Makale

Mimar, Mühendis, Ressam, Edebiyatçı, Tarihçi, Fotoğrafçı, Süsleme Ustası ve Hattat Tosyavizade Dr. Rıfat Osman

Mimar, Mühendis, Ressam, Edebiyatçı,
Tarihçi, Fotoğrafçı, Süsleme Ustası ve Hattat
TOSYAVİZADE DR. RIFAT OSMAN
Mustafa Bektaşoğlu

Değerli tarihçimiz Semavi Eyice hocamızın Diyanet Aylık Dergisi Şubat sayısında yazmış olduğu Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver portresini zevkle okudum. Elbette hizmet edenler, ilim ve sanat ufkumuzu açanlar, öncülük edenler vefatlarıyla birlikte unutulmamalı. Küllenen bilgilerimizi tazelemek açısından bu gibi şahsiyetlerin hayatı ve eserleri yazılmalı, yayınlanmalı ve okunmalıdır. İlim ve irfan uğruna hangi sıkıntılara katlandıkları ve başarıyı nasıl elde ettiklerini de bu şekilde öğrenmiş oluyoruz. Bu açıdan biyografiler her zaman dikkatimi çekmiş, beni çalışma ve araştırma konusunda kamçılamıştır.

Eyice, A. Süheyl Ünver’in yakın arkadaşı olan Tosyalı Dr. Rıfat Osman Bey’den bahsedince heyecan-landım ve onun biyog-rafisini yazmaya karar verdim. Bu hayırlı işe delâlet ettiğinden dolayı Eyice hocama teşekkür ediyorum.

Radyolog Dr. Rıfat Osman, Edirne için yaşamış, Edirne’ye kalemi ile olduğu kadar fırçası ve objektifi ile de hizmet etmiştir. Doktor olduğu gibi aynı zamanda; mimar, mühendis, ressam, edebiyatçı, tarihçi, fotoğrafçı, süsleme ustası ve hattattır. Âdeta kendini Edirne’ye vakfetmiş bir kişidir.


Rıfat Osman’ın “Hayatım ve Hatıratım” adlı eserini çeviren Dr. Ratıp Kazancıgil’in ifadesiyle o, “Ulu Tanrı’nın türlü niteliklerle donatıp bizleri eğitmek için aramıza gönderdiği özel temsilcilerinden biridir.”

Dr. Rıfat Osman Bey, evvelâ bir radyologdur. Röntgen ışınları ile daha öğrenci iken, arkadaşı Esat Feyzi ile beraber çalışmış, Türkiye’nin ilk radyologlarındandır.

O bir ressamdır. Resim hocası ünlü ressamlarımızdan Miralay Seyit Bey’dir. Arkadaşları ona Ressam Rıfat derlermiş. Tabloları Türk Tarih Kurumu arşivlerinde ve özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Yazdığı eserlerinde bulunan bütün resimler, onun fırçasından çıkmıştır.

Dr. Rıfat Osman Bey, aynı zamanda diplomalılarla yarışacak güçte bir mimar mühendistir. Hekim sınıfından bu konuyla ilgilenen ilk doktordur diyebiliriz. Edirne, Kırklareli ve Selânik’te resmî ve özel birçok binalar, çeşmeler onun çizdiği projelerle yapılmıştır. Ankara Belediyesi’nce açılan başkent imar plânı yarışmasına katılmış, “Edirne Evleri” konulu bir kitap yazmıştır.

O, amatör ruhlu profesyonel bir fotoğrafçıdır. Objektifinden günümüze aktarılan kareler, tarihî belgeler arasına girmiştir.

Dr. Rıfat Osman Bey, profesyonel bir müzeci ve kütüphanecidir. Edirne Müzesi’ni maddî ve manevî kişisel çabasıyla kuran ve Selimiye Kitaplığı’ndaki çalışmaları ile o paha biçilmez yazma eserleri gün ışığına çıkartan yine Rıfat Osman Bey’dir.

O, günümüzün bilimsel metotlarına uygun eserler veren bir tarih yazarıdır. Eserlerindeki belgesellik metanetini, resim hocası Seyit Bey’in “Belgesiz tarih yazmak, mangal başında masal anlatmaya benzer” sözünden almıştır.

Bu yolda kaleme almış olduğu bir kısmı basılmış, diğerleri de basılmayı bekleyen “Edirne Rehnüması”, “Edirne Tarihi”, “Edirne Vakıflar Tarihi”, “Edirne Sarayı”, “Edirne Evleri”, “Mimar Koca Sinan” ve “Hayatım ve Hatıratım” adlı eserleri ile, bu yolun söz sahibi otoriterleri arasında sayılı bir düzeye yükselmiştir.

Tosyavîzade Dr. Rıfat Osman Bey, bu adla kendini aşmış ve hünerlerinin üstüne çıkmış ender değerlerimizden biridir. İşte bu aydın kişi, 18 Şubat 1874 yılında İstanbul’un Üsküdar Harem İskelesi semtinde doğdu. Ataları, II. Murat döneminde Tosya’dan Edirne’ye gelip yerleşmiş olduğu için Tosyavîzade lâkabıyla anılmaktadır. Babası Osman Fevzi Efendi, bazı illerde Naipliklerde bulunmuş, ömrünün sonuna doğru da dava vekilliği yaparak hayatını kazanmıştır.

Dr. Rıfat Osman Bey, ilköğrenimine Selimiye İlkokulu’nda başlamış, sonra Paşakapısı Rüşdiye-i Askeriyesi’ne (Paşakapısı Askerî Ortaokulu) yazılmıştır. Burayı bitirdikten sonra Kuleli Tıbbiye-i İdâdisi ve Askerî Tıbbiye’de okuyarak 1898 yılında bu okuldan Tabip-Yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur.

Uzun bir süre Gülhane’de çalışmış ilk Radyolog-larımızdan olan Dr. Rıfat Osman Bey, Selânik, Manastır ve Edirne Askerî hastanelerinde röntgen bölümünün ilk kurucularından olmuştur.

Binbaşı rütbesiyle Edirne Merkez Askerî Hastanesi Başhekimliği’ne tayin olmuş, 1919 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldıktan sonra, Edirne Belediye Hastanesi Müdürlüğü yapmıştır. Bir müddet sonra da bu görevinden de ayrılmıştır. Daha sonra sırasıyla; Edirne İlkokulları Sağlık öğretmenliği ve hekimliği, Edirne Kız Öğretmen okulları Sağlık öğretmenliği ve hekimliği, Edirne Sanayi Okulu Resim öğretmenliği, Edirne Erkek lisesi ve Kız Ortaokulu Sağlık öğretmenliği yapmıştır.

Daha sonra, Edirne Hastanesine Radyoloji uzmanı olarak tayin edilmiştir. Bu görevde bulunduğu sırada hastalanarak 10 Mayıs 1933 tarihinde vefat etmiş, İstanbul yolu üzerindeki mezarlığa defnedilmiştir.

Yıkık ve harabe halinde olan Edirne Sarayı, onun kalemi ve fırçasıyla yeniden canlanmıştır. “Edirne Sarayı” adlı eseri Edirne tarihi açısından olduğu kadar Türk tarihi açısından da önem taşımaktadır. “Edirne Sarayı” adlı eseri, ölümünden sonra kendisi gibi radyolog olan öğrencisi Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver tarafından yayına hazırlanmış ve Türk Tarih Kurumu’nca satın alınarak 1957 tarihinde basılmıştır.

Millî Mücadele sırasında, Edirne işgal altında bulunduğu sırada Edirne’deki vakıf binalarını ve abidelerini tespit etmiştir.

Rıfat Osman Bey, Edirne’de ihmal ve tahribe uğrayan kabristanları incelemiş, mezar taşlarını tespit etmiş; yine onun çalışmaları ile kurulan müzede koruma altına alınmıştır.

Rıfat Osman Bey, Edirne şehir rehberi özelliğinde olan “Edirne Rehnüması”nı yazmıştır. Dr. Ratıp Kazancıgil tarafından 1997 yılında günümüz diline çevrilen bu eser, 128 sayfadır.

Edirne’deki önemli yapılarda da Rıfat Osman Bey’in izlerini bulmak müm-kündür. Bugün Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılan binanın mimarı olduğu gibi, inşaat mühendisliğini de yapmış, binanın iç mekân süslemeleri, salondaki tavan ve sahnenin iki yanında yer alan çini panolar onun kaleminden çıkmıştır.

Halk Eğitim Merkezi önündeki çeşme ile bugün bedesten önünde kadınlar parkı içinde yer alan çeşmenin mimarı Dr. Rıfat Osman Bey’dir.

Rıfat Osman Bey Edirne evlerini incelemiş; kroki ve fotoğraflarıyla birlikte bu çalışma 1974 yılında kitap halinde yayınlanmıştır.

Rıfat Osman Bey’in 1921 yılında tek nüsha Osmanlıca olarak yazdığı “Edirne Evkâf-ı İslâmiye Tarihi Camiler ve Mescitler” adlı eseri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1999 yılında yayınlanmış; “Edirne Tarihi” adlı yayınlanmamış bir de eseri bulun-maktadır.

Rıfat Osman Bey’in bu eserlerden başka A. Süheyl Ünver ile bilim, tarih, kültür konusunda yazıştığı mektupları vardır. Bu mektupların aslı Süleymaniye Kütüphanesi’nde A. Süheyl Ünver Arşivi’nde bulunmaktadır. (Gökçe, Nilüfer, “Kalemi ve Fırçasıyla Edirne’ye Hizmet Edenler”, Kültür ve Sanat (Edirne Özel Sayısı), Ankara 1998, Türkiye İş Bankası Yayınları, sayı: XXXIX, sayfa: 56-59; Gövsa, İbrahim Alaaddin, Türk Meşhurları, s. 384)

Edirne Müzesi’nin ilk kurucusu olan Dr. Rıfat Osman, küçüklüğünden beri resme olan büyük emeği ile arkadaşları arasında Ressam Rıfat adıyla da şöhret kazanmıştır. “Edirne Tarihi” adlı kitabında bulunan resim, harita ve plânları bizzat kendisi çizmiştir.

Dr. Rıfat Osman, kendi çaba ve gayretleriyle büyük özveride bulunarak ata yadigârı bu eserler üzerinde çok uzun yıllar süren araştırma ve çalışmalarının ürünü olan bu eserini “Cemaat-i İslâmiyye Teşkilâtı”nın emriyle kaleme almıştır. Bu çalışmasını yaparken, kendisinden önce bu alanda yazılmış kaynakları tarayarak, lüzumlu gördüğü yerlerden alıntılar yapmıştır.

Cemaat-i İslâmiye Teşkilâtı 1881 tarihinde Edirne Valisi Kadri Paşa tarafından kurulmuştur. Yazarın ifadesiyle çok faydalı icraatlarda bulunamayan teşkilât, I. Dünya Savaşı başlangıcında Vakıf İşleri Müdürlüğü’ne devredilmiş, ancak mütareke yıllarında Belde Müftüsü Hilmi Efendi başkanlığında yeniden canlandırılmıştır. Sonraki yıllarda müstakil bir idare heyeti haline getirilen Cemaat-i İslâmiye Heyeti, hukukçu Cevdet Bey başkanlığında, genç ve yüksek tahsilli üyelerle çalışmalarını sürdürmüştür. Heyetin mevcut ve vakıf menşeli cami, mescit ve diğer mülklerine ait tarihi bilgileri, halen mevcut şekil ve özellikleri ile haritalardan oluşan bir dosya meydana getirmek üzere bu konudaki ihtisasına güvenilen Dr. Rıfat Osman müfettiş olarak görevlendirilmiştir.

Dr. Rıfat Osman’ın 1921 tarihinde yazmaya başladığı “Edirne Evkaf-ı İslâmiyye Tarihi” adlı eserin birinci cildini oluşturan “Camiler ve Mescitler”, Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bu eserde, yazarının kendi el yazısıyla yazıl-mış olup, yer yer ilgili fotoğraflarla ve kendisinin çizdiği harita ve plânlarla süslenmiş, 166 sayfadan ibarettir. Eserinde “Program” başlığı altında “Evkaf-ı İslâmiyye Tarihi”nin yazılış gayesi ve muhtevasından söz ederken, bu eserin sekiz kısımdan meydana geldiği ve birinci kısmın, sadeleştirilmesi yapılan “Camiler ve Mescitler”dir. Diğer bölümleri müsvedde halinde Türk Tarih Kurumu Kü-tüphanesi’nde bulunmaktadır.

Hatasız bir imlâ ve akıcı bir üslûpla kaleme alınmış olan bu eserde dil, ağır olmamakla birlikte, yazarın kaynak eserlerden alıntı yaptığı yerlerde daha edebî olduğu görülür. Bunun yanı sıra mahallî özellikler gösteren kelimelere de rastlanmaktadır. (Dr. Rıfat Osman, Edirne Evkaf-ı İslamiyye Tarihi Camiler ve Mescitler, Sadeleştiren: Ülkü (AYAN) ÖZSOY, Ankara 1999, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, s. 5-7)

Rıfat Osman Bey, Kolağası Esad Fevzi Bey’le birlikte 1897’deYunan savaşında yaralanan askerlerin vücutlarındaki mermi parçalarını röntgen cihazı ile tespit ederek ameliyatlarını kolaylaştırdı. Bu uygulama dünya tıp tarihinde, savaş yaralıları üzerinde yapılan ilk röntgen uygulaması kabul edilir. (Yeni Rehber Ansiklopedisi, c. VII, s. 24)

Tosyavîzade Dr. Rıfat Osman, “Hayatım ve Hatıratım” adlı eserinde soy geçmişiyle ilgili şu bilgileri verir:

Atalarıma ait olan bilgilerim iki belgeye dayanır. Biri, büyük babam Mehmet Rıfat Efendi’nin yazmış olduğu şecere, ikincisi ise unutmadığım kadarıyla babamın anlattıklarıdır.

Mehmet Rıfat Efendi’nin üç yüz sayfalık bir eserde yazmış olduğu şecere (sicil kütüğü, soy kütüğü) ki bence pek değerli bir armağan iken, korkunç bir şekilde yanarak mahvoldu. Bir kısmı diğer bir kağıt parçasında olduğundan saklayabildim.

Adı geçen esere göre, atalarımdan “Osman” adında Tosyalı bir kişi II. Sultan Murat Han’ın saltanat döneminde Edirne’ye gelmiş, “Camiardı Medresesi”nde eğitim ve öğrenimine başlamış ve İstanbul’un fethinde bulunmuştur. Bu zatın torunları “Tosyavîzadeler” lâkabıyla bilinir. (Osman Efendi Tosyalıdır, müderrislik yapmıştır. 1825’de Selanik Mollası niyabetinde bulunarak 1831’de vefat edip Edirnekapı’ya gömüldü. Oğlu Tosyavizade Mehmet Rıfat Efendi, 1859’da Ayıntap Mollası olarak 1869’da tekrar doğduğu yere gönderildi, aynı yılda vefat etti ve babasının yanına gömüldü. Mehmed Süreyya, Sicil-i Osmani, Sebil Yayınları, c. III, s. 517) Osman Efendi Tosyalı Yazıcıoğlu lâkabını taşıyıp, Ayasofya’nın ilk açılışında padişahla beraber bulunup, onun emir ve işaretleriyle kıble kapısının açılışında dua ettiğinin, yanan sicil kütüğünde yazılı olduğunu babamdan duymuştum.

Adı geçen soy kütüğüne göre, ecdadımızdan ve haseki ağalarından “Yazıcıoğlu Osman Ağa” adlı bir kişi de, Avcı Sultan Mehmet Han döneminde Edirne’de olup, Macaristan seferlerinde, “Yanık Ova” kalesinin fethinde bulunmuş ve adı geçen kalede bir cami yaptırmıştır. 1674’de Belgrat’ta vefat etmiştir.

Büyük babamın ceddi Deli Osman Efendi’ye gelinceye kadar kısmen Tosya ve İstanbul’da oturmuşlardır. Büyük babam Tosyavîzade Mehmet Rıfat (h. 1207-1286) da bir süre Tosya’da oturarak h. 1280 (1863) tarihinde İstanbul’a gelmiş, eski Ali Paşa’da büyük bir konak yaptırmıştır.

Hayatı, esas mesleği haricinde kalan zamanlarda araştırma, bilgi edinme ve resim yapmakla geçen Dr. Rıfat Osman’ı, verdiği eserler ve kurduğu kütüphanelerden dolayı rahmetle anıyor, ruhu şâd olsun diyorum.