Makale

ŞARKİ TÜRKİSTAN’DA BİR DİYAR KÂŞGAR

ŞARKİ TÜRKİSTAN’DA BİR DİYAR
KÂŞGAR

F. Hilâl FERŞATOĞLU
İstanbul Kadıköy Vaizi

Mezre-i lutf-ı İlahidur diyâr-ı Kâşıgar

lşk ilinin kıblegâhıdur mezar-ı Kâşıgar

Dilrübalar bağrını la’l-i bedehşan eyligey

Bir nigâhı gamzesinden gülüzârı Kâşıgar.

Ud u anber tuprağıdur âb-ı kevserdur suyı

Dürr-i mercân taşlarıdur kuhisâr-ı Kâşgar

Ya peri ya huriyâ bağ-ı irem yâd eylimes

Şehrini unturbulur her kim duçar-ı Kâşıgar.

Uygur şairi Gumnâm (ö.1670)

Türklerin Orta Asya’da yaşadıkları toprakların adıdır “Türkistan”. XIX. yüzyılda parçalanan büyük coğrafyanın Rus hâkimiyetine giren kısmı için Batı Türkistan; Çin hâkimiyetine giren kısmı için Doğu Türkistan denmiştir. Nüfusun yüzde 95’ini Uygur, Kazak ve diğer Türk topluluklarının oluşturduğu Doğu Türkistan, Türkiye’nin yüzölçümünün iki katından daha büyük bir alanı kaplar. Bölgede ilk çağlardan itibaren boylar hâlinde yaşayan Türkler Hun, Akhun, Göktürk, Uygur gibi büyük devletler kurmuşlar, Karahanlılar ile birlikte İslam’a tabi olmuşlardır.

İpek Yolu ve Kâşgar

Doğunun ipek ve baharatının, daha sonra adı “İpek Yolu” olacak bir güzergâhtan kervanlarla batıya taşınmasının tarihi çok eskidir. Kâşgar ise Çin’den başlayıp Türkistan’dan geçerek kıtaları birbirine bağlayan İpek Yolu’nun, İlk Çağ’dan itibaren mühim bir merkezidir. Doğu Türkistan’ın güneybatısında, kuzeyden Tanrı Dağları, doğudan Taklamakan Çölü, batıdan Pamir Dağı ile çevrili yüksek bir mevkide ve Tarım Nehri’nin kollarından Kâşgar suyu kıyısında kurulmuştur. Tarihi milattan önce III. asra kadar giden Kâşgar, o yıllarda Çin idaresinde olup daha sonra Türk hâkimiyetine girmiştir. Verimli toprağı, güzel ikliminin yanı sıra Çin, Batı Türkistan, Afganistan ve Hindistan arasında yüksek dağ geçitlerinden yol bulan kervanların buluştuğu bir kavşaktır. Sarp dağların aşılmasına imkân veren bir geçit noktasında yer alması sebebiyle bölge güçlerinin sahip olma idealini hep canlı tuttukları bir kent olmuştur.

Yüzyıllardır binlerce kervanın gelip geçtiği, konakladığı Kâşgar, sadece tacirlerin değil bilgelerin, seyyahların, sanatkârların, ilim ve din adamlarının da uğrak yeridir. Bu sayede Türkistan’ın doğusundaki en büyük ve zengin ticari merkezlerden biri olan şehirde başta kilim ve ipek dokumacılığı, demircilik, kuyumculuk olmak üzere pek çok el sanatı da gelişmiştir.

Karahanlılar döneminde Kâşgar

Hun, Göktürk, Uygur egemenliğinde önemli bir ticari merkez olan Kâşgar, X. yüzyılda Karahanlı hâkimiyetine girer. Kâşgarlı Mahmut’un naklettiği rivayete göre bu tarihe kadar şehrin adı “hanların, hakanların şehri” manasında Ordukent’tir ve eski Türk hakanı Efrasiyab, havasının güzelliğinden dolayı bu şehirde oturmuştur.

Doğu Türkistan’ın en eski yerleşimlerinden biri olan Ordukent, Karahanlılar zamanında Kâşgar ismini alır ve yönetim merkezinin Karabalgasun’dan Kâşgar’a taşınmasıyla önemi daha da artar. İslamiyet’i kabul eden ilk Türk hakanı Karahanlı Satuk Buğra Han (ö. 955) Kâşgar’ın ilk Müslüman Türk hâkimidir. İslam, Şarki Türkistan’a Kâşgar’dan yayılmıştır. Karahanlılar döneminde siyasi ve ticari merkez olma özelliğinden başka camileri, medreseleri ve vakıf eserleriyle bölgenin ilmî ve kültürel merkezi de olmuştur.

Türk dil tarihinin ilk ve en mühim sözlüğü kabul edilen Divanu Lugati’t-Türk’ün müellifi Kâşgarlı Mahmud bu şehirde doğmuş, Kâşgar medreselerinde eğitim almış, eserini Türk dünyasını gezerek kaleme almış ve Kâşgar’da vefat etmiştir. Bu abide eser Türkistan’da yaşayan Türklerin dil, tarih, edebiyat, sanat, siyaset, iktisat, tababet ve sanatları hakkında bin yıl öncesine ışık tutan ansiklopedik bir sözlüktür. Yine Türk kültür tarihi açısından oldukça önemli ve Karahanlıların devlet nizamına esas olan Kutadgu Bilig müellifi Yusuf Has Hacib ve Tarih-i Kâşgar müellifi Ebu’l-Fütuh Abdülgafir de Kâşgar’ın ilmî muhitinde yetişen önemli şahsiyetlerdendir. Bu dönem Batı Türkistan’da Maveraünnehir bölgesinde, Semerkant ve Buhara’nın da birer ilim ve kültür merkezi olarak yükseldiği dönemdir.

Karahanlılardan Kâşgar Hanlığı’na

Karahanlıların yıkılmasından sonra Kâşgar, Çağatay Hanlığı’nın, Timurluların ve Yarkent Hanlığı’nın hâkimiyetine girer. XVII. yüzyılda İpek Yolu’nun önemini kaybetmesiyle önce iktisadi sonra siyasi açıdan istikrarsızlığa düşen Kâşgar, halkın devlet adamlarına güvenini kaybetmesiyle 77 yıl boyunca nüfuzlu hocalarca idare edilir. Bölgenin geneline hâkim olan kargaşa ve istikrarsızlık Çin’in 1739’da Kâşgar’ı ve 1759’da tüm Doğu Türkistan’ı ele geçirmesiyle sonuçlanır.

Toprakları ellerinden alınan, ağır vergilere mahkûm edilen, camileri ve eğitim merkezleri kapatılan, vakıf eserleri yakılıp yıkılan, katliamlara, sürgünlere maruz kalan bölge halkı Çin istilasını kabullenmez. Çoğu başarısızlıkla sonuçlanıp kanlı bir şekilde bastırılsa da işgalden sonraki yüz yıl “isyan yüzyılı” diye tarihe geçecek, çok sayıda halk ayaklanması gerçekleşecektir. 1864 yılında Uygurların ve Çinli Müslümanların başlattığı direniş Yakup Han’ın liderliğinde Uygurların bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanır. Çin’in merkezî otoritesinin zayıfladığı bu dönemde Yakup Han, Doğu Türkistan şehirlerini tek tek geri alır, bağımsız Kâşgar Hanlığı’nı kurar (1866).

Batıdaki ilerlemesi 1856’da Kırım Savaşı ile durdurulan Rusya’nın Orta Asya’daki Türk devletlerini zapt ederek Hindistan sınırına yaklaşması, bölgede çıkarları olan İngiltere ve Çin için tehlike arz eder. Yakup Han’ın Doğu Türkistan’da kurduğu müstakil devlet, Hindistan’daki sömürgesi ile Rusya arasında tampon vazifesi göreceğinden İngiltere, Kâşgar Hanlığı’nı tanır ve destekler. Bu üç büyük devlet arasındaki rekabetten yararlanarak akıllıca bir denge politikası güden Yakup Han, Rusya ve Britanya ile çeşitli ticari anlaşmalar yapar ve her iki devlet de Kâşgar’da elçilik açar.

Kâşgar Hanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu

Kâşgar hanı Yakup Han, meşruiyetini güçlendirmek ve devletinin geleceğini teminat altına almak üzere binlerce kilometrelik mesafeye rağmen hilafetin merkezi olan Osmanlı Devleti ile irtibata geçer. Elçi göndererek kendisinin “saltanat-ı seniyyenin bende-i hâssı” olduğunu ifade eder, ordusu için teknik donanım ve askeri için eğitim desteği talebinde bulunur (1870). Yakup Han’ın elçisi Payitaht’ta çok iyi karşılanacak, talepleri eksiksiz karşılık bulacak ve Kâşgar Hanlığı’na top, tüfek, mühimmatla birlikte, piyade, topçu ve süvari subayları gönderilecektir. Padişahın “name-i hümayun”u Kâşgar’a ulaştığında 100 pare top atışı ile karşılanır. Kendisine birinci rütbeden murassa Osmanlı nişanı ile kılıç ve alem takdim edilen Yakup Han, Kâşgar’da ve hakim olduğu diğer vilayetlerde Sultan Abdülaziz adına hutbeler okutmuş ve onun adına sikke bastırmıştır.

Osmanlı Devleti açısından bakıldığında bu yakın irtibat ve muavenet emperyalizme karşı Türk-İslam birliğini oluşturma, koruma ve kendi siyasi mukavemetini artırma hedefinin bir sonucu olarak görülebilir. Aynı gaye ile Semerkant, Buhara, Hindistan emirlikleriyle de iyi ilişkiler geliştirilmiştir. Yazık ki Kâşgar’daki istikrar dönemi kısa sürecek, Yakup Bey’in ani ölümünden sonra çıkan kargaşayı fırsat bilen Çin, Kâşgar Hanlığı’nı devirecek ve bölge hâkimiyetini yeniden ele geçirecektir (1878).

Doğu Türkistan’da Çin yönetimi

Çin, Doğu Türkistan topraklarını ele geçirdikten sonra adını Hsin-chiang/Sincan (yeni ele geçirilmiş toprak) olarak değiştirir ve 1884’te Doğu Türkistan (Sincan) vilayetini kurar. İşgale ve sömürülmeye rıza göstermeyen Uygurlular, İngiltere’nin de desteğini alarak büyük bir direniş başlatırlar ve Şarki Türkistan Cumhuriyeti’ni kurarlar (1933). Fakat Sovyet Rusyasının ve Çin’in ortak saldırıları karşısında mukavemet gösteremezler. Tüm Doğu Türkistan, 1949’da Komünist Çin devrimini yapan Çin Kızılordusu tarafından son kez işgal edilir.

Bölgede üç asra yakın hüküm süren Karahanlılara, Gazi Yakub Bey idaresinde Kâşgar Hanlığı’na ve kısa süre de olsa Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti’ne başkentlik eden Kâşgar, bugün Çin’e bağlı Sincan Uygur Özerk Bölgesi içinde bir vilayet merkezidir. Son 70 yılda bambaşka bir yüz kazansa da eski şehir yüzlerce dar sokakla birbirine bağlı mahalleleri, tek veya çift katlı toprak evleri, Türkistan bölgesinden çıkan yeşim taşlarıyla süslenmiş camileri, mescitleri, türbeleriyle tam bir Müslüman Türk şehridir.

XVII. yüzyılda yapılan ve Doğu Türkistan’ın en büyük camisi olan Îydgâh Camii, Kâşgar’ın sembolü ve binlerce kişinin cuma ve bayram namazları için toplandığı bir ibadetgâhtır. XIII. yüzyılda Karahanlılar döneminde yapılan Azina Mescidi de bir cuma camiidir ve şehrin en eski yapılarındandır. Appak Hoca Camii ve Türbesi, Döng Mescit, Kâşgarlı Mahmud, Yusuf Has Hâcib ve Satuk Buğra Han’ın türbeleri Kâşgar’ın diğer tarihi ibadet ve ziyaret mekânlarıdır.

1967’deki “kültür devrimi” döneminde Kâşgar’ın 300 camii ve mescidinden geriye sadece 100 kadarı kalabilmiştir. Son on yıl içinde gelen haberler ve uydu görüntüleri bu sayının daha da azaldığını göstermektedir. Doğu Türkistan’da Çin’in şiddet, baskı, sindirme, asimile politikaları yakın tarihte olduğu gibi günümüzde de tüm dünyanın gözü önünde cüretle devam etmektedir. Ne ki silinmez kalemlerle kayda geçen cürümlerin karşılıksız kalmayacağına inancımız vardır.