Makale

Din hizmetlerinde dinî danışmanlık ve rehberliğin temelleri

Din hizmetlerinde
dinî danışmanlık ve
rehberliğin temelleri

Prof. Dr. Suat Cebeci
Sakarya Üniv. İlahiyat Fak.

Din hizmetleri cami ile sınırlı kalmamakta, cami dışında da geniş bir alanı kuşatmaktadır. Namaz, oruç, zekât, hac, kurban ibadetlerinin yerine getirilmesinde olduğu gibi, toplumda sıklıkla karşılaşılan doğum ve ölümler, evlenme ve boşanmalar, anlaşmazlık ve huzursuzluklar, aile ve akraba ilişkileri, dinî bilgi ihtiyaçları, yardımlaşma ve dayanışma konularında da din görevlisinin yardım ve rehberliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Bunların yanında hastalara, düşkünlere, engellilere, fakirlere, çaresizlere yönelik hizmetler de ayrı bir önem arz etmektedir. Bu alanlarda yapılması gerekenler bir dinî danışmanlık ve rehberlik hizmetidir.

Kur’an ve Sünnette dinî danışma ve rehberlik anlamına gelebilecek görev ve hizmetlere dair epeyce bilgi mevcuttur. Bu bilgiler, dinî danışma ve rehberlik hizmetinin beş temel gerekçeye dayandığını göstermektedir.
1. Bilme ihtiyacı

Allah, insanları öğrenme ve bilme ihtiyacı ile yaratmış ve bilmedikleri hususları bilenlere sormalarını "Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun" (Nahl, 43.) mealindeki ayetle emretmiştir. Peygamberimiz de, "Kim bir bilgi kendinden istenir de onu gizlerse, kıyamet gününde Allah onun ağzına ateşten bir gem vurur." (Ebu Davud, İlim: 9; Tirmizi, İlim: 3.) buyurarak kendisinden bir bilgi istenen kimsenin mutlaka bu talebi karşılaması gerektiğini beyan etmiştir. Bu ayet ve hadisten anlaşılıyor ki, hem bilinmeyen hususların sorulması hem de sorulana cevap verilmesi Müslümanlar için bir vecibedir.
2. İkna olma ihtiyacı

Bilmek insan için nasıl bir ihtiyaç ise, öğrendiği ve inandığı hususlarda ikna olmak da aynı şekilde bir ihtiyaçtır. İnsanın bir bilginin doğru olduğuna inanması, o konuda ikna olduğu anlamına gelmemektedir. Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın dostu (Halilullah) payesine mazhar olmuş bir peygamber olan Hz. İbrahim’in bile ikna olmaya ihtiyaç duyduğu anlatılmaktadır. "Hani İbrahim, ’Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster’ demişti. (Allah ona) ’İnanmıyor musun?’ deyince, ’Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için’ demişti." (Bakara, 260.)

Allah Teala Hz. ibrahim’i örnek vermek suretiyle insanların en temel konularda bile iman etmekle kalmayıp ikna olmak isteyeceklerine, bu isteğin uygun şekilde karşılanması gerektiğine dikkat çekmektedir. Ayetin devamında Allah, "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler." buyurarak, Hz. İbrahim’e ikna olması hususunda rehberlik etmiştir. Bu olay, din eğitimi ve din hizmetlerinde rehberlik edici bir yolun tutulması gerektiğini de açıkça göstermektedir.
3. Yardım ihtiyacı

Hayatın karmaşası ve toplum hâlinde birlikte yaşama olgusu, insanlar arasında yardımlaşmayı zorunlu kılmaktadır. İnsan hastalık, yoksulluk, düşkünlük, çaresizlik anlarında hep uzanacak bir yardım elini bekler. Yardım ihtiyacı sadece hayatın maddi zorlukları konusunda değildir. Kötülüklerden arındırıp iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olma, bireysel ve toplumsal huzuru ve mutluluğu sağlama konularında da yardımlaşma ihtiyacı vardır. Kur’an’da, "İyilik ve takva hususunda yardımlaşın" (Maide, 2.) emri vardır. Peygamberimiz de daha ayrıntılı ve vurgulu bir şekilde yardımlaşma konusuna dikkatimizi çekmektedir:

’’Kim bir Müslümanın bir dünyevi sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Kim dünyada zora düşmüş birinin işini kolaylaştırırsa, Allah da onun dünyada ve ahirette işini kolaylaştırır. Kim bir Müslümanın dünyada açığını kapatırsa, Allah da onun dünya ve ahirette açığını kapatır. Kul din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da kulunun yardımındadır.” (Tirmizi, Bir 19.)

Rehberliğin tanımını yapıp mahiyetini açıklamaya çalışan uzmanlar bunun kişiye yapılan sistemli bir yardım süreci olduğu üzerinde ısrarla durmaktadırlar. (Hasarı Tan, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Teori ve Uygulama, MEB, İstanbul, 2000) Allah ve Rasulünün bir Müslüman tavrı ve görevi olarak önümüze koydukları yardımlaşma davranışının, bir rehberlik hizmeti olarak görülmesi gerekir.
4. Moral (manevi takviye) ihtiyacı

Maneviyat insanın; en içten, en anlamlı ve en kuşatıcı deruni dünyasını, ruhunu sarmalayan yanını oluşturur. Manevi sıkıntıya düşenlerin gözleri hiçbir şeyi görmez, maddi kıymetler umurunda değildir, her şeyden vazgeçebilirler. Zira manevi sıkıntı, zihinsel bütünlüğün ve duygusal dinginliğin bozulmasını ifade etmektedir. Maneviyatı güçlendirmeye yönelik telkinlerin bu konuda önemli iyileştirici etkisi vardır.

Peygamberimizin yürüttüğü risalet görevi ile ilgili olarak bazen üzüntüye kapıldığı, moral bozukluğu içine düştüğü görülmüş ve Allah Teala vahiy yoluyla onu teselli etmiştir. Bir ara vahiy gelmesi gecikince müşrikler, “Rabbi ona darıldı, onu terk etti” şeklinde istihzai tarzda dedikodulara başladılar. Bu durum karşısında Peygamberin derin bir üzüntüye kapılması üzerine, “Kuşluğa ve sükuna erdiğinde geceye yemin olsun ki, Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı da...” (Duha, 1-3.) şeklinde başlayan Duha suresi nazil olmuştur.

Allah Teala İnşirah suresinde de peygamberin daima yanında ve yardımında olduğunu hatırlatarak, zorlukla karşılaştığında endişeye kapılmamasını, her zorluk ortaya çıktığında ona karşılık iki kolaylık yaratacağını bildirmiş ve onu rahatlatmıştır.

Hz. Peygamber’in moral takviyesine ihtiyaç duyduğunun ve Allah’ın onu teselli ettiğinin Kur’an’da anlatılmış olması, moral takviyesinin ne kadar önemli olduğuna, ihtiyacı olanlara bu takviyenin verilmesi gerektiğine dikkat çekmesi bakımından oldukça manidardır.
5. Uzlaşma ihtiyacı

Dinî danışma ve rehberlik hizmetini gerektiren temel sebeplerden biri de insanlar arasında sıklıkla ortaya çıkan uzlaşma ihtiyacıdır. İnsanların aile ve toplum hâlinde birlikte yaşamak zorunda olmaları, sıkı ilişki ve işbirliğine girmeleri sebebiyle ara sıra anlaşmazlıklara düşülmektedir. Böyle bir durumda üçüncü şahısların araya girerek tarafları uzlaştırmaları, bir rehberlik görevi olarak yerine getirilmesi gereken dinî vecibelerdendir.

Kur’an-ı Kerimde uzlaşmazlıklar; (a) kişiler arasında, (b) ailede, karı-koca arasında ve (c) iki insan grubu arasında olmak üzere üç kategoride ele alınır.

a) Kişiler arasındaki anlaşmazlığın giderilmesinin emredildiği ayette, “Müminler ancak kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltiniz!” (Hucurat, 1.) buyurulmaktadır. Demek ki insanlar kardeş dahi olsalar aralarında anlaşmazlık ve uzlaşmazlıkların olması mümkündür. Ayet anlaşmazlığa düşen kişilerin arasını bulup anlaşmalarını sağlamayı müminlere emretmektedir.
b) Eşler arasında da zaman zaman ihtilaflar, ayrılığa kadar götürecek anlaşmazlıklar çıkabilmektedir. Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de, "Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin, iki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır" (Nisa, 35.) buyurarak, müminlerin bu duruma seyirci kalmayıp eşlerin arasını düzeltmelerini emretmiştir, işte bu gerçek bir rehberlik hizmetidir. Toplumun bazı kesimlerindeki ailelerde eskiden kalma kız kaçırma, kaçan kızın canına kast etme, kızı istemediği kişiyle evlendirme, kız çocuklarını okutmama, kadınları evden dışarı çıkarmama gibi âdetlerin düzeltilmesi de ayrı bir rehberlik hizmetini gerektirmektedir.

c) Kişiler arasında olduğu gibi akrabalar, kabileler, zümreler şeklindeki insan grupları arasında da anlaşmazlıklar çıkabilmekte, önüne geçilmediği taktirde bunun zıtlaşmalara, düşmanlıklara ve çatışmalara kadar gidebildiği görülmektedir. Kur’an-ı Kerim’de bu konuya dikkat çekilerek müminlerden iki grup arasında bir çatışma meydana gelmesi hâlinde bunun derhal giderilmesi ve taraflar arasında barışın sağlanması emredilmektedir. "Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin.” (Hucurat, 8.) mealindeki ayet, anlaşmazlığı giderebilecek yetkinlikteki kimseler için bunun farz-ı ayın mesabesinde bir görev olduğunu göstermektedir.

Dinî Danışmanlık ve Rehberlikte Temel Yaklaşım
Dinî danışma ve rehberlik hizmetleri, problem-amaç-yöntem ilişkisi ve bunların uyumlu bütünlüğü içinde yürütülecektir. Bu hizmetlerin konumuz ve yazının hacmi gereği burada üzerinde durmamıza imkan olmayan belli kuralları, usul ve esasları vardır. Bunlardan önemine binaen sadece iki temel yaklaşıma işaret etmekle yetineceğiz.

Birincisi; danışmanlık ve rehberlik çalışmasında problemlerin öznelliği yani kişilere özgü oluşları esas alınmalıdır. Zira problem bir kişinin problemidir, ona özgüdür ve onun kişiliği ile bağlantılıdır. Bir problem, onu yaşayan kişinin karakterinden, kişiliğinden, zihinsel ve duygusal yapısından bağımsız bir şekilde çözümlenemez. Aynı problemi yaşayan iki kişiden birine yönelik hizmette takip ettiğimiz yöntem başarılı sonuç verirken, diğerinde aynı sonucu vermeyebilir. Bu bakımdan dinî danışma ve rehberlik çalışması yürütenlerin salt probleme değil, kişilerin problemlerine yönelmeleri ve çok yönlü, esnek bir tarz benimsemeleri gerekir.

İkinci temel yaklaşım ise ihtiyaca odaklanmaktır. Yukarıda sıralanan beş temel ihtiyaçtan hangisi ortaya çıkmış, danışmanlık ve rehberlik hizmetine konu olmuşsa, onunla sınırlı kalınmalıdır. Örneğin bilgi ihtiyacı olanı ikna etmeye çalışmamalı, ikna olma ihtiyacında olana moral takviyesi çabasına girişilmemelidir. Bir konuda yürütülen danışmanlık ve rehberlik hizmeti sırasında başka konulara geçmeye yol açacak sebepler ortaya çıksa dahi konudan sapmamakta ısrar edilmelidir. İhtiyaçları doğru tespit etmek, problemi iyi tahlil etmek ve en uygun, yardım hizmeti için probleme odaklanmak, dinî danışma ve rehberliğin özünü teşkil etmektedir.