Makale

MEVLA GÖRELİM NEYLER NEYLERSE GÜZEL EYLER

MEVLA GÖRELİM NEYLER
NEYLERSE GÜZEL EYLER
Dr. Lamia LEVENT ABUL
DİB Süreli Yayınlar ve Kütüphaneler Daire Başkanı

İnsanın bireysel hayatında birtakım zorluklar ve sıkıntılar yaşadığı gibi toplumlar da zor ve meşakkatli dönemler geçirirler. Bu, dünyanın bir imtihan yurdu olmasının gereğidir. İnsanın hem hayır hem şer ile imtihan olması Yüce Allah’ın değişmez bir sünnetidir. (Enbiya, 21/35.) İnsan ise bir sıkıntı ile karşılaştığı zaman onu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışır. Çünkü insanı insan yapan, onun anlamın peşinde olması ve yaşadıklarını sorgulamasıdır. Hakk’ın, insanı neden böylesi sınamalardan geçirdiği üzerinde düşünür. Eğer insan yaşadıklarına zahirî bir gözle bakarsa doğru değerlendirme imkânı bulamaz. Ancak derin bir tefekkür ve hikmetle baktığında hiçbir şeyin sebepsiz ve anlamdan yoksun olmadığını idrak edebilir.

Her şeyden önce bu kâinat ve kâinatta bulunan her şey Hak Teâlâ’nın mülküdür ve O’nun tasarrufundadır. Burada geçerli olan kanunlar da O’nun ilmi ve hükmü dâhilinde cereyan eder. Kâinatta cereyan eden her olay bir sebebe mebni olarak hikmet eliyle gerçekleşir. İnsanın karşılaştığı sıkıntı ve belalar açısından baktığımızda ise Allah kullarına hiçbir şekilde zulmedici değildir. Hz. Mevlana, Yaradan’ın mutlak iyi ve mükemmel olduğunu söyler. Dolayısıyla O’nun takdir ettiği her şey iyiliğe yöneliktir. İnsanı kötülüğe götüren ise şeytan, nefis ve aklın kötüye kullanılmasıdır. Mutlak anlamda kötülük yoktur. Aslolan iyiliktir, kötülük arızidir, görecelidir. Kötülük imtihan içindir. İnsan hikmetini kavrayamadığından iyiliği kötülük olarak algılayabilir. İyiliğin kıymetinin anlaşılması için kötülük olabildiği gibi insanın manevi olgunluğu için de olabilir.

Esasında insanın bu dünyaya gönderilmesinin sebebi onun manevi olarak olgunlaşarak Rabbine dönmesi içindir. Çünkü insan Hakk’ın katından yeryüzüne inmiştir. Bu, insan için aynı zamanda bir düşüştür. İnsan şehadet âleminde Hakk’a ve hakikate şahitlik etmek ve yeniden uruç etmek için gelmiştir. Ancak insanın bu büyük vazifesini yapmaya engel olan bazı düşmanları da vardır. O, bu büyük vazifesini unutur ve düşmanlarının tesirlerine kapılırsa tekâmülünü tamamlayamaz. Hak Teâlâ kuluna olan sonsuz şefkat ve merhametiyle onu uyarmak ve ikaz etmek ister. Ta ki insan uyansın ve asıl vazifesini hatırlasın. Bu nedenle Rabbimiz, bir darlık ve sıkıntıyla karşılaştığımızda bu hakikati hatırlamamızı ister: “İnnâ lillahi” yani “Biz O’ndan geldik, biz her şeyimizle O’na aitiz.” Bu uyarı insana nereden geldiğini ve neden burada olduğu gerçeğini anlatır. Yaşadıklarının anlamsız olmadığını; yaşanan her olayın manen olgunlaşarak yükselmek gibi bir hikmete mebni olduğunu hatırlamasını ister. Yani kendisine verilen maddi ve manevi özelliklerin inkişaf edip insanın kendini bilmesi içindir. O vakit kul bu darlık zamanında kendisine güç verecek hakikati haykırır: “İnnâ ileyhi râciun” yani “Tekrar O’na döneceğiz.” Böyle basiretli bir nazar, insana yaşadığı sıkıntıların beyhude olmadığı ve onlara sabır ve sebat göstermesi hâlinde ilahi yardımla destekleneceğinin işaretidir. Zira bu ayetlerin devamında Yüce Allah sabreden kullarını bağışlanma, rahmet ile müjdeler ve onların doğru yola ulaşanlar olduğunu haber verir. (Bakara, 2/155-157.)

Kehf suresinde insana bildirilen mesaj, bizim zahiren kötü olarak nitelendirdiğimiz birtakım olayların hakikatte iyi olduklarıdır. Her şeyin bir zahiri bir de bâtını vardır. İnsan sınırlı bir bilgiye, görüş ve anlayışa sahiptir. Bu sebeple olayları sathi bir şekilde değerlendirebilir. Yüce Allah şer görünen bir olayın hayır, hayır görünen bir olayın ise şer olabileceğini söyler. (Bakara, 2/216.) Sufiler her şeyin olması gerektiği şekilde cereyan ettiğini söyler ve “olanda hayır vardır” sözüyle bu hakikati ifade ederler. Merkez Efendi’nin söylediği gibi âlemde öyle güzel bir nizam ve düzen vardır ki ne bir şey ilave etmeye ne de bir şey eksiltmeye hacet vardır. Her şey merkezinde yani tam da olması gerektiği yerde ve şekilde cereyan eder. Bu anlayışla hadiselere bakmak, Peygamber Efendimiz tarafından hayranlık duyulacak bir özellik olarak zikredilir. Zira mümin hayırla karşılaştığında şükreder, şerle karşılaştığında sabreder. Her hâli de onun için hayır sebebi olur. (Müslim, Zühd, 64.)

Sufiler yaşanılan olayları değerlendirirken zahir ve bâtın dengesini gözettikleri gibi her şeyin Hak Teâlâ’nın ilmi ve kudreti dâhilinde gerçekleştiği idraki içinde olduklarından yaşadıkları olumsuzlukları da bir ceza olarak görmezler. Aksine bu tür olayların kulun affına ve sevap kazanmasına vesile olduğuna dikkat çekerler. Müminin başına gelen her kötülük günahlarına kefaret olur. (Buhari, Merda, 1.) Başta peygamberler olmak üzere Allah Teâlâ’nın nice sevgili kulu pek çok sıkıntılar ve olumsuzluklarla mücadele etmişlerdir. Sevgili Peygamberimiz ve ashabı çok zor sınamalardan geçmiş ve bu sıkıntıları ceza olarak görmek yerine kulluklarını en güzel şekilde gösterme fırsatı olarak değerlendirmişlerdir. Çünkü insan iyi veya kötü, karşılaştığı her olayda alması gereken derse odaklanırsa bu onu manevi olarak geliştiren ve olgunlaştıran bir tecrübeye dönüşür.

Bazen de başa gelen sıkıntılar, derecelerin ve makamların yükselmesi için verilir. Her türlü günahtan korunan Allah elçilerinin karşılaştıkları sıkıntılar bu kabildendir. Kur’an, onların çektiği sıkıntıları bize haber verir: “...Peygamber ve onunla müminler, ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı pek yakındır.” (Bakara, 2/214.) Sıkıntı anında sabra sarılan ilahi mükâfata ve rahmete mazhar olur. Sabır ilahi takdire rıza göstermektir. Allah Teâlâ bu sabrı gösteren kullarıyla beraberdir. (Bakara, 2/153.)

Sufiler sıkıntıların insanın değerinin ortaya çıkması için verildiğini söylerler. İnsanın manevi tekâmülü Hak Teâlâ’dan gelen her şeye rıza göstermekle olur. Hayır da şer de O’ndandır. Allah dostları hem hayır hem şer hâlinde rıza hâlini benimser ve şöyle derler: Her hâlimize elhamdülillah! İbrahim Hakkı Hazretleri de her hâlinden hoşnuttur. Zira O, neylerse güzel eyler:

Hak şerleri hayreyler

Zannetme ki gayr eyler

Arif ânı seyreyler

Görelim Mevla neyler

Neylerse güzel eyler

Sen Hakk’a tevekkül kıl

Tevfiz it ve rahat bul

Sabreyle ve razı ol

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler