Makale

Burhaneddin Mücahidi

SÖYLEŞİ

Söyleşi: Nezir Obut / Siirt Müftülüğü

Burhaneddin Mücahidi

Güneydoğu Anadolu’muzun şirin bir olan Siirt’te, tarih ve coğrafyanın buluştuğu bu güzel mekânda bulunan ve bölge insanımızın saygı duyduğu, yakından tanıdığı bir şahsiyet olarak bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

1941 yılında Siirt’in Aydınlar ilçesinde doğdum. İmam-Hatiplik’ten emekliyim. Otuz yılı aşkın görevim sırasında vazifemin vakarını koruyarak Müslümanlara, milletime ve vatanıma hizmet etme gayretinde olduğum ve milletimin birliği ve beraberliği için çalıştığım kanaatindeyim.

Asırlardır, farklı inanışlar da dâhil olmak üzere huzur içinde beraberce yaşamayı başarmış, birlikte sevinip birlikte üzülmüş bir milletiz. Bunda İslam’ın ve öngördüğü kardeşlik ve barış yüklü mesajların etkisi nedir?

Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet-i kerimede kardeşliğin önemine, birlik ve beraberliğin ehemmiyetine işaret edilmiş, müminlerin tefrikaya düşmemesi konusunda ikazlar yapılmıştır. İslam’dan önce cahiliye döneminde aşırı bir kavmiyetçilik taassubu vardı; ama İslam dini geldiği andan itibaren, kavmiyetçiliği, ırkçılığı, sınıf farklılığını ortadan kaldırıp insanlığa İslam kardeşliğini sundu. Ayrılıkları birliğe, düşmanlıkları dostluğa çevirdi. Nefret tohumlarını çürütüp muhabbet ağacını yeşertti.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in asrısaadetine baktığımızda, İslam kardeşliğinin bir hayat tarzı olduğunu çok açık bir şekilde görüyoruz. Özellikle hicretten hemen sonra Medine’de Peygamber Efendimiz, ensar ile muhacir arasında hiçbir maddi menfaate dayanmayan bir kardeşlik müessesesi tesis etti. İslam’dan başka hiçbir gücün, Allah’ın kitabından başka hiçbir şeyin bir araya getiremeyeceği, birbirlerine karşı kin ve nefret dolu olan bu kalpler yumuşadı, sevgiyle ve muhabbetle doldu. Bundan böyle bu iki kabile geçmişi unutup kardeşçe birbirine kenetlendiler. Taassup ve kavmiyetçilik başta olmak üzere bütün tuzaklara karşı kardeşlik duvarı ile set çektiler.

O gün olduğu gibi bugün de Müslümanların kardeşlik duvarını, beraberliklerini önlemek için çabalayan kimseler olacaktır. Geçmişte Peygamberimiz (s.a.s.) ve ashabı için toplanıp Ahzab oluşturdukları gibi, günümüzde de bazıları birliğimizi bozmak için çabalayacaklardır.

Müslümanlara her platformda şu mesajı anlatmalı, içlerine yerleşmesi sağlanmalıdır. Hepimiz bir olan Allah’a, aynı kitaba aynı peygambere iman etmişken, her gün omuz omuza beş defa aynı kıbleye yöneliyorken, ayrılıkların, kin ve düşmanlığın sebebi nedir? İslam’a ve Müslümanlara karşı yürütülen bu hileleri neden göremiyoruz?

Bu konuda insanlarımızı mutlaka aydınlatmalıyız. İslam kardeşliğinin yeniden tesisi için, ensar ve muhacir kardeşliğini iyice analiz edip Müslümanlara anlatmalıyız. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu konuda özel çaba harcaması gerekmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.)’in Medine’ye geldiğinde tesis ettiği ensar ve muhacir kardeşliği doğulu, batılı, şair, yazar, akademisyen ile bilim adamları tarafından hazırlanacak eserlerle halka anlatılmalıdır. Konferans ve paneller düzenlenerek halkın bu konulara ilgisi çekilmeli ve ensar-muhacir kardeşliği çeşitli etkinliklerle halka anlatılmalıdır.

Asırlar öncesinden Hz. Peygamber’in Veda Hutbesi’nde kaldırdığını ifade ettiği kan davaları hâlâ ülkemizin çeşitli bölgelerinde devam etmekte ve nice ocakları söndürmektedir. Bu müessif olayların önlenmesi yolunda neler yapılabilir?

Kan davalarını önlemek için şunlar yapılmalıdır:
1- Hutbe, vaaz, irşat hizmetleriyle dinimizi anlatmalıyız, ahiret inancının toplumda canlı kalmasını sağlamalıyız, bu konuda görsel, işitsel, yazılı materyalleri etkin olarak kullanmalıyız.
2- Din görevlisi, mahalli yöneticiler, doktor, öğretmen aktif rol almalıdır.
3- Kan davalarının çoğunun arazi, miras taksimi ve alışverişten neşet eden ihtilaflardan meydana gelmesi nedeniyle, olay vuku bulması muhtemel davalarda zikrettiğimiz heyete, müdahale edip ihtilafları çözme imkânı verilmelidir.
4- Cinayetlerin devamını önlemek amacıyla kan davası sebebiyle işlenecek yeni bir cinayet için caydırıcı ağır cezai müeyyidelerde ‘töre cinayetlerindeki ceza müeyyidelerinde yapılan değişiklik gibi’ değişiklik yapılmalıdır.
5- Bölgemizin konumuna binaen kan davasının oluşu ihtimaline karşı, maktul yakınlarının tatmin edilmesi açısından hukuki ve mahkeme süreçlerinin hızlandırılması sağlanmalıdır.
Büyük acılara ve derin üzüntülere yol açan, nice canlar alan terör, şiddet ve töre cinayetlerinin önlenmesine yönelik neler yapılmalıdır?

Terör ve şiddetin meydana gelmesinde önemli olarak üç neden söylenebilir:
1- Mağduriyet duygusu 2- Aile içi sevgi ve şefkat eksikliği 3- Ahiret inancının zayıflaması.
1- Mağduriyet duygusu: Terör ve şiddetin en önemli nedeni, insanların kendini mağdur hissetmesi ve bundan dolayı kendine göre hakkını aramaya çalışması ve bu yolda çaba göstermesidir. Mağduriyet sebeplerin giderilmesi için de acil çaba gösterilmesi gerekmektedir. Yok, eğer mağduriyet söz konusu değilse, o zaman mağdur olduğunu iddia eden insanların mağdur olmadıklarına ikna edilmesi gerekmektedir. Bu yolda en etkili yöntem de, insanların eğitimi ve bilinçlendirilmesidir.

2- Aile içi sevgi ve şefkat eksikliği: Sevgi hem ailede hem de toplumda ne yazık ki bütünüyle yok olmaya yüz tutmuş bir haldedir. Başta aile içerisinde sevgi görmemiş, sevgiyi tatmamış birinden; insanlara, beraber yaşadığı toplumun diğer fertlerine sevgi ile yaklaşması beklenemez. Aile içinde eğitim almamış, aile sorumluluğunu tatmamış bir insanın şiddete eğilimli olması mukadderdir. Çare olarak, başta din görevlileri olmak üzere, öğretmen ve vaizlerin iyi bir eğitimden geçirilmesi gerekmektedir. İyi eğitim görmüş din görevlisi ve öğretmenin çabaları ile insanlara hem dinî hem de ilmî olarak sevgi ile yaşamanın gereği anlatılmalıdır. Özellikle ilçelerde kaymakamlık tarafından bir organizasyon tertip edilerek, imam-hatip, öğretmen, muhtar ve vatandaşlardan birer temsilci ile toplantılar yapılmalı, toplumun bu konuda bilinçlendirmesi sağlanmalıdır. Bu toplantılarda özellikle din görevlisi ve öğretmen arasındaki fikir alışverişi çok önemsenmelidir. Ailede sevgiyi tatmamış çocuklarımıza; hem okulda hem de camide sevgi ve saygı anlayışı bolca işlenmelidir.

Din görevlilerinin hutbe ve vaazlarında bu konuyu sürekli işleyerek, Peygamberimiz (s.a.s.) ashap, büyük âlimler ve geçmiş hayatta yaşanmış olaylardan örnekler vererek, bu konunun daima taze kalması sağlamalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in çocuklara olan şefkati, merhameti ve ailesine karşı olan ilgisi topluma en güzel örneklerle anlatılmalıdır.

3- Ahiret inancının zayıflaması: Günümüz insanının ahirete olan inanç zayıflığı her platformda kendini göstermektedir. Ahirete inanç zayıfladığında, yaptıklarının hesabını verme korkusu olmadığında, insan kendini sınırsız bir şekilde özgür hisseder ve her şeyi yapmak ister. İnsanın özgür fakat hesap verici olduğunu tekrar hatırlatmak, bu konuda çaba göstermek gerekmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu konuda yapacağı çalışmalara, toplumun ihtiyacı muhakkaktır. Diyanet’in imam-hatipler için özel, toplum için genel olarak ahiret hayatını anlatan eserler hazırlaması gerekmektedir.
Töre cinayetlerine sebebiyet verecek olayları iki yönlü olarak incelemek mümkündür:
1- Olayın meydana gelmesinden önce; bu açıdan aile reisinin olayın gerçekleşmesini önleme açısından daha ılımlı, şefkatli ve dengeli yaklaşması için bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Aile reisinin taassup içinde davranmasının bu tür olaylara sebebiyet verebileceği kendisine anlatılmalıdır.
2- Olay meydana geldikten sonra; bu aşamada aile reisi ve aile bireylerine devlet tarafından psikolog desteği sağlanması gerektiği gibi, din görevlisi ve hatırlı kişilerden oluşacak bir heyetten de destek alması sağlanmalıdır.
Günümüzde aile yuvalarının dağıldığı (boşanmaların hızla arttığı) görülmektedir. Size göre çare nedir? Bu konuda dinî açıdan neler yapılabilir?

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in aile hayatı ve düzeni, eşlerine karşı davranışları, sahabenin aile hayatı ve ecdadımızın aile hayatlarının saadeti, kitaplara sığdırılamayacak kadar kazanımla çok ve canlı olarak karşımızda durmaktadır. Günümüzde aile hayatında madde ve dünya ön plana çıkmıştır. İnsanların aile bilinci dünyevi rahat üzerine bina edilmek istenmektedir. Bunun dışındaki tercihlerin daha sonra hayal kırıklığından ibaret olduğu, bu kıstas üzere kurulmayan ailelerin temelinin sağlam olmadığı muhakkaktır.

Kadınlarımızı aile müessesesi hakkında bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Erkekler için özellikle cuma hutbelerinde ve mübarek gün ve gecelerin vaazlarında aile sorumluğunun İslam’a göre nasıl olması gerektiği tatlı bir dille anlatılmalıdır. Toplumumuzun zihninde Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in evlilik kıstasını ifade eden hadis-i şerifinin tekrar tazelenmesi sağlanmalıdır. Bununla birlikte kadın ve erkekler için ayrı ayrı hazırlanacak İslam dinine göre kadının aile sorumluluğu ve erkeğin aile sorumluluğunu anlatan kitap, broşür vs. kaynaklar aile bireylerine ulaşarak dağıtımı sağlanmalıdır.

Çocuklarımızın, özellikle de kızlarımız; eğitim ve öğretimi, bilgili, becerikli, güzel ahlaklı ve insanlığa faydalı birer fert olarak yetiştirilmesi ve topluma kazandırılması için tavsiyeleriniz nelerdir?

İslam dini çocuklarımızın eğitimini önemsemiştir. İslam dini ilk dönemlerinde itibaren ilim adamlarını yetiştirmiş, onlara daima en üstün değeri tanımıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “İlim rütbesi en yüksek rütbedir’’ hadis-i şerifi ile ilme değer vermiştir. İslam tarihinde özellikle Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in aile hayatını bizlere aktaran Hz. Aişe bir büyük örnek olarak karşımızda durmaktadır. Sahabe-i kiram ve tabiinin çoğunun Hz. Aişe annemizden hadis alabilmek için kapısında beklemeleri bizlere en büyük misaldir.

Özellikle bölgemizin özel konumu karşısında çocuklarımızın eğitiminde dinî hassasiyetlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Hepimiz, huzur ve mutluluk dolu bir dünya istiyoruz. Bu özlemimizin gerçekleşmesi, için düşünceleriniz nedir?

Kur’an-ı Kerim’in ve Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in bu konuda ki binlerce reçetesini ve ecdadımızın sıkı sıkıya bağlı oldukları değerleri tekrar gözden geçirip, zayıflamış olan değerlerimizi tamir ederek, unutulmuş olanlarını tekrar hatırlayarak ve zamanla aşınmış olan yolları sağlamlaştırarak her türlü şiddeti önleyebilir ve mutlu bir geleceği birlikte inşa edebiliriz.

Din adamlarımız tarih boyunca hep bu mesajları insanlara hatırlatmışlardır.
Bölgemizin geçmiş tarihlerde yetiştirmiş olduğu ilim adamlarımızın bölge sorunları için sundukları tahlil ve çarelerin itibara alınması, iyi analiz edilmesi neticesinde bu sorunların çözümünde etkin rol alacakları kanaatindeyiz.
Müslüman olarak vazifemiz bu vatana, millete ve Müslümanlara birlik-beraberlik içinde olmaları, onların bela, musibet, felaket ve tehlikelere karşı Allah (c.c.) tarafından korunmaları için daima dua etmektir.
Yüce Rabbimiz, bu vatanı ve evlatlarını korusun ve onları doğru yola eriştirsin (amin).