Makale

Değerler eğitimi için kaynaklar

Değerler eği̇ti̇mi̇ i̇çi̇n kaynaklar

Alpaslan Durmuş


“Bütün bilgeliklerin başlangıcında hayret ve merak vardır.” der Erich Fromm “Rüyalar, Masallar, Mitoslar” kitabının başında. Bu söze katılıyor ve doğru kabul ediyorsak günümüz insanının bilgeliği büyük oranda gölgelenmiş olacaktır. Çünkü neredeyse hiçbir şey ona yeni, farklı, özgün, harika vb. gelmiyor. Her şeye “Zaten biliyorum.” diyor. Yapmasını istediğiniz şeyi “Zaten yapmıştım.” diye karşılıyor. Bir şey için “Ne kadar ilginç!” deseniz “Nesi ilginç? Zaten hep böyle olmaz mı ki?” diyerek karşılık veriyor. Çağımız insanı hayret ve merak duygusunu kaybetti galiba. Şu yanı başından geçtiği yerlerin bir anlamı yok artık. Oysa her kelebek bir diğerinden farklı, her yer bir ötekinden değişik, her gün bir sonrakinden ya da öncekinden apayrı…

Bir Japon şiirindeki gibi “Ne kadar harika, / Ne kadar müthiş! / Baltayla odun kesiyorum, / Kuyudan su çekiyorum.” diyebilecek bir hayret ve merakla çevremize ve eylemlerimize bakacak olursak her şeyi ve herkesi değerler eğitimi sürecine katabileceğimizi, onlardan yararlanabileceğimizi, en önemlisi de yardım taleplerimizin geri çevrilmeyeceğini görürüz. Çünkü canlısından cansızına her toplum birbirleriyle ilişki ve etkileşim içindeki azalardan oluşur. Ve kendisi de aynı zamanda, daha büyük bir vücudun bir parçasıdır. Değerlerin fark edilmesi, heyecanla karşılanması, benimsenmesi ve uygulanması sürecinin seri sonuçlar doğurması, öğrenenin ve rehberinin çevrelerine sürekli ve uyanık bir dikkatle bakmalarından geçer. Gerçi mefhum-u muhalifi de doğrudur: Bir insan vahşi (yalnız, tek) olmadığı müddetçe değişir. İş o ki değişim istenen yönde ve süratte olsun.

Kim için, hangi kaynak?
Değerler eğitimi sürecinde öğrenen ile öğreten ilişkisinde öğreten sadece bir rehberdir, asla bir zorlayıcı değil. (Kâf, 45; Gâşiye, 21–22.) Sadece öğrenme süreci boyunca öğrenenin çeşitli değişkenlere göre konumu değişir. Bu konum değişikliğinde en önemli etken de gelişim (gelişmişlik) düzeyidir. Zira akli melekeler gelişip irade kuvvet buldukça öğrenenin talep etmesi de artar. Çünkü neyi aradığını, neyinin eksik olduğunu ya da neyi kaybettiğini bilmektedir (Bu sebeple herhâlde yaz Kur’an kursuna gelen bir ilköğretim çağı çocuğunu öğrenci, camide hocayı dinlemeye “koşan” bir yetişkini talebe diye isimlendirmek daha doğrudur.). Dolayısıyla değerler konusunda rehberlik eden, muhatabını değerlerle tanıştırma çabasındaki bir din görevlisi/gönüllüsü, bütün bir süreç boyunca öğrenciye daha çok emek vermek zorunda kalacaktır. Talebeye ise başlangıçta yeterli ve yerinde bir tanıştırma yaptıysa sadece zaman zaman rehberlik etmek durumunda olacaktır. Zira talebe neye ihtiyacı olursa bizzat isteyecektir zaten. Bu çerçeveden bakıldığında “Kim için, hangi kaynak?” sorusunun cevabı da açıklığa kavuşmuştur: Herkes için kendisine uygun kaynak.

Peki kişiye özel olarak uygun kaynağın ne olduğunu kim, nasıl bilecek? Öğreten bilecek; öğrencisini ya da talebesini hakkıyla tanıyıp neye ihtiyacı olduğunu doğru bir şekilde tahlil ederek…
Hangi kaynaklar var?
Değerler eğitiminde öğreten, öğrenenin hak ve hakikatle ilişki kurmasına rehberlik eder. Hak Rabbimizden olduğuna göre (Bakara, 147.) öncelikle Kitabullah’tır değerler eğitiminde başvurulacak kaynak; gerek mushaf anlamındaki Kitabullah, gerekse Rabbimizin ufuklarımıza gerdiği kâinat kitabı anlamında... (Fussılet, 53.) Allah’ın son vahyi bize Rasulü Hz. Muhammed (s.a.s.) tarafından tebliğ edilmiş, bizzat hayatıyla da pratiği gösterilmiştir. (Müslim, Müsafirîn, 139.) Dolayısıyla ikinci kaynak Rasulüllah (s.a.s.)’ın hayatıdır.

Peygamberimiz (s.a.s.)’in özellikle ahlak, edep ve değerlerle ilgili talimat ve uygulamaları, hadis literatüründe önemli bir yer tutmaktadır. Hatta bütün bir hadis edebiyatının ahlakla ilgili olduğu söylenebilir. Ancak bu noktada öğretenin önemi ortaya çıkar: O, hadislere birer yap-yapma listesi oluşturmak üzere değil, gaye değerleri, davranışlarımızın miyarı olacak üst değerleri, tek bir davranışın değil farklı konulardaki farklı davranışların dayandığı değerleri keşfetmek üzere bakacaktır. Zira nebilerin vârisleri (Ebû Davud, İlim, 1.) olan âlimler, her dem taze ve capcanlı bir değer eğitimini ancak kaynaklara üst düzey bir hâkimiyetle gerçekleştirebilirler.

Değerler eğitiminde 1. ve 2. kaynak söylendikten sonra sıralama artık “1, 2, 3” şeklinde değil “1, 2, çok” olarak gelecektir. “Çok” başlığı altındaki kaynakları dört grupta ele alabiliriz: Basılı kaynaklar, sözlü kaynaklar, görsel kaynaklar, dijital kaynaklar.
Basılı kaynaklar

Basılı kaynaklar dediğimizde ilk akla gelen eser olarak kitabın, eğitim-öğretim sürecinde tartışmasız bir yeri ve önemi vardır. Ancak başvurulacak basılı kaynaklar kitaplarla sınırlı değildir. Süreli yayınlar, başvuru (referans) eserleri, akademik çalışmalar, hatta broşür, katalog, kartpostal gibi az bilgi içeren ancak görsel açıdan canlı eserler de değerler eğitiminde kaynak veya araç olarak kullanılabilir. Örneğin bir kartpostaldaki “durum” üzerine yapılacak tartışma, bir katalogda görülen mamullere dair tanıtım yazısının çözümlenmesi, akademik bir dergide yayımlanmış bir araştırmanın bulguları ve benzerleri değerleri öğreten kişi için bazen bir kaynak bazen de bir araç olarak iş görürler. Ancak konuya odaklanmak açısından özellikle ilahiyat, felsefe ve eğitim disiplinlerindeki eserlerin daha fazla ve doğrudan yarar sağlayabileceği unutulmamalıdır.

Sözlü kaynaklar
Değerler eğitimi sürecinde kitabın yanında sözlü kültürün de önemli bir yeri vardır. Üstelik sözlü kültür bir yönüyle de temellükü (bir kişi tarafından sahiplenilmesi) zor bir üründür. Bu da onu nispeten daha kolay ulaşılır kılmaktadır; yeter ki “Değerler eğitiminde sözlü kültürden nasıl yararlanırım?” diye düşünülüp çevreye bu bakışla bakılsın. Örneğin Barış Manço’dan “Nerede” şarkısını hakkıyla dinledikten sonra, hele “Pamuk elli ninem nerede? / Gül yanaklı anam nerede? / Pembe beyaz bacım nerede? / Yumuk yumuk kızım nerede?” sözlerinden sonra kişide kibir, makam mevki tutkusu, müdana gibi ahlaki düşüklükler kalır mı?

Sözlü kültür denildiğinde folklorundan öykü ve masallarına, türkülerinden oyunlarına, bilmecelerinden kelime dağarcığı, söz oyunu ve deyimlerine, değişik inanışlarından göreneklerine kadar uzanan değişik ve çok çeşitli bir alandan bahsediyoruz demektir. Sözlü belgeler kapsamında sözel olarak ifade edilmeyen ancak kendisi bizatihi bir dil kurmuş olan, zaman içinde oluşmuş bu toplamın ötesinde yemek pişirme, mimari, el aletleri gibi maddi kültür ürünleri, eğitim ve sohbet kasetleri gibi nispeten daha genç ürünler de ihmal edilmemelidir. Bunlar değerler eğitimi ortamında son derece yaşama yakınlık ve öğrenci aktifliğini sağlayıcı ürünler olarak eğitimcinin önemli araçlarıdır.

Görsel kaynaklar
Çeşitli tekniklerdeki fotoğraflar, filmler, insan yapısı nesneler, yapılar, bina süslemeleri, kişisel eşyalar, aletler ve cihazlar, iletişim nesneleri, ulaşım nesneleri, sanat nesneleri, eğlence amaçlı nesneler, paketler ve kaplar, müzeler eğitim-öğretim sürecinin hemen ellerimizde bulunan son derece önemli ve üstelik birçoğu ücretsiz ulaşılabilir imkânlardır. Bunlardan örneğin müzeleri eğitimde nasıl bir imkân ve araç olarak kullanılabileceğine dair düşünmelerin ülkemizdeki tarihi Satı Bey’e kadar gitmektedir. Görsel ürünler grubundan filmler de özellikle belirtilmelidir. Zira değerler eğitiminde son derece verimli sonuçlar doğurabilmektedirler. Örneğin Necip Fazıl’ın Reis Bey’inden ya da Victor Hugo’nun Sefiller’inden uyarlanmış bir filmin açtığı yoldan gidilerek varılacak adalet değerinin değerini anlatmaya herhâlde gerek yoktur.

Dijital kaynaklar
İnternet, kişisel bilgisayarlar, macintosh ve benzeri araçlar için üretilmiş CD, DVD ve benzeri dijital materyaller de değerler eğitiminde yararlanılması ihmal edilmeyecek imkânlardır. İnternette iyi bir arama motoru Archimedes’in dünyayı kaldırmaya niyet ettiği kaldıraç işlevini görecektir. İnternet üzerinden yapılan araştırmalarda ulaşılacak sayfalarda ya da sitelerde bulunan linkler de mutlaka gözden geçirilmelidir. Ancak bunlar öğrenene tavsiye edilirken dikkatli olunmalı, içeriğin her an değişebildiği ve onaylanmayacak içeriklere ulaşımın mümkün olabileceği atlanmamalıdır.

Sonuç olarak…
Tüm bu kaynaklar değerler eğitimi rehberiyle (öğreten, öğretmen, üstat, usta vb.) takipçisinin (öğrenen, öğrenci, talebe, çırak vb.) daha sağlıklı bir zemin oluşturabilmeleri, daha hızlı yol alabilmeleri için gündeme getirilmektedir. Ancak süreç her ne kullanılarak sürdürülürse sürdürülsün gerekli tutumları kazandıran, davranış değişikliklerini vücuda getiren ve kazanımlara ulaştıran şey çevreye yönelmiş sürekli dikkat, değişme iradesi ve cesarettir. Zira bir toplum kendinde olanı değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez. (Ra’d, 11.)