Makale

Başyazı

b a ş y a z ı

Prof. Dr., Ali Bardakoğlu
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI

Çalışmak, üreten ve yarar sağlayan bir insan olarak hayata katılmak demektir. Çalışmakla önce kendimizin ve ailemizin ihtiyaçlarını gideririz, ortaya koymuş olduğumuz üretimle toplumumuza ve insanlığa hizmet etmiş oluruz. Çalışmak sadece para kazanmak veya karnımızı doyurmak için çaba sarf etmek değildir; insanlığın, hatta bütün canlıların yararına hizmet üretmek demektir. Bu sebeple çalışmak, dinimizde ibadet hayatımızın bir parçası kabul edilmiştir.
Dinimizin çalışma hayatıyla ilgili getirmiş olduğu düzenlemeler üretim, hizmet, emek, sorumluluk, ahlâk gibi temel esaslar çerçevesinde ele alınmalıdır. Çalışma ve iş hayatını birey hayatından toplum hayatına, geçmişe bağlılıktan geleceğe karşı sorumluluğa kadar geniş bir bakış açısıyla değerlendirmemiz gerekir. Çünkü çalışmak; insanın kendine, ailesine, toplumuna, insanlığa ve Allah’a karşı sorumluluğunun bir gereğidir.
Geleneksel kültürümüzde iş ve çalışma hayatı usta-çırak ilişkisiyle ciddî bir disiplin ve eğitime tâbi tutulurdu. Usta-çırak ilişkisi aynı zamanda bir ahlâk eğitimiydi. Çırak, ustasının hem meslekî hayatını hem de kişiliğini kendine örnek alır, hayatının sonuna kadar ustasının iş maharetinden ve insanlarla ilişkilerinden övgüyle, gururla söz ederdi. Bunun içindir ki, geleneksel kültürümüzde meslek eğitimi aynı zamanda bir hayat eğitimi olarak görülmekteydi. Bugün bu sıkı ve eğitici bağ hayli zayıflamış görünmektedir.
Medenî dünya, iş ve çalışma hayatının ahlâkî temellerine ayrı bir önem vermiş ve bu sayede maddî kalkınmasını sağlayabilmiştir. Bir ülkenin kalkınmışlığı, iş ve çalışma hayatının dayandığı zeminin ahlâkîliğine bakılarak da tespit edilebilir.
Dindarlık, aynı zamanda iş ve çalışma hayatında ahlâklı ve dürüst olmak, işverenin malını emanet ve helâl rızık vesilesi saymak, işçiye ücretini tam ve zamanında ödemek, işçi ve işverenin birbirini önce insan olarak sevmesi, kul hakkını gözetmek, emanete riayet etmek, helâl ve meşru yoldan kazanmak gibi bir dizi sorumluluğu da içerir. Çalışma hayatında işçinin, işinde hile yapmayı ve iş zamanından çalmayı kul hakkı ihlâli ve bir nevi haksız kazanç olarak görmesi, işverenin adaletli, merhametli ve şefkatli olması, esnaf ve sanatkârların emin ve kanaatkâr olmaları ne kadar önemlidir.
Yüce dinimiz devamlı surette bizlere böyle bir sorumluluk bilinci aşılamaya, bizleri bütün insanlık için yararlı işler (amel-i salih) işlemeye çağırır. Milletimizin özünde taşıdığı çalışkanlık ile dinimizin iş ve çalışma ahlâkı konusundaki öğüt ve ilkeleri birleştiğinde, çocuklarımızın devralacağı mirasın çok daha iyi olacağına inanmaktayım.