Makale

BİR İNSAN BİR ÖMÜR

BİR İNSAN BİR ÖMÜR
Nazlı Özburun

Şimdi ben bir ömür boyu her sabah uyandığımda bu yüzü mü göreceğim?!” Ben ne yapacağım şimdi... Diyerek gelmişti Ayşe... Kaygısı yüzündeki her bir zerreye yansımıştı... Evlendiğinin haftasına bu kaygılarla uyanır olmuştu her sabah...

Oysa biliyorum ki birçok insan da, “Acaba yarın uyandığımda sevdiğim adamı/kadını yine yanımda bulabilecek miyim?“ korkusuyla uykuya dalıyor ve uyandığında bugün de yaşıyor diye sevinçten uçuyor.

Yıllar geçtikçe, hayatın anlamı konusunda derinleşme arttıkça, ölümlü olduğumuz gerçeği bilgi düzeyinden hâl düzeyine geçtikçe, yanımızdakinin daha bir değerlendiğini anlarız.

Oysa Ayşeler ve Aliler, bugün çok zor verdikleri evlilik kararlarının ardından, ya yanlış verilmiş bir kararsa diye düşünmeye başlıyorlar. Hemen ardından bugünün Ali ve Ayşeleri, seçtikleri ve evet dedikleri insana mahkûm olmuş gibi hissediyorlar kendilerini.


Evlilik, özgürlüklerin bittiği, mahkûmiyetlerin başladığı bir alan olarak görülüyor artık.
Dünyadaki diğer tüm erkeklere ve kadınlara tek bir tanesini seçtiği için “hayır “ demek zorunda kaldığını düşünen insanın trajedisi başlıyor böylece. Bir çiçekle bahar olmaz ama, ben bir çiçeğe evet dedim ve her sabah aynı işkence, diye düşünmeye başlayan insanı ne avutabilir, ne memnun edebilir bundan böyle...
Sınıf farklarının bu kadar artmadığı ve sınıflar arası benzerliklerin daha belirsiz olduğu geçen yüzyılda evlilik daha kolaydı. Mensup olduğunuz sınıfa yakın benzer bir sınıftan evlenerek bir ömür bir yastıkta yaşayabiliyordunuz.
fiimdiyse sınıfların sayısı arttı. Sınıflar arası benzerlik netliğini kaybetti. Gördüğünüz ve beğendiğiniz insanın ne türden bir sınıfa mensup olduğu, neleri sevdiği, neleri sevmediği karıştı. Bu da seçim yapmayı zorlaştırdı ve yapılan seçimin “doğru mu, yanlış mı?” olduğu konusunda insanı ikircikli bir yapıya dönüştürdü.
Kimi insanlar her şekilde pişmanlar. Evlenenler evlendiği için, evlenmeyenler, evlenemediği için... Fakat hepsi bir pişman bir pişman… Memnuniyet hayatımızdan sessizce çıkıp gitti. Yerini kaygıya ve şikâyete bırakarak…

Yanlış seçim yapma korkusu veya mutsuz olma korkusu, seçerken ve seçtikten sonra daha iyisiyle karşılaşabilme olasılığı, Alilerin ve Ayşelerin başında hiç durmaksızın dönüp duruyor…
Bir şeylerin etkisiyle bir karar verilir gibi olmuş ve bir yola girilmişse de sonrasında, bütün telaş bitip herkes evine çekildikten sonra düşünceleriyle baş başa kalan insanın kaygısı kaldığı yerden devam ediyor.

Hepimiz bu zamanın çocuklarıyız ve ister istemez zaman bizi de kendi içine alarak sürüklüyor. Ama bir yerde sürüklendiğimizi fark etmek bile sıkıntılarımıza bir çözüm olabilir diye düşünüyorum. Çağın vebası seçim yapmanın zorluğu olsa da biz, ayarlarımızı yeniden yapılandırarak aynı salgında hasta olmadan kalabiliriz.
İlk bozuk ayarımız, dünyada sonsuza dek kalacağımıza dair vehmimizi değiştirmek olmalı. Ayşe sanki sonsuza dek kalacağına ve Ali’nin suratını görerek uyanacağına dair bir vehim geliştirmişti. Onu mutsuz eden bu vehmiydi. Ne kendisi, ne de Ali demirden değil ve her akşam-sabah uyanmanın kesinliğinde uykuya geçmiyoruz. Her an ayrılabileceğimiz bir dünyada beraberce yol alan insanlarız yalnızca.

İkinci ayarımız: Kimi seçersek seçelim, seçtiğimiz insan bize göre şekillenecek dolayısıyla yaşadığımız bir sıkıntı varsa, o benden kaynaklı olacak çoğunlukla. Kimi seçersek seçelim, uç örnekler ve kendi gerçekliğimizin dışında olmamak şartıyla benzer şeyler yaşayacağız.

Hiç sorun yaşamamanın ve daimi mutluluğun yeri bu dünya olmadığı için kime evet dersek diyelim, bir dizi sorunla uğraşıyor olacağız nasılsa. Hiç sorunla uğraşmamak burası için mümkün değil.
Zorluklar ve sıkıntılar, hepsi de birer gelişme fırsatı değil mi sonuçta? O zaman niye korkuyoruz hayattan? Kendimizle karşılaşmaktan korktuğumuz için olabilir mi?

Bir insanla bir ömür diye başlamıştık. Bir ömür olduğu doğru ama, hangi insan kocaman kâinatı içine sığdırmamış ki? İnsanın “bir” insan gibi düşünülmesi acaba ne kadar doğru? İnsan yüzeyde “bir” olabilir ama, derinlikte bir ömür bir insanı yaşamak için yetmez, sıkılmaya zaman kalmaz. Böyle görebilirsek hayatı ve yanımızdakini, yaptığımız seçimlerden bu denli korkuyor olmayacağız.

Sonuçta, hangi seçim olursa olsun sonuç, yaptığımız seçimle son bulmuş olmuyor. Her sonuç yeni bir sebep çünkü ve her şey bir öğrenme fırsatı.