Makale

HAYATIMIZDAKİ RIZIKLARI BİR KEZ DAHA DÜŞÜNELİM Mİ?

HAYATIMIZDAKİ RIZIKLARI BİR KEZ DAHA DÜŞÜNELİM Mİ?

Halil KILIÇ
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

عَنْ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ فِي دُعَائِهِ: اللَّهُمَّ ارْزُقْنِي حُبَّكَ وَحُبَّ مَنْ يَنْفَعُنِي حُبُّهُ عِنْدَكَ، اللَّهُمَّ مَا رَزَقْتَنِي مِمَّا أُحِبُّ فَاجْعَلْهُ قُوَّةً لِي فِيمَا تُحِبُّ، اللَّهُمَّ وَمَا زَوَيْتَ عَنِّي مِمَّا أُحِبُّ فَاجْعَلْهُ فَرَاغًا لِي فِيمَا تُحِبُّ.

Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Beni, senin sevginle ve sevgisi senin katında bana fayda verecek olan kimsenin sevgisiyle rızıklandır. Allah’ım! Sevdiğim şeylerden rızık olarak bana her ne verdiysen onları, senin sevdiğin konularda bana güç ve kuvvet yap. Allah’ım! Sevdiğim şeylerden her neyi benden aldıysan onları da senin sevdiğin hususlarda benim için bir vesile kıl.”

(Tirmizi, Deavat, 74, [Hadis no:3491].)

Rızık nedir?

Sözlük manası itibarıyla kendisinden faydalanılan veya verilen şey demek olan rızık; en yalın tanımıyla, canlıların hayatlarını sürdürebilmeleri için yedikleri, içtikleri ve kendisiyle beslendikleri şeydir. Aslında rızkın mahiyetini ortaya koymada bu tanım biraz yetersiz kalmaktadır. Zira konuyla ilgili ayet ve hadislere baktığımızda rızkın sadece yenilebilir ve içilebilir şeylerle sınırlı olmadığı, çok daha geniş bir anlamı muhtevi olduğu görülmektedir. Nitekim “Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak ederler.” (Bakara, 2/3.) ayetini “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.” (Âl-i İmran, 3/92.) ayetiyle beraber okuduğumuzda sevdiğimiz her şeyi rızık olarak değerlendirmek mümkündür. Aynı şekilde Hz. Şuayb’ın kendisine peygamberlik vazifesi verilmesini “güzel bir rızık” olarak nitelemesi (Hud, 11/88.), rızkın sadece yiyecek ve içeceklerle sınırlandırılmaması gerektiğine işaret etmektedir. Yine yukarıda yer verdiğimiz hadiste Hz. Peygamber’in ifade ettiği üzere Yüce Allah’ın sevgisi ve O’nun sevgisine/rızasına yaklaştıracak olan kişilerin sevgisi de bir rızıktır. Hz. Ömer de (r.a.) “Allah’ım! Beni senin yolunda şehit olmakla rızıklandır ve bana resulünün şehrinde ölmeyi nasip et!” (Buhari, Fedailu’l-Medine, 11.) diye dua ederek Allah yolunda şehit olmayı rızık olarak saymıştır. Görülüyor ki rızık, sadece yiyecek ve içeceklerden ibaret değildir ve etrafımızda rızık olarak değerlendireceğimiz pek çok şey vardır.

Hayatımızdaki rızıklara dair bir liste yapacak olsak hiç şüphesiz yaratılmış olmayı yani yokluk âleminden varlık âlemine intikal etmeyi ve mahlûkat içerisinde de insan olarak yaratılmış olmayı listenin en başına yazabiliriz. İnsanın müminler safında yer alması da bu listenin başında yer alan bir başka büyük rızıktır. Çoğu zaman farkında olmadığımız sağlık bir rızıktır; hayırlı bir eşe, helal bir işe, haram karışmamış bir aşa sahip olmak rızıktır. Vefalı dostlarımızın olması, hâl hatır soran birilerinin yakınımızda bulunması bir rızıktır. Faydalı bir ilme ve kullukla geçen uzun bir ömre sahip olmak da başlı başına bir rızıktır. Dünyayı satın alacak servete sahip olmak değildir rızık sadece; kanaatkâr bir gönle sahip olmaktır rızık. Bazen gülmek bir rızık iken bazen de ağlayabilmek bir rızıktır. Aynı şekilde bazen sahip olmak rızıkken bazen de mahrum kalmak bir rızıktır. Zira kişinin sevdiği şeylerin hayatından çıkması veya ondan en baştan beri mahrum kalması bir imtihan vesilesidir. Kişi bu şeylerin yokluğuna sabreder ve bu sebeple Allah’a dua ederek O’na daha da yakınlaşırsa bu mahrumiyet, onun için bir rızık olacaktır.

Rızkı veren Allah’tır

Hiç şüphesiz rızkın her çeşidini veren Yüce Allah’tır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuya dair pek çok ayet yer almakta; rızkı verenin O olduğu (Sebe, 34/24; Mülk, 67/21; Ankebut, 29/60.), O’nun dilediğine hesapsız rızık verdiği (Bakara, 2/212.), kimilerinin rızkını genişlettiği kimilerininkini ise daralttığı (Rad, 13/26.) ifade edilmektedir. Hatta bir ayette “Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Onları da sizi de biz rızıklandırırız...” (İsra, 17/31.) buyrulmak suretiyle rızık konusunda endişe edilmemesi istenmiştir.

Bununla birlikte, Allah’ın rızka kefil olması meselesi yanlış anlaşılmamalıdır. Evet, Allah rızkı yaratandır ama sünnetullahın yani Allah’ın kâinata koyduğu ilahi kanunun bir gereği olarak rızkı temin etmede de herkesin üzerine düşeni yerine getirmesi gerekmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “İnsana ancak çalıştığı şey vardır.” (Necm, 53/39.) buyrulmak suretiyle bu hakikate vurgu yapılmaktadır. Aynı şekilde, sadece ibadetle meşgul olup rızkı temin etme noktasında herhangi bir çaba sarf edilmemesi İslam’ın tevekkül anlayışla bağdaşmamaktadır. Bu hususta Yüce Allah “Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan rızkınızı arayın.” (Cuma, 62/10.) buyurarak haftalık buluşma anı olan cuma namazının bile rızkı aramaya engel olmaması gerektiğine dikkat çekmiş ve namazı müteakip rızık peşinde koşturulmasını talep etmiştir.

Gerçek rızık Allah’a yaklaştıran rızıktır

Yüce Allah’ın bahşettiği rızıklar karşısında kulları ya şükredip Rablerinin hoşnut olacağı ameller ortaya koyarlar ya da nankörlük edip rızkı verenden yüz çevirirler. Allah’ın rızık olarak verdiği her bir şey kulun şükretmesine vesile olur ve onu Allah’a yaklaştırırsa, bu hem dünyevi hem de uhrevi bir rızık olacaktır. Aynı şekilde bazı şeylerden mahrum kalmak, kişinin sabretmesine vesile olur ve bu sayede o, Rabbinin razı olacağı davranışlar ortaya koyarsa bu durum da onun için amel defterinin sevapla dolmasını sağlayan bir rızık olacaktır. Fakat bunun tam tersine, kulun sahip olduğu veya mahrum kaldığı şeyler onu azgınlığa sevk ediyorsa bu durum rızık olmanın ötesinde kişi için azap sebebi olabilecektir.

Dolayısıyla her daim kula düşen Yunus Emre’nin söylediği gibi; “Hoştur bana senden gelen / Ya hil‘at-ü yahut kefen / Ya taze gül yahut diken / Kahrın da hoş, lütfun da hoş.” demek ve nimeti de nikmeti (sıkıntı, musibet) de rızık saymak ve bunların her birini Rabbin rızasını kazanmak için fırsat bilmek olmalıdır.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Rızık sadece yenilip içilen şeyler değildir. Ayrıca rızık Yüce Allah’ın verdikleri değildir sadece; bazen mahrum kalınan şeyler de rızık olabilir.

2. Kişi gerek sahip olduklarını gerekse mahrum kaldıklarını, kendisini Allah’a yaklaştıracak bir vesile olarak görmeye gayret etmelidir. İşte bunu yaptığı oranda hem dünyada hem de ahirette rızıklandırılanlardan olacaktır.