Makale

NESRİN AKSOY: “İhtiyaç sahipleri ile yardım etmek isteyenler arasında bir köprü oluyorum.”

NESRİN AKSOY:
“İhtiyaç sahipleri ile yardım etmek isteyenler arasında bir köprü oluyorum.”

Söyleşi: Mahir KILINÇ

Din hizmetlerinin yanı sıra başka insanların hayatına dokunan pek çok faaliyette bulunuyorsunuz. Bunlardan kısaca söz edebilir misiniz?

Diyanet İşleri Başkanlığında yürüttüğüm vaizlik görevimin yanı sıra gençlik koordinatörlüğü ve Kredi Yurtlar Kurumunda manevi danışmanlık yaparak geleceğimizin teminatı gençlerimizle ilgilenmeye, onların gönüllerine hitap etmeye çalışıyorum. Gençlerimizin dinî bilgilerle donanımını arttırmaya ve çeşitli yardım faaliyetlerinin içerisine onları da dâhil ederek onlarda bir şuur oluşturmaya gayret ediyorum. Ayrıca lisansımın bulunduğu geleneksel Türk okçuluğu alanında da onlara dersler veriyorum. Bunların yanı sıra gönüllü olarak TDV aracılığıyla hem yurt içi hem de yurt dışı yardım faaliyetlerinin içerisinde yer alıyorum. Yardım yapan insanlarla yardıma muhtaç olanlar arasında bir köprü olmaya çalışıyorum. Bu vesileyle ülkemizin birçok yeri başta olmak üzere Tanzanya, Çad, Bangladeş, Arakan kampları, Suriye gibi mazlum coğrafyalara gidiyorum.

Yaptığınız faaliyetlerin hem sizin hem de muhatap olduğunuz insanların üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz?

Elimden geldiğince birilerinin hayatına dokunmaya çalıştım. Biliyorum ki bir insan için en güzel mekân, içinde yer ettiği insan kalbidir. Hayatta bazı şeyleri yaşıyoruz ama fark edemiyoruz. Bu çalışmalar bana farkındalık kazandırdı. Hayata eskiden olduğu gibi bakmamayı öğretti.

Zamanla yurt dışında hayatına dokunduğum kişiler olmaya başladı. Hiç adını bile duymadıkları ülkeden birinin gelip hiçbir karşılık beklemeden onlara bir şeyler vermesi onlar için çok hayret verici bir şeydi. Özellikle Afrika gibi zengin kaynaklara sahip, köleleştirilmiş ve sömürülmüş insanlar için.

2014 yılından beri yurt dışında gönüllü çalışmalar yapıyorum. İlk defa gittiğim bir ülkeye birkaç kez daha gitme, o ülkenin değişimini yakından görme fırsatım oldu. Aynı kursumda olduğu gibi o ülkedeki insanların da zenginliklerinin ve kendilerinin neler yapabileceğinin farkına varmaya başladıklarını görüyorum.

Ben sadece ihtiyaç sahipleri ile onlara yardım etmek isteyenler arasında bir köprü oluyorum. Anadolu’nun cömert ve kadirşinas milleti ile ihtiyaç sahibi mazlumları buluşturan bir köprü. Benim aracılığımla bir şeyler yapmak isteyenlere kendileri yapıyormuş gibi hissettirmeye, her anını onlarla paylaşmaya çalışıyorum.

Bu iyilik yolculuğunda yalnız değilim elhamdülillah. Öncelikle değerli eşim ve çok kıymetli dostlarım bana her anlamda destek oluyor. İyilik; yapılan için umut, yapan için mutluluk oluyor. Bu çok güzel bir şey ancak daha gidilecek çok yolumuz var.

Özellikle Afrika’nın birçok ülkesine yönelik yardım faaliyetleriniz var. Afrika’ya olan bu ilginiz ve oraya yardım götürme serencamınız nasıl başladı?

“Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” demiş Tolstoy. Benim hikâyemde çeşitli dönüm noktaları var. Bir tanesi de 2014 yılında TDV ile Afrika’ya çıktığım yolculukta oldu. TDV’de gönüllü olmak istiyorum formunu doldurmuştum. Hiç beklemediğim bir anda bir telefon geldi. TDV görevlisi olduğunu söyleyen kişi: “Bu kurbanda Tanzanya’ya gönüllü olarak gideceksiniz.” dedi. O andaki hislerimi kelimelerle ifade etmem mümkün değil. Sonrasında da mazlum coğrafyalarda farklı ülkelere defalarca yardım yolculuklarım oldu. Bu öyle bir sevda ki yardım götürdüğünüz insanlarla muhteşem bir bağ kuruyorsunuz. Hiç tanımıyorsunuz, dilini bilmiyorsunuz ama aranızda bir bağ oluşuyor. Onların gözlerinin içine baktığınızda kendinizi bir daha geri koyamıyorsunuz, bir kara sevdaya dönüşüyor.

Yardım için gittiğiniz ülkelerdeki insanların gerek Diyanet Vakfımız aracılığı ile yapılan yardımlara gerek Türkiye’ye bakışları nasıl?

Köklü geçmişi olan ve dünyanın birçok ülkesinde manevi kalkınmaya katkı sağlayan TDV ile çalışmalar yapmak çok değerli. Türkiye Diyanet Vakfı onlar için çok güvenilir bir kurum, Türk insanı da vefalı bir dost. Oraya gidenler hep bir şeyler karşılığında yardım götürmüş. Türklerin hiçbir karşılık beklemeden onlara bir şeyler vermesi hayrete düşürüyor onları. Onlar orada bekliyorlar. Mazlumların yanında olduğumuzda bazı şeyler daha anlamlı bir hâle geliyor. Sadece yiyecek ya da oyuncak değil sevgi ve kardeşliği de götürüyoruz. Afrika’da bir camiye namaz kılmaya girdiğimde bir amcanın bize: “Sadece ekmek su getirmeyin. İlim de getirin, bize dinimizi de öğretin.” demesi de bunun bir kanıtı.

Mesleki çalışmalarınız ve yardım çalışmalarınız esnasında sizi derinden etkileyen bir anınızı bizlerle paylaşabilir misiniz?

O kadar çok var ki birini anlatsam diğeri eksik kalacak gibi hissediyorum.

Öğrenci yurdunda dua kardeşliği etkinliği yapmıştık. Kendisine dua edilmesini isteyen kişi bir kâğıda yazıp kutuya atıyor, hiç tanımadığı bir başkası gelip kendi duasını yazıp tanımadığı birinin duasını çekiyor ve bir hafta boyunca o kardeşine dua ediyor. İki kız geldi standın başına kızın biri çekinerek “Ben de yapabilir miyim?” dedi. “Tabii herkes yapabilir.” dedim. Kız duasını yazdı gözleri buğulandı. Hiçbir şey demeden sadece “Sana sarılabilir miyim?” dedim. “Tabii.” dedi ve birbirimize sarılarak ağlamaya başladık. Epey öyle kaldık. Sonra yanımdan ayrıldı. O gittikten sonra arkadaşı yanıma geldi. “Hocam arkadaşımın hayat görüşü ve yaşamı çok farklıydı bundan dolayı sizden çok çekindi.” dedi. Bundan dolayı kendisine farklı davranacağımı düşünmüş.

Yardım çalışmaları için Çad’a gitmiştim. Orada çölde bir medreseye gittik. Kapıdan girdiğim anda gördüğüm manzara karşısında donup kalmıştım. Başlarının üzerinde bir gölgelikten başka hiçbir şeyi olmayan küçücük çocuklar safa durmuşlar, namaz kılıyor, içlerinden birisi de imamlık yapıyordu. Sessizce namazın bitmesini bekledik. Selam verdiler içlerinden birisi bana baktı ve güldü. Fotoğraf makinem elimde onları çekiyordum. O gülüşü hiç unutamam. Alnında kumlar ile tebessüm edişi. O an gözyaşlarıma hâkim olamadım. Arif Nihat Asya’nın “Seccaden kumlardı” dizesi geldi dilime.

Öz Geçmiş

Nesrin Aksoy, 1979 yılında Çanakkale’de doğdu. Ortaöğrenimini Çan İmam Hatip Lisesinde tamamladı. 1997 yılında Uludağ Üniversitesi Ziraat Mühendisliği bölümünü kazandı. Ancak 28 Şubat sürecindeki olumsuz uygulamalara maruz kaldığı için üçüncü sınıfta okuldan ayrılmak durumunda kaldı. Sonrasında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi. Yüksek lisansını Süleyman Demirel Üniversitesinde Mezhepler Tarihi alanında yaptı. Şu an Sosyoloji son sınıf öğrencisi olan Aksoy, TDV başta olmak üzere çeşitli STK’larda gönüllü olarak yurt içi ve yurt dışında çalışmalar yapıyor. Isparta Yalvaç vaizi olan, ayrıca gençlik koordinatörlüğü ve manevi danışmanlık yapan Aksoy, geleneksel Türk okçuluğu sporcusu ve üç çocuk annesidir.