niş içerisinde üçer satırdan oluşan iki adet kitabesi bulunmaktadır. Kuzeybatı köşede tek şerefeli minaresi yükselmektedir. Özellikle 1178 tarihli usta adını da veren ahşap minberi, mevcut caminin yanında bulunan eski mihrabı, son cemaatte bulunan antik sütun başlıkları, kapı üzerindeki tamir yazıtları ile önem kazanan bir eserdir. Cami duvarları su basman seviyesine kadar moloz taş, üstü kerpiç olarak yapılmıştır. Camide ve çevresinde devşirme malzeme bolca kullanılmıştır. Hatta ilk önce eski bir mabed kalıntısı üzerine yapıldığı daha sonraki onarımlarda caminin yerinin değiştiği sanılmaktadır. İlk yapılışına ait mihrap hâlen caminin doğusunda durmaktadır. 1985 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapılan onarım sırasında eski mabed kalıntılarına rastlanmış ve ilk mihrap ortaya çıkarılmıştır. Cami bugünkü mevcut hâliyle 18 - 19. yüzyıl Osmanlı camilerinin üslupsal özelliklerini taşımaktadır.

Kerpiç duvarlardan oluşan esas ibadet mekanının ana şeması dikdörtgen planlıdır. Roma dönemine ait devşirme sütunlar üzerinde yükselen son cemaat yeri ve devamında ahşap malzemeden yapılmış bugünkü kadınlar mahfilinin ek kısmı gelmektedir. İlk yapılışından sonra iki defa yenilenmiş olan camii’nin giriş kapısının üzerinde üç kitabesi bulunmaktadır. Kuzey cephede giriş kapısının iki yanında direkli kısma açılan iki adet, batı yönde dört ve kıble yönde gene dört pencere ile aydınlanan camide, birinci sıra pencerelerin üzerinde daha köşede bugünkü bina ile birleşen minare, kare kaidesi üzerinde silindirik tuğla gövdelidir. Sadece korkulukları taş levhalar hâlinde yapılmış olan minarenin petek kısmı daha ince olarak devam etmekte ve sivri bir külah ile nihayetlenmektedir. Camii’nin kıble duvarındaki mihrap nişi yarım silindirik olup, nişin iki köşesinde iki sütunçe bulunur. Niş üzerinde Ayetel Kürsi yazılı bir kitabe ve 1311 H.(1893) tarihi bulunmaktadır. İki sıra destek sistemi ile taşınan bu kısmın doğu yönüne ilave edilen iki sütunla takviye edildiği görülmektedir. İnşa edildikten sonra iki defa yenilenmiş olan caminin kuzey cephede giriş kapısının iki yanında direkli kısma açılan iki adet, batı yönde dört ve kıble yönde yine dört adet pencere ile aydınlanmaktadır. Kuzeybatı köşede birinci sıra pencerelerin üzerinde ana beden duvarı ile birleşen minare, kare kaide üzerine silindirik gövdeli olup, tuğla malzeme ile yapılmıştır. Gövde alt ve üst uçlarında kordonla kesilmekte, üstte kirpi çıkıntılarla şerefeye geçilmektedir. Sadece korkulukları taş levhalar hâlinde yapılmış olan minarenin petek kısmı daha ince olarak devam etmekte ve sivri bir külah ile sonlanmaktadır.

Daha önce caminin doğusuna bitişik olarak Abdülkerimzade Hacı Mehmed Efendi tarafından 1154 yılında yaptırılan beş odalı medrese harap olduğundan enkazı satılarak kaldırılmıştır. 1984 yılında burada yapılan araştırmada ortaya çıkarılan mihrap, sur duvarı oyularak yapılmıştır. Üstü fazla aşınan mihrabın nispeten sağlam durumdaki alt kısmında dikdörtgen planlı nişin üstünün mukarnas kavsaralı, içinde küçük bir mihrabiye ve zar başlıklı köşe sütunceleri olduğu görülmektedir. Selçuklu devrine ait bu mihrap belki de Ankara’nın en eski mihrabı idi. Üstü bir sundurma ile korunan bu mihraba bakarak ilk caminin şimdikine göre daha küçük olduğunu söylemek mümkündür. Caminin en güzel kısımlarından biri de cami içindeki ahşap minberidir.

Camideki ceviz minber çakma kündekari tekniği ile yapılmış olup bazı elemanları oyma tekniğindedir. Kaide ve külah kısmı yenilenen minberin orta büyüklükte olması ilk caminin fazla büyük bir yapı olmadığını gösterir. Minberin yan aynalığında çeşitli çokgen ve yıldız biçimli, üstleri kabartma olarak muhtelif rumi motifleriyle süslenmiş parçalar çıtalarla çakılmıştır. Aynı şekilde köşk kısmının altında araları dört kollu yıldızlarla dolu çokgen parçalar görülür. Mihrap tarafında yere kadar inen köşk altı, duvar tarafında sivri kemerli, iki yanı balık pulu şeklinde işlenen bir kapı vardır. Korkuluk şebekeleri yıldız ve çokgenlerle doldurulmuştur. Şebekelerin çerçeveleri geçmelerle süslüdür. Minberin dilimli kemerli kapısının aynalığında yapım kitabesi, sol korkulukta usta kitabesi işlenmiştir. Kapı kemerinin iki yanındaki boşluğa ince rumili helezonlar oluşturan hatlar işlenmiş, ortalarına da birer madalyon yerleştirilmiştir. Kapı kanatları çakma kündekari tekniğindedir. Beşgen oluşturmuş çıtaların arası rumilerle süslü parçalarla doldurulmuştur. Kapı binisinde balık pulu motifi görülür.

Arapça minber kitabesinin Türkçe’si:
Kahredici sultan, din ve dünyanın ihya edicisi Rum ve Yunan beldelerinin sultanı zaferin babası Kılıçarslan oğlu Mesud 574 senesi Safer ayında

Usta Kitabesinin Türkçe’si: Marangoz Ebu Bekir oğlu İbrahim Rûmi yaptı.
Dış kapıda sağdaki onarım kitabesinin Türkçe’si: Allah’ın mağfiretini dilemek için bu kutlu mescidi Mehmed hanoğlu Murad Han Saltanatı günlerinde Şerife Sünbül Hatun 837 yılında tamir ettirdi.
Soldaki ikinci kitabenin Türkçe’si: Büyük efendimiz Ulu Sultan (Allah mülkünü ebedi kılsın) cemaatinden Lülü Paşa 763 senesinde bu mübarek camiyi tamir etti.

Minber
Geometrik geçmeler hâlinde yapılmış olan minberin yan yüzlerinde bulunan küçük bir kitabede “Ameli İbrahim Bin ebubekir Rumi el Neccari” yazılıdır ki bu isim minberi yapan sanatkara aittir. Kitabesinden 574 H. (1178) tarihinde yapılmış olduğu anlaşılan minber, çakma kündekari tekniğinin yetkin örnekleri arasındadır. Ceviz ağacından yapılan minberin taç, külah ve kaide kısımları dışındaki bölümleri özgündür. Şerefe altına sekizgen ve yıldız motifleri işlenmiş, şerefe korkulukları sekiz kollu yıldızlar ile bezenmiştir. Kapı kanatları içinde kırık beşgen motifleri içerisinde beş kıvrımlı spiral dallar görülür. Kenar ve kapı ağızları dikey bordürler içerisindeki çift taraflı dallar ve iki yöne doğru simetrik dalga uzantılarıyla devam etmektedir. Dilimli kapı kemeri ile geometrik uyumu dikkate alınarak oluşturulan ana kompozisyon şemasını, sol kapı kanadı üzerindeki balık sırtı motifi ile iki yan sütunce tamamlamaktadır. Giriş kısmı yan dikey bordürlerin ana motifini simetrik geçmeli helezonik daireler yapan stilize Rumi motifleri oluşturmaktadır. Dilimli kemer yayını çevreleyen dikdörtgen silmenin üst iki yan kemer köşesinde spiral iki büyük daire motifi yan köşelerde daralarak hareketin devamını sağlamakta, ayrıca aynalık ve yan dikey bordürlere göre yüzeye daha yakın oyularak bölümler arası teknik-vurgu ile anlatımı güçlendirmektedir. Aynalık bölümünün ortasında üç satır hâlindeki nesih karakterdeki kitabede minberin 1178 tarihinde yapıldığına ilişkin kayıt mevcuttur. Minber kürsüsüne çıkışı sağlayan merdiven korkuluklarında, kesik dikdörtgen içinde kıvrım dallar dikey bordür ve devamında beş pano hâlinde sekiz kollu yıldızlar görülür. İkinci bölümde beş pano hâlinde altıgen form içinde çift demetli altı kollu yıldız motifi yer alır. Üst ve alt kenar bordürleri ise örgü motifli bitkisel kıvrım dallar ile tamamlanmıştır.

Minberin batı yan üçgen aynalığı panosu içinde geometrik düzende geçme yıldız motifleri esas alınmıştır. Kompozisyonun merkezinde sekizgen form içinde, sekiz kollu yıldız ve bu yıldızı tamamlayan iki ucu kıvrık dallı rumi motifleri görülür. Ana şema sekizgen ve sekiz kollu yıldız geçme motifleri üzerine dayanmaktadır. Küçük ölçekli motifler daha büyük sekiz kollu yıldızlara bağlanmakta arada beş kollu yıldızlar ile bir ucu uzatılmış vurgulu altıgen formlardan merkezden dışa doğru yayılmaktadır. Bu sistemle kompozisyon arası geçişler tamamlanmakta ve arada küçük üçgenler yardımı ile ışın demeti motiflerine uzanmaktadır. Kürsü altı dikdörtgen panoda dörtlü ve beşli sıralı sekizgenler arası dört kollu yıldız motifleri, sekizgenler içinde ise merkezi dört kollu dilimli sekizgen motifi yer alır. Dilimli sekizgenlerin her bir merkezine içe doğru bakan bir palmet yerleştirilmiştir. Batı yan aynalığı kaide altında dikey pano hâlinde sekizgenler arasında dört kollu yıldızlar ve kenar bağlantılarında kesik sekizgenler görülür. Kenar bordürler ise tabanı uzatılmış üçgenlerden oluşan üstü oval çift yönlü damla motifleri ile devam eden kompozisyonda ele alınmıştır. Ana kompozisyonu oluşturan sekizgenler içinde dörtlü ışın demeti ile merkeze bakan dörtlü palmetler vurgulanmıştır. Doğu kaide altlığında ise aynı kompozisyon şeması daha hacimsel olarak belirgin hâle getirilmiş, yüzey ve motifler arası vurgu ortaya çıkarılmıştır. Kaide kısmında büyük sekizgenler ve içerisinde rumi ve palmetlerden oluşan yüzey-katlı anlatım ile aktarılmıştır.

Sultan Alaeddin Camiine girdiğinizde kendinizi sıcak bir ortamda bulursunuz. Bir abide misali duran kapısının etrafındaki Rumi işlemelerle bezenmiş, yıllara meydan okuyan 831 yıllık geçmişe sahip olduğunu kitabesinden öğrendiğinizde, minbere bakmatan kendinizi alamazsınız. Namaz kılarken huşu içerisinde ibadet yapmaktan sonsuz haz alırsınız. Camide vaktin nasıl geçtiğinin farkına bile varmazsınız. Kalın duvarlarıyla caminin her tarafında caminin dışında ve içinde tarih kokusunu yansıttığını hissedebilirsiniz.

Camiye ziyarete gelen cemaat defalarca gruplar hâlinde namaz kılmaya ve ziyarete gelirler ve Ankara’nın ortasındaki en eski camiyi bu zamana kadar duymadıkları ve görmedikleri için yakınırlar. Yapanlar ve bu güne değin koruyanlara dua edip ayrılırlar. Mimari özellikleriyle göz kamaştıran dokusuna sinmiş tekbirler, dualarla manen gelenleri kuşatan bu camii sizi de bekliyor.