Makale

BAŞ BAŞA VERMEYİNCE TAŞ YERİNDEN KALKMAZ

BAŞ BAŞA VERMEYİNCE TAŞ YERİNDEN KALKMAZ

Ayşe ÜNÜVAR
Pedagog

Atalarımızdan bizlere ulaşır dile dökülmüş binlerce cümle. Cümle ki hayata dair ne varsa içinde. Gülmek, ağlamak, umudunu bağlamak! Sevmek, sevilmek, yaralarını dağlamak! Bakmasını bilene kusursuz bir rehber. Anlayıp yolundan gidenle daima birlikte, daima beraber. Ancak ne kadar okuyup ne kadar bilsek de kâfi gelmez. Öyle bir yel eser ki ben çok bilirim diyenin aklı ermez. Bilgi denizinde kulaç atanın kolu yorulmaz. Ne kadar yol katederse etsin, nihayete varılmaz. Sonu yoktur çünkü öğrenmenin. Ne kadar tamamım desen o kadar eksiktir bilgin senin. Denizde bir damladır sahip olduğun tecrübe, önüne düşmüş bir nevi kılavuz. Bildi€in bir dokuz, bilmedi€in doksan dokuz.

Ne kadar olursa olsun bildiğin, mühimdir zerre miktarı bile. Değer katar insana bilgi dediğin; dağlar kadar yüce, altından hâllice. Üç bilenle beş bilen bir olur mu hiç? Paslanmış bakırla ışıl ışıl yanan çelikten pay biç! İnsanoğlu, takdire şayan emekleri yabana atmaz. Çelik kama çuval dibinde yatmaz.

Madalyonun bir de arka yüzü var; hiç emek harcamayanlar! Yan gelip yatarak başkalarından medet umanlar. Gece gündüz demeyip sefa sürenler. Kim ne zaman yardım edecek diye insaf güdenler. Böyle insanlar, tüm ihtiyaçlarını ellerden umar. Ne çalışır, evine ekmek getirir. Ne verilen işi layıkıyla yapar da bitirir. Sonuç olarak elde avuçta yoktur bir kuruş. Bu nasıl izansızlık, nasıl bir duruş? İnsaf ne yapsın böyle sorumsuzca davranan insana? Ekmek elden su gölden yaşayıp giden mahluka. Medet beklemek de anlamsız olur böyle bir durumda. İlacı olsa elbette sürecek kendi başına. Diyeceğim o ki boş lafla hamur yoğrulmaz. Sinekte bal, tembelde mal aranmaz.

Sürekli kendi penceresinden dünyayı izleyenler vardır bir de. Hiç değişmez manzaraları, hep aynı çerçeve. Ölçütleri o penceredir, geniş ya da dar. Sorsalar gökyüzünü, pencerenin büyüklüğü kadar. Bazen avuç içi olur bu miktar, bazen bir sile. Bazen kucak dolusu, bazen bir fiske. Herkesin terazisi kendine göredir, kendini ona göre ayarlar. Başkasının apazını başkasına göre sayarlar. Sözüm ona, haksızlık olur öbür türlüsü. Nereden bilecek kimin avucuyla aynıdır kimin ölçüsü. Bazen çıkar ilişkisine de yorulur bu davranışın sebebi. Güvensizlik sarar insanı, ya adaletsizce verirse benim hissemi! Orak, kendi ağzı kadar otu biçer. Herkes kendi arşğnğyla ölçer.

Birlikte hareket etmenin öneminden bahsetmek isterim biraz da. Avuç, arşın iyi de ortak bir nokta yok mudur insanlar arasında. Birlikte karar almak mesela. Hep birlikte elini koymak taşın altına. İşin bir ucundan tutacak arkadaş, komşu ya da akraba. Hiç düşünmeden yardımına koşup gelecek başın sıkışınca. Bir elle çıkartılamayacak seslere ikinci el olan. Bir başla üstesinden gelinemeyecek düşüncelere diğer başı koyan. Böylece altından kalkarız en ağır yüklerin bile. Amacımıza ulaşırız bu iş birliğiyle. Sırtımız yere gelmez, kalabalıklarla uyum içinde çalışırsak. Kolaylık peşimizi bırakmaz, danışmaya alışırsak. Kendi işimi kendim görürüm dersen hata edersin. Tek bir elle anca derin bir sessizliğe gidersin. Fikir alıp yardımlaşmazsan umduğun işler olmaz. Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz.

Baş başa verip de dostun yanına varıp hâlleşmek ne hoş. Sevincini kederini paylaşmak için daima gönülden anlayana koş. Kapını ardına kadar aç ki gelen gerisin geri dönmesin. Sen de vardığın zaman bir kapıya, nereden çıktı bu mübarek denmesin. Ancak her şeyin ortası gerek, kararında davranmalı. Ne çok fazla gidilmeli dostun kapısına ne de hepten unutmalı. Bıktıracak sıklıkta ziyaret, kişiyi canından bezdirir. Tereddütle açar kapısını, gözlerini uzaklara gezdirir. Hoşnutsuzluk yaşanması kaçınılmazdır, tavırlar değişir. Çalınan kapıya, ev sahibi ayağını sürür. Dosta çok varan ekşi yüz görür.

Kâh yazdık kâh söyledik, diyeceğimizi yan yana dizdik. Bilenin bilmeyenden on adım önde olacağını belirttik. Maharet sahibi insanlar takdire şayandır dedik. Tembelin elinden hiçbir iş gelmez diyerek ekledik. Herkesin kendi avuç ölçüsüyle bir tuttuk hakkını. Olmaz böyle dedik, baş başa verelim de kendimiz alalım talkını. Kararında varıp gelelim komşuya. Bıkkınlık vermeden hâl hatır soralım karşıya. Marifet ister elbette bu söylenenlere uymak. Öyle her yiğidin harcı değildir taşı gediğine koymak. Kimi var tek sözle ziyan eder koskoca bir cümleyi. Kalp yapmaktan çok yıkmayı yeğler, söze müdahale ettirmez kimseyi. Kırık dökük harfler kalır etrafta, bunun telafisi yoktur. Kötü baltacğnğn yongasğ çoktur.