Makale

İNKÂR BAHANELERİ

İNKÂR BAHANELERİ

Zeynep ÇELİK

Yüce bir güce, bir yaratıcıya bağlanma ihtiyacı, insan doğasına nakşedilmiş fıtri bir duygudur. Bilhassa insan zor zamanlarında tevekkül ve teslimiyetle bağlanacağı, müşkülünü açacağı; müreffeh günlerinde ise şükranlarını sunacağı, hamt ile ellerini açacağı yüce bir varlığa inanma ve itaat etme ihtiyacı duyar. Rabbimiz insanı akıl ve irade gibi vasıflarla donatırken onu, kendi varlık sebebini ve eşyanın, evrenin hakikatini öğrenmeye meyilli yaratmıştır. Ayrıca insanı ilahi vahiyle muhatap kılmış, onu kendi hâline bırakmayarak ona hak yolu bildiren bir din ve o dinin hükümlerini öğreten bir peygamber göndermiştir.

Ne var ki tarih boyunca hemen hemen her dönemde ilahi vahiyden yüz çeviren, peygamberlerin çağrısına kulaklarını tıkayan insanlar var olmuştur. Hâlbuki inkâr arızi bir durumdur ve ferdi bunalıma, toplumu ise fesada sürükler. Hakikatin karşısında yer alanlar inkârlarına bahane olarak her dönemde yeni cepheler açmaya çalışırlar. Bu cepheler zamana ve mekâna göre farklılık gösterse de çoğu zaman benzerlik gösterir. Kibir, inat, nankörlük, heva ve heveslere uyma, şüphe ve ön yargı inkârın cepheye sürdüğü bahaneleri arasında başı çeker. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından neşredilen İnkâr Bahaneleri, bu benzerlik ve farklılıklar üzerine hazırlanmıştır. Dr. Aziz Çınar’ın kaleme aldığı eserde, tarih boyunca inkârcıların ileri sürdükleri bahane, itham, itiraz ve talepleri vahyin ışığında genel hatlarıyla ele alınmış, inkâr psikolojisinin arkasında yatan sebepleri perde önüne çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin inkârcılara verdiği cevaplara yer verilerek inkâr yolunu seçenlerin benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Birinci bölümde öncelikle inkâr kavramının mahiyeti, İslam edebiyatı ve ilmî disiplinlerdeki karşılığı, küfür, cahd, şirk, kesip, nifak ve ilhad gibi ilişkili olduğu diğer kavramlar ele alınarak konunun çerçevesi çizilmiştir. İkinci bölümde tarih boyunca inkârcıların hakikat karşısında sergiledikleri tutum, ilahi vahye ve peygamberlere karşı yaklaşımları ele alınmış, fiziki, iktisadi açıdan inananlara karşı uyguladıkları şiddet eğilimlerine mercek tutulmuştur. Eserin üçüncü bölümünde ise Kur’an kıssalarından hareketle İslam öncesi toplumların inkâr gerekçelerini tespit edilmiştir. Dördüncü bölümde Hz. Peygamber (s.a.s.) dönemi müşrik, münafık, Yahudi ve Hristiyan toplumların vahiy karşısında yer alma sebepleri ve Kur’an’ın bu kişilere verdiği cevaplar ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Son bölümde ise günümüz dünyasında en önemli inkâr sebepleri arasında görülen dünyevileşme teamülü ve etkileri üzerinde durularak çözüm önerileri sunulmuştur.