Makale

Anadolu’nun Sesi CAHİT KÜLEBİ

Anadolu’nun Sesi
CAHİT KÜLEBİ

Mehmet Erdoğan

Cumhuriyet devrinin ilk dönem şiir anlayışını belki de en iyi Cahit Külebi temsil eder. Âdeta ömrünün sonuna kadar köy politikası dönemlerinde yaşar. Değişme ve gelişmelerin farkında değildir. Büyük şehrin varoşlarına kadar yaklaşmış olsa da yine köylüdür o; köylülükle birleşir ve orada kalır.

20 Haziran 1997’de Ankara’da ölen Cahit Külebi, 1917’de Tokat’ın Zile ilçesine bağlı Çeltek köyünde doğmuştur. Yüksek tahsilini 1940’ta İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirerek tamamlamış; edebiyat öğretmenliği, Milli Eğitim müfettişliği, kültür ataşeliği ve öğrenci müfettişliği, kültür müsteşar yardımcılığı ve Türk Dil Kurumu genel yazmanlığı (1976-1983) gibi çeşitli devlet memurluğu görevlerinde bulunmuştur. Türk Dil Kurumu kapatıldıktan sonra aynı işlevi sürdürmek amacıyla kurulan Dil Derneği’nin kurucu üyelerinden biri olmuştur. Bir ara politikaya atılmış ve bir partinin kurucuları arasında yer almıştır.
Cahit Külebi, köyü ve köylü duyarlığını yansıtan bir şair olarak tanınır. İlk şiiri Nazmi Cahit imzasıyla 1938’ de Gençlik dergisinde yayımlandı. Adamın Biri (1946) ve Rüzgâr (1949) adlı şiir kitaplarıyla belli bir sesi ve seviyeyi yakaladı. Halk şiiriyle çağdaş şiirin imkânlarını birleştirmeye çalışarak, Anadolu insanının hayatını, doğayla ilişkilerini, acılarını, hüzünlerini yalın imge ve benzetmelerle kendine özgü bir üslûp içinde dile getirdi.
Cahit Külebi, çoğu kez tahsilli bir saz şairi havasındadır. Yer yer Köroğlu’nu anımsatan bir rahatlıkla ve ona öykünerek, Anadolu insanının gerçekliğini kimi zaman kötümser, kimi zaman da anılarla yüklü romantik bir duyarlıkla ele alır. Anlatılmaz bir hüznü, sade ve ürpertici yönleriyle ortaya koyar:
Çamlıbel’den Tokat’a doğru Tozlu yolların aktığı ırmak!
Ben seni çoktan unuttum;
Sen de unuttun mu dön geri bak.
Atların kuyruğu düğümlü,
Bir yandan yağmur yağar, ıslak;
Bir yandan hamutlar şak şak eder,
Bir yandan tekerler döner, dön geri bak. (Tokat’a Doğru)
Halk şiirinin duygu dünyası ve motiflerini elinden geldiğince kendi şiirine taşımaya çalışır. Bunları bilgiyle yapmaz; bizzat yaşantısından çıkarır. Anadolu insanının durumunu, çevreyle ve doğayla ilişkilerini, gözlemin ötesinde yaşantısına dahil eder. Yaşadıklarının şairidir o; kendi hikâyesini anlatır. Belki ondan geriye kalacak olan böyle bir iki şiiridir:
Senin dudakların pembe Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri Akşamları eşkıyalar basardı,
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem Konuş biraz!
Benim doğduğum köylerde İnsanlar gülmesini bilmezdi,
Ben bu yüzden böyle nâçar kalmışım Gül biraz!
Benim doğduğum köylerde Kuzey rüzgârları eserdi,
Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır Öp biraz!
Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!
(Hikâye)
Cahit Külebi’nin çıkışı Orhan Veli’yle aynı döneme rastlar. O dönem şairlerinin çoğu Orhan Veli şiir tarzının yörüngesine girerken, onda doğrudan böyle bir etki görülmez. Kafiye ve ses benzerliklerinden yararlanıp müziği önemsemesi, mısraı inkâr etmeden yalın bir şiirin peşinde koşması, onu, Orhan Veli şiirinden ayırsa da yine hece döneminin havasını Garip şiirinin dili içinde algılamak isteyen bir anlayışa yakın durur.
Şiirde halkçıdır, ama halkçılık politikası yapmaz. Tanıklıkları vardır, büyük iddialar taşımaz. Şiiri, okuyucunun muhayyilesini zorlamadan bir film şeridi gibi akıp gider. Derin etkiler yerine gelip geçici bir tat bırakır.
Cahit Külebi, çıkışında yakaladığı çizgiyi sonraki dönemlerde sürdüremez. Sadeliği bir noktadan sonra basite indirger. Bu yüzden şiiri belli ölçüde tıkanır ve bir süre sonra konuşur gibi şiir yazar.
Cumhuriyet devrinin ilk dönem şiir anlayışını belki de en iyi Cahit Külebi temsil eder. Âdeta ömrünün sonuna kadar köy politikası dönemlerinde yaşar. Değişme ve gelişmelerin farkında değildir. Büyük şehrin varoşlarına kadar yaklaşmış olsa da yine köylüdür o; köylülükle birleşir ve orada kalır. Çıkışı ve duruşu modern Türk şiiri adına çok büyük bir kazanım değildir belki. Ama sesi, Anadolu duyarlığı onu her zaman ilgiye değer kılar.