Makale

Kur'an Kursunun Alternatifliği

Prof. Dr. M. Şevki Aydın
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı

Kur’an
Kursunun
Alternatifliği

Kur’an Kursu hakkında ileri sürülen görüşler, yapılan değerlendirmeler incelendiğinde zaman zaman çok ciddi yanlışlarla karşılaşılmaktadır. Bu görüş sahiplerinin, görünürde Kur’an Kursu lehinde veya aleyhinde tavır takınmış olmaları fark etmemektedir; her iki tarafta da bu yanlışları görmek mümkündür.
Bu yanlış görüş ve değerlendirmelerin temelinde yatan en önemli nedenlerden biri, Kur’an Kursunun konumunu doğru tanımamaktır. Ülkemizdeki Kur’an Kursunun sistem içindeki yerini yanlış görme ve onu yanlış konuşlandırma, birçok yanlışa yol açmaktadır.
Söz gelimi, Kur’an Kursunun hem lehinde hem de aleyhinde tutum takınıp görüş beyan edenlerden kimileri, bu kurumu örgün eğitim kurumlarının alternatifi olarak algılamakta ve onunla ilgili değerlendirmelerini bu anlayışa dayandırmaktadırlar.
Bu çerçevede kimileri, Kur’an Kursunun programında Türkçe’den tut, dikiş nakışa kadar örgün eğitim ve başka yaygın eğitim kurumlarının programlarında bulunan derslere yer verilmesini isterken, kimileri de onu diğer eğitim kurumlarının karşısında yer alan başka bir sistemin kurumu olarak algılamakta ve varlığını diğer eğitim kurumlan için tehdit olarak görmektedirler.
Bunlardan birinciler, birtakım sübjektif gerekçelerle Kur’an Kursuna başka eğitim kurumlarının rollerini de yüklemek istemektedirler. Bu talep, Kur’an Kursunu, diğer eğitim kurumlarının yerine ikame etmeyi çağrıştırmaktadır. Bu tutumun, esasen Kur’an Kursuna iyilik kılıfı altında kötülük olduğu söylenebilir. Bu yaklaşım, Kur’an Kursunun, yüklendiği özel görevi, İslam din eğitimi görevini hakkıyla yerine getirmesi için önlemler alma, bütünüyle buna yoğunlaşma yerine, onu içinden çıkılmaz bir karmaşaya sokacak; dolayısıyla aslî görevini de yerine getiremez duruma düşürecektir.
İkinciler ise, Kur’an Kursunu sistemin dışında yabancı bir unsur, hem de sistemi tehdit eden bir unsur olarak algıladıkları için doğrudan onun varlığını hedef alarak onun meşruiyyetini sorgulamakta, ortadan kaldırılması gerektiğini ileri sürmektedirler. Her ne zaman şu veya bu sebeple Kur’an Kursu gündeme gelse bunlar, genelde ilgili sorunu irdelemek, Kur’an Kursundaki eğitimin nasıllığını/niteliklerini, kalitesini tartışmak yerine doğrudan onun varlığını sorgulamayı tercih etmektedirler. Oysa, toplumumu- zu böylesine çok önemli bir hizmetten mahrum bırakmanın nelere yol açtığını, millet olarak yaşadığımız acı tecrübeler açıkça göstermektedir.
Kur’an Kursu hakkındaki bu tür uç değerlendirmelerin temelinde yatan sebeplerden en öne çıkanı, bu kurumlara karşı politik/İdeolojik yaklaşımdır, denebilir. Bu bilimsel olmayan yaklaşım, o insanlarda soğuk kanlılığı, mantıklı/tutarlı düşünmeyi, rasyonel ve gerçekçi değerlendirmeler yapma imkanını yok etmektedir. Bu yaklaşım, ya bilimsel verilerden hiç faydalanmamaya ya da bunlardan bazılarını tek yönlü olarak bilimsel olmayan tarzda kullanmaya itmektedir. Bunun uzantısı olarak, olaylar ve olgular arasında olmayacak ilişkiler kurulması gibi izanla ve insafla bağdaşmaz iddialar ileri sürülebilmektedir. Bu insanların sorun çözmeye çalışırken bile sorun üretir duruma düşmelerinin sebepleri öncelikle burada aranmalıdır.
Gerçekte Kur’an Kursu, asla örgün eğitim kurumlarının (okulların) alternatifi değildir, olamaz. Onların karşısında değil, yanında yer alan, onlarla aynı (laik) sistemin içinde bulunan ve onların işlevlerini, ortak/genel amaçlarını İslam din eğitimi açısından tamamlayan lüzumlu bir kurumdur. Bu konumu, onun programını geliştirmekten uygulama aşamasına kadar her adımda daima dikkate alınacak, niteliklerini ve işlevlerini belirleyici olacaktır.
Kur’an Kursu, her şeyden önce bir yaygın eğitim kurumudur. Her yaygın eğitim kurumu, örgün eğitim kurumlarının alternatifi değil, belirlenen amaçlara ulaşmada onlara yardımcı olan, eksiklerinin tamamlanmasına katkıda bulunan kurumdur. Bu kurumların tanımında bile bu konumları açık seçik görülmektedir: Yaygın eğitim, örgün eğitim sistemine hiç girmemiş veya bu sitemin herhangi bir kademesinde bulunan ya da bu kademelerin birinden ayrılmış olan bireylere ilgi ve ihtiyaç duydukları alanlarda yapılan eğitimdir.
Yaygın eğitim kurumu olan Kur’an Kursu, konumunun temel nitelikleri nedeniyle genel örgün eğitim kurumlarının alternatifi olamadığı gibi, mesleki din eğitimi yapan İmam-Hatip Liselerinin de alternatifi değildir. Kur’an Kursu, bu kurumla da karıştırılmamalıdır. Zira, her şeyden önce bunlardan biri, yaygın din eğitimi kurumudur, diğeri ise örgün din eğitimi kurumu. Her ikisinin konumları ve işlevleri farklıdır.
Aynı şekilde, Kur’an Kursu ile diğer yaygın eğitim kurumlan arasında da alternatiflik alâkası kurulamaz; dolayısıyla birinin diğerinin alternatifi olmaya kalkışması, birinin diğerinin yerine ikame edilmesi söz konusu değildir. Bunların her biri, farklı görevler üstlenmiş olup kendisine verilen rolleri en etkin ve verimli biçimde yerine getirmek için çabalamak durumundadır.
Bu eğitim kurumlan arasındaki işbölümüne ilâveten işbirliği, karşılıklı paslaşma/yardımlaşma olabilir. Söz gelimi, birçok yerde plânlanan birtakım yaygın eğitim faaliyetlerini (okuma-yazma, anne sağlığı, çocuk bakımı, nüfus plânlaması vb.) gerçekleştirmek için uygun mekân bulunamadığı gibi, zaman zaman kursiyer bulmakta da zorluklar çekilmektedir. Bu durumlarda çok rahatlıkla Kur’an Kurslarının imkanlarından yararlanılabilir. Tabiî ki, Kur’an Kursu da onların imkânlarından yararlanabilmelidir.
Kur’an Kursunun diğer eğitim kurumlarından konumsal farklılığı, işlevleri itibariyle onlardan farklı olmasını sağlarken, aynı sistem içinde yer alışı da onlarla bütünleşmesini, onlarla işbölümü çerçevesinde işbirliğini gerektirmektedir. Bu bütün içinde her eğitim kurumu gibi Kur’an Kursu da, kendine biçilen rolü (İslam din eğitimi) en iyi biçimde, bugünün insanının beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte yerine getirmek için çalışacaktır. Bunu yaparken, kendisini öteki eğitim kurumlarından, onların ürünlerinden kopuk, durumda görmemelidir. Kur’an Kursu kendi eğitim faaliyetlerini gerçekleştirirken, mesela, kursiyerlerinin öteki eğitim kurumlarından kazandıkları bilgi ve tecrübe birikimini (ön öğrenmeleri) göz önünde bulundurmak, onları kullanmak, onlardan yararlanmak durumunda olacaktır. Başarılı olmak için Kur’an Kursunun öteki eğitim kurumlarıyla doğrudan ve dolaylı olarak pedagojik işbirliği içinde olması gerekmektedir.
Her eğitim kurumu gibi Kur’an Kursunun da, kendinden beklenen rolü ifa ederken, mensup olduğu bütünü dinamitleyici bir işlev icra etmesi düşünülemez, mesela, diğer eğitim kurumlan vatanını milletini seven vatandaşlar yetiştirme amacına ulaşmak için çalışırken; Kur’an Kursunun, bu amaca aykırı bir tutum ve uygulama içinde olması beklenemez, onaylanamaz.
Yapılması gereken, artık Kur’an Kursunun da diğer eğitim kurumlan gibi sistemin içinde bir kurum olduğunu; dolayısıyla sistemin öteki kurumlarının alternatifi değil de onların tamamlayıcısı olduğunu iyi kavramak ve bu kuruma ilişkin bütün değerlendirmeleri, bu çerçevede yapmaktır. Ülkemizde Kur’an Kursunun polemik konusu olmaktan çıkarılıp çağdaş bir kurum olarak kendisine biçilen rolleri etkin biçimde yerine getirebilir bir konuma kavuşturulması; dolayısıyla toplumun her kesiminin varlığından en azından rahatsız olmayacağı bir duruma getirilmesi için bu yaklaşımın benimsenmesi gerekli şarttır. Bunun için de, özellikle kamusal sorumluluk taşıyanların, bu kurumlara yaklaşımda politik/ideolojik şablonlara mahkumiyetten kurtulup bilimsel yaklaşıma sarılmaları gerekmektedir.