Makale

PEYGAMBERİMİZ’İN (S.A.S.) CİĞERPARESİ İBRAHİM

PEYGAMBERİMİZ’İN (S.A.S.) CİĞERPARESİ İBRAHİM

Arş. Gör. Ayşe SAĞLAM
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: (Son çocuğu dünyaya geldiğinde) Resulullah (s.a.s.) “Bu gece bir oğlum oldu. Ona atam İbrahim’in ismini verdim.” buyurdu. (Yaklaşık bir buçuk yıl sonra) o bebeği Resulüllah’ın (s.a.s) gözleri önünde can verirken gördüm. Resulüllah’ın gözlerinden yaşlar döküldü ve şöyle buyurdu: “Göz yaşarır, kalp üzülür fakat biz Rabbimizin razı olacağından başka söz söylemeyiz. İbrahim, biz senin ölümünden dolayı gerçekten üzgünüz.”

(Ebû Dâvûd, Cenâiz, 23, 24)

Peygamberimiz’in (s.a.s.) son evladı olan İbrahim, hicretin sekizinci senesinde Zilhicce ayında, sonraları “Meşrebetü İbrahim” diye anılacak olan Medine yakınlarındaki Kuf bölgesinde doğmuştur. Müminlerin annesi Mâriye’den dünyaya gelen İbrahim’in doğum müjdesini küçük yavrucağın ebeliğini yapan Ümmü Râfi vermiş ve yıllar sonra büyük bir sevincin yayılmasına neden olmuştur. Bu habere çok sevinen Hz. Peygamber (s.a.s.) ona bir köle hediye edip İbrahim’in annesini hürriyetine kavuşturduğunu ifade etmiştir. Sonra yanındakilere sevinçle “Bu gece bir oğlum oldu, ona atam İbrahim’in adını verdim.” (Müslim, Fezâil, 62) demiştir. Ayrıca doğumunun şerefine bir ziyafet vermiş ve yoksulları sevindirmiştir.

Peygamber hanesini sevince boğan İbrahim’in (r.a.) doğumunun yedinci gününde Hz. Peygamber (s.a.s.) akika kurbanı kesmiş, bebeğin saçları Ebû Hind tarafından kesilerek ağırlığınca gümüş sadaka verilmiştir. Geleneğe uygun olarak sütanneye verilecek olan İbrahim (r.a.), âdeta yarışa giren çok sayıda istekli arasından Ümmü Bürde Havle bnt. Münzir’e emanet edilmiş ve vefatına kadar sütannesinin yanında kalmıştır. Efendimiz (s.a.s.), Ümmü Bürde’ye hediye olarak hurmalık ve bir miktar koyun tahsis etmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.s.), mübarek evladını sık sık ziyaret ederdi. En küçük ve son çocuğu olan İbrahim’i şefkat ve merhametle okşar, bağrına basardı. Ancak on yedi/on sekiz aylık iken İbrahim hastalanır ve bunu duyan Hz. Peygamber (s.a.s.) yanına Abdurrahman b. Avf’ı da alarak evladına gider. Ümmü Bürde’nin evine vardığında çocuğu kucağına alır, bağrına basar ve öper. Kısa bir süre sonra ise hasta olan yavrucak, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kucağında vefat eder. Evladının vefatı üzerine gözyaşlarına boğulan Efendimiz (s.a.s.), şu sözleri sarf eder: “Gönül mahzun olur, gözlerden yaş boşanır, ancak biz Rabbimizin razı olacağı sözden başkasını söylemeyiz. Ey İbrahim! Senin firakına/ayrılığına çok üzgünüz.” (Ebû Davûd, Cenâiz, 23,24).

Efendimiz, vefat eden evlatları arasında yine süt çağında olan Kasım için söylediği sözü İbrahim için de söylemiştir: “Muhakkak ki onun için cennette süt emzirecek biri vardır.” (Buhârî, Edep, 109). Resulüllah (s.a.s.), yavrusunun mezarına bir taş getirilmesini emretmiş ve taşı kabrinin başına dikmiştir. Kabrinin üzerine ilk defa su serpilen de o olmuştur.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) evladının vefatı sırasında Medine’de güneş tutulduğu rivayet edilmektedir. Bazıları bu doğa olayını İbrahim’in vefatı ile ilişkilendirmek istemiştir. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s.), cahiliye inanışlarından olan bu düşünceye şu sözleri ile karşı çıkmıştır: “Güneş ve ay Allah’ın ayetlerinden iki ayettir. Bunlar hiç kimsenin ne ölümünden ne de hayatından dolayı tutulur. Ay ve güneş tutulması görünce Allah’ı zikre koyulun ve namaz kılın!” (Nesâi, Kusûf, 14).

Kâinatın Efendisi (s.a.s.), insanlığa her durumda en güzel örnekliği teşkil etmiştir. Evladına peygamberlerin babası olan İbrahim’in (a.s.) adını verdikten sonra sevince gark olmuş müşfik bir baba iken ciğerparesini yitirdikten sonra da beşer olması hasebiyle hüznünden gözyaşlarına boğulmuş, onu gören ashabı da ağlamaya başlamıştır. Bununla beraber en çetin imtihanlardan biri olan evlat acısı karşısında Rabbine tevekkülü, acıya karşı tahammülü, sabrı ve metanetiyle ashabı başta olmak üzere tüm insanlığa örnek olmuştur. Şüphesiz onda öğüt almak isteyenler için en güzel örneklik bulunmaktadır.

Sevinç ve hüzünle kaim olan insan hayatında çocuklar, göz aydınlığına ve gönül süruruna sebeptir. Anne ve babalarına ciğerpare olan evlatların farklı sebeplerle bu dünyadan ayrılışları ise ebeveynleri için en ağır imtihanlardan biri olmaktadır. Çocuğunu kaybetmenin acısıyla ağlayan bir kadına Hz. Peygamber’in “Allah’tan kork, sabırlı ol!” nasihatine karşılık kadın “Bana ilişme benim başıma gelen senin başına gelmedi.” şeklinde tepki göstermiştir. Daha sonra kendisine nasihat edenin Hz. Peygamber olduğunu öğrenip özür dilemek istemiş, Resulüllah (s.a.s.) ise kendisine “Sabır, ilk sarsıntı sırasında gösterilen metanettir.” (Buhârî, Cenâiz, 32) karşılığını vermiştir. Yüce Allah (c.c.), Kur’an’da bildirdiğine göre insanları korku, açlık, yoksulluk, ürün kaybı ve yakınların ölümü gibi musibetlerle imtihan edecektir. Bu musibetleri sabırla karşılayanların ise mükâfata erecekleri, Rablerinin lütfuna mazhar olacakları haber verilir (Bakara, 2/155-157).