Makale

Dönüşün Geç Olacağı Vakit: Ömrün İkindisi

Dönüşün Geç Olacağı Vakit: Ömrün İkindisi

Kur’an’ın zaman sistematiğinde “gün”ün önemli bir durumu vardır. Dünya hayatının tamamı “bir gün” gibidir. O yüzden herkes, yarın için ne hazırladığına bugünden bakmalıdır. (Haşr, 59/18.) Hayatta kalınan süre günün gündüzü, hayata veda ediş vakti ise günün akşamıdır. Karanlık, benim dünyada bulunmayışım sayılabilir. Gecenin sona ermesiyle yeniden gelecek olan gündüz ise işte o hazırlanılması gereken “yarın”dır.

Dr. Ömer Müftüoğlu
Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak.

Zaman, bizim onu fark ettiğimiz ve onun içinde bir eylem gerçekleştirebildiğimiz sürece kullanılmış sayılır. Baygın olduğumuz, uyuduğumuz, bilincimizin kapalı kaldığı durumlarda geçen sürenin, kullandığımız zaman dilimleri olmadığı malumdur. Başı ve sonu belirlenmediğinde uçsuz bucaksız bir sahra gibi olan zaman, başı ve sonu belirlenerek kullanılabilecek hâle dönüşür.
Yetiştirmesi gereken işleri olmayanların plan yapmalarına, hızlı veya yavaş davranmalarına da gerek yoktur. Bu durum bütünüyle başıbozukluk ve avare bir hayat demektir.
Müslümanın yetiştirmesi, vaktinde yapması gereken işleri, ibadetleri vardır. Yıl, ay, gün, saat, dakika… Bunların hepsi Müslüman için anlamlıdır ve önemlidir. Oruçlu olunan günlerde iftar için kalan bir dakika da önemlidir, hac için yapılan müracaat sonrasında o sene ismi kurada çıkmayanın beklediği bir yıl da.
Zamanı taksim etmede kullandığımız parametrelerin birini diğerine göre daha önemli saymamız gerekirse şüphesiz “gün” ilk sırayı alır. Hatta yirmi dört saatlik bu zaman diliminin aydınlık olan kısmı yani gündüzü, gecesinden bir adım öndedir. Zaten gündüz gecenin içinden sıyrılıp çıkar. (Yasin, 36/37.) Gündüzle gece birbirinin takipçileridir. (Âl-i İmran, 3/190; Nur, 24/44.)
Kur’an’ın zaman sistematiğinde “gün”ün önemli bir durumu vardır. Dünya hayatının tamamı “bir gün” gibidir. O yüzden herkes, yarın için ne hazırladığına bugünden bakmalıdır. (Haşr, 59/18.) Hayatta kalınan süre günün gündüzü, hayata veda ediş vakti ise günün akşamıdır. Karanlık, benim dünyada bulunmayışım sayılabilir. Gecenin sona ermesiyle yeniden gelecek olan gündüz ise işte o hazırlanılması gereken “yarın”dır.
Kur’an, gündüzün kısımlarına atıf yaptığı gibi gecenin de kısımlarına atıf yapar. Gecenin atıf yapılan kısımları, gündüze göre daha azdır. Bilinen şekliyle gece, en çok üçe bölünmüş ve son üçte birlik dilim öne çıkarılmıştır. Gecenin son üçte birlik dönemi, ardından gelecek gündüze yakın olduğu için önemlidir ve konu edilmeye değerdir.
Gündüzün taksimiyle ortaya çıkan bölümler, geceye kıyasla daha fazladır. Geceden gündüze geçerkenki eşik olan Fecr, Kur’an’da bir surenin ismi olmuştur. Toplam altı ayette geçen “fecr” kelimesi, bu vakitte eda edilmesi gereken günün ilk namazının da adıdır.
“Fecr”i, “duha” takip eder. Kuşluk vakti olarak bildiğimiz bu vaktin adı da altı ayette geçer ve yine bir surenin ismi de Duha’dır. Güneş doğduktan sonraki vakittir “duha.” Kurban edilme vakti bu vakittir mesela. Yakın olmak adına, yaklaşma adına bir fedakârlıkta bulunulacaksa bunun tam vakti “duha”dır. Daha fazla geç kalınmamalıdır.
Günün ortası zuhr’dur. Fecr vakti doğan güneş, tepe noktasına gelmiştir. O gün bitirilmek için niyetlenip başlanan işlerin bitip bitmeyeceği bu vakitte zahir olur. Güneşin ışıklarıyla aydınlanmamış hiçbir karanlık kalmaz. Siz eğer görmek kastıyla ve sadece bunun için bakarsanız zuhr vakti her şey ayan beyan görülebilir. Güneşin durduğu yerden, onun ışığını da yanınıza alarak baktığınızda size hangi nokta karanlık gelecektir? Fecr gibi zuhr da bir namaz vaktidir.
Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık şeklinde dörde ayrılabilecek ömrün de olgunluk başlangıcı dönemine denk gelir zuhr vakti. Geriye bir durak kalmıştır: Olgunluğun sonu ve yaşlılığın başlangıcı. Bu da ikindi vaktine denk gelir. İkindi vaktinin Kur’an’daki karşılığı “Asr”dır. Asr, ikindi namazı vaktidir aynı zamanda.
Kur’an, hüsrana uğramak istemeyenler için asr vaktine dikkat çeker. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Hakka teslim olunmadan çarşambaya kadar yaşanan hayatın perşembesini tahmin etmek zor mudur? Davranışlar, bizi o davranışa iten inançlarımızın sonucu olduğuna göre kendine ve çevresine faydalı olan davranışları yapmadan çarşambaya erişenin perşembesi hüsran olmaz mı?
Asr, “yarın” için hazırlanılan bugünün ikindi vaktidir. Bugün ise benim hayatta kaldığım sürenin tamamıdır. Olgunluk dönemimin sonu, yaşlılık dönemimin başlangıcı sayabileceğim ikindi vaktim, “asrım”, o güne kadar yaşadığım ve pişman olduğum bir hayattan geriye dönmeye karar verdiğimde geç kaldığım bir vakit olabilecektir.
Fark etmeye niyeti olmayanın değişmeye ve değiştirmeye de niyeti olmaz. Asr suresindeki uyarı da zaten bu noktayadır: Ömrünüzün ikindi vakti gelmeden, yanlış yolda iseniz yanlışınızı sürdürmeyin, fark edin ve yanlıştan derhal vazgeçin. Aksi durumda geç kalmış olursunuz.
Asr suresi bize şu uyarıyı yapar: Aman ha! İkindi vaktiniz gelmeden kendinize dönün, varsa yanlışlarınızı fark edin ve bunları sürdürmekte ısrarcı olmayın. Kendi yanlışlarını fark edemeyenler varsa onlara da hakkı tavsiye edin. Vakit varken, yanlıştan geriye dönmek için geç kalmamışken hatadan dönmek isteyenlere imkân hazırlayın. Yapmaları gerekenin kalan vakitte yetişmeyeceğini öngörenler olursa onlara da sabrı öğütleyin. Sabırsız olmamalarını, her dönüşün zaman isteyeceğini söyleyin. Böylelikle kötüye, yanlışa, hakkı olmayana prim vermemiş olursunuz. Bu hem birey hem de toplum olarak vazifenizdir. Başka türlü hepiniz ömrünüzün ikindi vaktine kadar beyhude yaşayıp sonra dönüşe karar veren ancak elinde dönecek kadar zamanı kalmamış ve böylece hüsran içinde olanlar gibi olursunuz.
Çarşambadan değil, salıdan perşembenin gelişini tahmin edebilen ve bu tahmini üzerinden tedbirlerini alıp hüsrana uğramayan kullardan olmamız niyazıyla.