Makale

Dindarın Samimiyet Sınavı

Prof. Dr. Nevzat Tartı
YYÜ İlahiyat Fakültesi

Dindarın Samimiyet Sınavı

İyi bir Müslümanın Kur’an ve sünnette vurgulanan vasıflarından birisi, inanç, ibadet ve muamelede samimiyet sahibi olmasıdır. Samimiyet insanın içinden geldiği gibi ve herhangi bir karşılık beklemeksizin davranması durumudur. Bu kavram, ihlas, iyi niyet, güvenilirlik, hasbilik, içtenlik, özü sözü bir olmak ve özellikle dürüstlük ile de ifade edilmektedir. Gösteriş, içi-dışı başkalık, kandırma, aldatma ve ikiyüzlülük gibi vasıflar ise bunun zıddıdır.
Samimiyet meselesi, insanın davranışlarının zahir/görünen ve bâtın/görünmeyen olmak üzere iki yönünün bulunmasından dolayı gündeme gelmektedir. Dindarlığın zahiri yönü fıkıh ve görünmeyen manevi yönü tasavvuf ilmi içinde ele alınmaktadır. Bu iki yön birleştirilmediği zaman, dindarlık ya sadece şekillerden ibaret kalmakta, ya da sadece içte var olduğu düşünülen bir iddiaya dönüşmektedir.
İbn Miskeveyh (ö. 421/1030) ve Gazali’nin (ö. 505/1111) ahlak tanımları samimiyet ve dürüstlüğü merkeze almaktadır. Onlara göre ahlak, düşünmeksizin, kolaylıkla davranmamıza neden olan bir duygu ve melekedir. (Çağrıcı, Mustafa, İslam Düşüncesinde Ahlak, İstanbul 2000, s. 156.) Bunu şöyle örneklendirebiliriz: İyilik yapmak durumunda olan bir kişinin, hiç düşünmeden gerekeni yapması ile çevresine baktıktan ya da bir süre düşündükten sonra aynı şeyi yapması samimiyet açısından farklıdır. Yine bir kötülükle karşı karşıya olan birisinin de hiç düşünmeden ondan uzak durması ile etrafını kontrol ettikten sonra birileri var diye onu işlemekten kaçınması dürüstlük açısından farklıdır.
Samimiyetin önemini vurgulayan birçok ayet ve hadis bulunmaktadır. Örneğin bir rivayete göre Hz. Peygamber “Din nasihattir.” demiş ve bunun üzerine sahabe “kime karşı” diye sormuşlardı. O da “Allah’a, Kitabına, rasulüne, Müslüman idarecilere ve bütün Müslümanlara karşı.” demişti. (Müslim, İman 95.)
Şimdi konumuzu bu hadis çerçevesinde sürdürmek istiyoruz. Söz konusu hadiste samimiyetin, aşağıda kısaca ele alacağımız üç temel noktası yer almaktadır:
İmanda samimiyet
Allah (c.c.)’ın hiç hoşlanmadığı ve affetmediği şeylerden birisi inancına şirk karıştırmak ve inanıyormuş gibi görünmektir. Hâlbuki bu bir tür samimiyetsizliktir. “Münafıklar sana geldiklerinde: ‘Senin Allah’ın elçisi olduğuna şahitlik ediyoruz’ diyorlar...” (Münafikun, 63/1.) ve “İnsanlardan bazıları, inanmadıkları hâlde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık’ diyorlar. Allah’ı ve inananları aldatmaya çalışıyorlar...” (Bakara, 2/8-9.) mealindeki iki ayette bu durum dile gelmektedir. Her ne kadar münafıklarla ilgili olsa da bu türden ayetler ile Allah (c.c.) esasen Müslümanları da uyarmaktadır. Hatta şu ayette bu uyarı daha açık bir biçimde yer almaktadır: “Ey inananlar, insanlara gösteriş gayesiyle malını verip Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kişi gibi, başa kakarak ve eziyet ederek sadakalarınızı boşa çıkarmayın...” (Bakara, 2/264.)
“Kalbini imana samimice açan kişi kurtulmuştur.” (Ahmed b. Hanbel, V, 147.) mealindeki hadiste ise samimi inanış bir kurtuluş reçetesi olarak sunulmaktadır.
İbadette samimiyet
Allah (c.c.), ibadetlerin sadece kendisi için yapılmasını ve gösterişten uzak olmasını istemektedir. Konuyla ilgili çok sayıda ayetten iki tanesinin meali şöyledir: “İkiyüzlüler, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar. Aslında Allah onları aldatır. Namaza kalkmada tembellik ederler, insanlara gösteriş yaparlar…” (Nisa, 4/142-143.) “Onlar mallarını insanlara gösteriş için verirler, Allah’a ve ahiret gününe de inanmazlar…” (Nisa, 4/38.)
Gösterişte kalan dindarlık, dinin temel hedefleri ve yerleştirmeye çalıştığı kalıcı değerler açısından son derece tehlikelidir. Maddi ve manevi çıkar elde etme, menfaat ve haksız kazanç sağlama, ilgi çekme ve kendini öne çıkarma gibi gösterişe neden olan sebepler dinin yasakladığı davranışlardır. Bu yüzden gösteriş amaçlı olarak cemaatle namaz kılan ile öyle olmayan iki kişinin dindarlık görüntüsü aynı olsa da samimiyet açısından farklıdır. İş edinmek veya işini korumak için dindar görünen birisi de başkalarını yanılttığı için ahlaki bir problem yaşamış olur. Bu durumda ihtiyacı değil de dindarlığı işe girmek için gizli ya da açık bir şekilde şart koşan yaklaşım, din adına ahlaki bir sorun olan din istismarına kapı aralamış olur.
Bir kutsi hadiste samimiyetin ibadetteki önemi şöyle dile gelmiştir: “Allah (c.c.) buyurdu ki; kulumun benim için yaptığı en güzel ibadet bana karşı samimi olmasıdır.” (Ahmed b. Hanbel, V, 254.)
Muamelatta samimiyet
İnsanlar arası ilişkilerde de samimiyet ve dürüstlük son derece önemlidir. Güven ve huzur ortamının sağlanması için belki de ilk şart odur. Şehirde, mahallede, sokakta, ailede, iş ortamında, komşulukta, yolculukta, alışverişte, camide, okulda vb. her yerde samimi ve dürüstçe kurulacak ilişkiler bu güven ortamının yeşermesi ve gelişmesine katkı sağlar. Aksi hâlde toplumda insanların birbirine güvenmediği, kandırıldığı, istismar edildiği ve horlandığı bir ortam oluşur. Ne yazık ki Müslüman bir toplum olmamıza ve İslam’ın bu konularda kesin yasakları bulunmasına rağmen sık sık samimiyet eksikliğinden kaynaklanan bazı acı tecrübeler yaşandığı görülmektedir. İşte burası, Müslümanlar olarak sınava tabi tutulduğumuz önemli noktalardan birisidir.
Bu bakımdan söz ve davranışı uyumsuz bir din tebliğcisi ve farklı görüşleri yok sayıp üstünü örten bir ilim adamı başarısız bir samimiyet sınavı vermektedir. Fakir iken zenginleri eleştirip zengin olduğunda fakirleri unutan kişi, yıllarca haksızlıklardan ve mağduriyetlerden şikâyetçi iken yetki sahibi olduğunda aynı haksızlıkları yapan bir idareci, kendi bürosunda işleri savsaklayan fakat başka bir kurumun bürosunda işi geciktiğinde feryat eden bir memur ve geçmişteki yaklaşımı ile sonraki arasında tamamen zıtlık bulunan bir politikacı da olumsuz bir samimiyet sınavı vermektedir. Yine, satmak için ürettiği ürünlerden (hormon ve gdo gibi gerekçelerle) yemeyen bir çiftçi, başlangıçta müşteriye nazik davranıp işi büyüdükten sonra tavır değiştiren ya da müşteri kandıran esnaf ile hastalarına uyguladığı tedavi yöntemini (sakıncalarından dolayı) kendine veya yakınlarına uygulamayan bir sağlıkçı da aynı şekilde bu başarısız sınavın içindedir. Dolayısıyla yaşayan herkes dindarlığında, davranışlarında ve mesleğinde samimiyet açısından sınavda olduğunu unutmamalıdır.
İman, ibadet ve sosyal ilişkilerde samimiyet ölçümü son derece hassas bir konudur. Başkalarının bazı tespitleri olsa da bu görev, öncelikle kişinin kendisine ve vicdanına düşmektedir. Esasen insanın kendi davranışlarını samimiyet açısından denetleyen doğal ve güçlü bir iç kontrol mekanizması vardır. Bir hadis-i şerifte tanımlanan “ihsan” kavramında bu anlatılmaktadır. Allah Rasulü’ne göre “ihsan” Allah’ı görüyormuş gibi davranmaktır. Çünkü biz onu görmesek de O bizi görmektedir. (Müslim, İman, 7; Ahmed b. Hanbel, I, 27.) Dolayısıyla burada en önemli nokta, başkaları onun hakkında bir fikir yürütmeden önce kişinin bu konuda kendini denetlemesidir. Ancak bir insan davranışlarındaki dürüstlük veya sahteliğin tespitinde dahi samimi değilse, başkalarını aldattığı gibi, kendisini de aldatmış olur. Bu da muhtemelen tedavisi zor bir kişilik bozukluğu göstergesidir.