Makale

Kur'an'ın Değerleri ve onların sıra düzeni

Kur’an’ın değerleri̇ ve onların sıra düzeni̇
Dr. Süleyman Tuğral

İnsan, biyolojik ve toplumsal bir varlık olmasının yanında zihninde oluşan ya da oluşturduğu değerler sistemiyle diğer canlılardan farklılık arz eder. Aristo’nun “düşünen canlı”sına mukabil, Faslı bilgin Abdurrahman Taha’nın deyimiyle insan “ahlaki bir canlıdır” ki bu özelliği oluşturan da değerler ve onların sıra düzenidir.

İnsan, iki alternatif davranıştan birini seçmekte tereddüt ettiğinde, değer problemiyle karşı karşıyadır. A davranışının yerine B’yi seçmesi, bir bakıma B’deki değeri A’dakine öncelediği anlamına gelir. İnsan ömrünün bu gibi birçok tercih ikileminde geçtiği bir gerçektir. Allah rızasını her şeyin önünde bir değer olarak gören Müslümanın, böyle durumlarda Allah’ın insan için gerekli gördüğü değerlere göre davranması gerekir. Ama bu durumda da söz konusu değerlerin neler olduğu ve değerler arasındaki ilişki bir problem teşkil etmektedir.

Kur’an’ın değerlerini ve aralarındaki sıra düzenini açıklayabilmek için, değer kavramını belirlemek gerekir. Değer, kendisiyle nesnelerin/davranışların önem derecesinin belirlendiği, ulaşılmak istenen, arzulanan genel niteliktir. Kur’an’a göre akletmek, dürüstlük, adalet, takva gibi davranış niteliklerini değerli kılan, Allah’ın onları istemesi, insanların davranışlarına yön veren nitelikler olarak görmesidir.

Kur’an değerlerinin temelini Allah kavramı, insan ve onun ferdî sorumluluğu ile ahiret olgusu teşkil eder. Allah’a gönülden inanan Müslüman, kendi bireysel sorumluluğunun bilincinde olarak ve ahiret hayatını dikkate alarak davranmak durumundadır.

Bu temel değerlerin zemini üzerinde Kur’an’ın değerlerini, bizzat gerçekleştirilme durumunda olan değerler anlamında fiilî değerler ve insanın bu değerleri gerçekleştirmesinde ona şevk ve heyecan veren değerler anlamında motivasyon ve amaç değerleri olarak iki grupta sınıflandırabiliriz.
Motivasyon ve amaç değerleri
Motivasyon ve amaç değerlerinin, Kur’an’da Allah’a şükretmenin (Zümer, 63.), azaptan kurtulup ebedi mutluluğu kazanmanın (Bakara, 189; Âl-i İmran, 130, 200; Maide, 100.) ve Allah’ın rızasını kazanmanın (Tevbe, 72.) insanı sağlam davranışlar (salih amel) ortaya koymaya teşvik eden değerler olarak sunulduğunu görürüz.

Allah’a şükretmek, sadece dil ile “Allah’ım nimetlerine şükürler olsun!” demek değil; daha önemlisi, Allah’ın nimetlerine sağlam, doğru davranışlar sergileyerek teşekkürde bulunmaktır. Söz gelimi Beled suresinde (3–17) Allah, insana verdiği nimetleri hatırlatmakta, ardından onun bu nimetlere karşılık ondan beklenen sağlam davranışları, ayetin ifadesiyle bir kimseyi kölelikten kurtarmayı, bir öksüzü veya bir fakiri doyurmayı gerçekleştirmediğini belirtmektedir. Yine “Ey Davut ailesi şükretmek için (iyi) davranışta bulunun…” (Sebe, 13.) ifadesi de asıl şükrün, iyi eylemlerle gerçekleştiğini ifade eder.

Ebedi, mutluluğu kazanmak ile Allah’ın rızasını kazanmak söz konusu olduğunda ise Allah’ın tercihi, Tevbe suresinin 72. ayetinde belirtildiği gibi, sadece onun rızasını kazanmak için davranmaktan yanadır.

Fiili değerler
İnsanın bu motivasyon değerleri ile teşvik edildiği fiili değerler ise kalbî değerler ve somut eylem değerleri olarak iki kısımdan oluşmaktadır. Kalbî değerlerin işlevi insanın doğru ve sağlam davranışlar sergilemesine uygun duygusal ve zihnî şartları sağlamaktır.

Kur’an’da kalbî değerleri akli faaliyet, inanmak, takva, Allah’ı hatırlamak ve ona yakarmak, Allah’a güvenmek, sevmek, tevazu, samimiyet, kalp temizliği, tövbe ve sabır oluşturmakta; somut eylem değerlerini yani sağlam davranışların (salih ameller) içeriğini ise ibadet, dürüstlük, adalet, iffeti korumak, Allah yolunda harcamak, insana değer vererek davranmak, Allah yolunda cihat ve fedakârlık, orta yol izlemek ile akrabalığı gözetmek değerleri teşkil etmektedir.

Somut eylem değerlerinin içeriğine baktığımızda, yaygın din anlayışında en önemli değerler olarak görünen namaz, oruç, hac gibi şeklî ibadetlerin oluşturduğu (ibadet) değerinin, kalbî değerler gibi diğer somut eylem değerlerinin sağlam bir şekilde gerçekleşmesini sağlayacak bir araç olduğu görülmektedir. Bu yüzdendir ki namaz kılıp da insanlardan ufak bir şeyi esirgeyenler kınanmaktadır. (Mâ’ûn, 2–7.) “Namaz kötülüklerden alıkor.” (Ankebût, 45.) dendiği hâlde, kılınan namazların, sahtekârlık, adaletsizlik, insana kaba muamele etmek, cimrilik gibi kötü davranışların ortaya çıkmasına engel olmaması, kişinin zihnindeki değerler sıra düzeninin çarpıklığından kaynaklanır. Böyle davranan biri, namaz kılmayı en önemli bir değer olarak görmüş, onu gerçekleştirince de âdeta ahireti garantilediği duygusuyla, diğerlerini görmezden gelir olmuştur. O hâlde Müslümana düşen, akletmenin, imanın, takvanın, Allah’ı anmanın, şeklî ibadetleri yerine getirmenin; dürüstlük, adalet, insana değer vererek davranmak, Allah yolunda harcamak, fedakârlık gibi değerlere uygun davranışların ortaya çıkması için bir araç olduğunun bilincinde olması ve bu bilinçle hareket etmesidir.

Kalbî değerlerin Kur’an’da en çok vurgulananı olan takva da salt bir Allah’tan korkma duygusu değil, bu duygunun gereği olarak Allah yolunda harcamak, antlaşmalara sadık kalmak (Bakara, 177.), adaletli davranmak (Mâide, 8.), boşanan kadınların geçimini sağlamak (Bakara, 241.), faizcilik yapmaktan kaçınmak (Âl-i İmrân, 130.), insanlar hakkında kötü düşünmemek (Hucûrat, 12.) gibi sağlam davranışlar (salih ameller) sergilemektir. Takvanın ölçüsü zikredilen salih amel değerlerini sergilemektir.

Bu aşamada sayılan değerlerin kendi aralarındaki sıra düzeninin (hiyerarşinin) nasıl olduğunu ortaya koymak durumundayız. Bu sıra düzenini, insana gösterilen hedef açısından, Allah’ın insanda gerçekleştirmek istediği hedef açısından ve iki değerden birini seçmek durumunda kalınması açısından ayrı ayrı tespit edebiliriz.
İnsana gösterilen hedef açısından değerler şöyle sıralanmaktadır:
Motivasyon ve amaç değerleri
(Ebedi mutluluğu ve Allah rızasını kazanmak)

Dürüstlük, adalet, insana değer vermek gibi somut eylem değerleri

Namaz, oruç, hac gibi şeklî ibadetler

Kalbî değerler

Temel değerler
Allah’ın insanda gerçekleştirmek istediği hedef açısından bakıldığında sıralama şöyle olmaktadır:
Dürüstlük, adalet, insana değer vermek gibi somut eylem değerleri

Namaz, oruç, hac gibi şeklî ibadetler

Kalbî değerler

Motivasyon ve amaç değerleri

Temel değerler
İki değerden birini seçmek durumunda kalınması açısından bakıldığında ise değerler sıralaması şöyle bir görünüm arz etmektedir:
İffetin, adaletin ve ideolojik kimliğin muhafazası için Allah yolunda cihat
(Gerekli durumda Allah yolunda ölmek)

İnsan hayatı

Dürüstlük

İnsana değer vererek davranmak

Allah yolunda harcamak

Şeklî ibadetler

İdeal olan bütün değerlerin aynı anda birbirleriyle etkileşim hâlinde ama somut eylem değerlerini gerçekleştirecek şekilde kazanılması ve ona göre davranılmasıdır. Ancak iki değerden sadece birini tercih etme durumu söz konusu olduğunda ise bu sıralamada üstte olan alttakine tercih edilmektedir. Söz gelimi, sadaka vermek ile insana değer vererek davranmak çatıştığında “Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir.” (Bakara, 263.) ayetinde ifade edildiği gibi, tercih edilmesi gereken, insana değer vererek davranmaktır. Ana babanın rızası ile dürüstlük ya da adalet çatıştığında yapılması gereken, “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun.” (Nisa, 135.) ayetinde ifade edildiği gibi dürüstlüğü ve adaleti tercih etmektir. İnsan hayatı ile kimliğimizi ve kişiliğimizi oluşturan değerlerin ya da vatanın müdafaasından birini seçmek durumunda kaldığımızda Müslümana düşen, birçok cihat ayetinde değinildiği gibi (Bakara, 190; Âl-i İmran, 167.), gerekirse bunlar için hayatımızı feda etmektir.

Sonuç olarak…

Müslüman, davranışlarında Allah’ın rızasını gözeten kişidir. O değersizlik ya da hevaya uymak diye niteleyebileceğimiz ilkesiz, günün şartlarına, anlık menfaatine göre davranmak durumunda olan birisi değildir. Aksine davranışlarında Allah’ın rızasını gözeten, insanlara iyi davranışlar sergileyerek Rabbine şükrünü gerçekleştiren, kalbî değerlerle ve şeklî ibadetlerle zihnini salih amel gerçekleştirmeye uygun hâle getirmeye çalışan ve en önemlisi Allah’ın kendisinden beklediği doğru davranışları gerçekleştiren kişidir.