Makale

ÇOCUKLARDA ÖFKE KONTROLÜ

ÇOCUKLARDA
ÖFKE KONTROLÜ
Özge KURT
Okul Öncesi Öğretmeni

Günlük hayatımızda zaman zaman hepimizi birdenbire içine çekiveren ve bütün bedenimize, duygularımıza, benliğimize hâkim olan öfke duygusu, aslında canlıyı hayatta tutan, yaşama bağlayan bir savunma mekanizmasıdır ve tüm canlılarda bulunan ortak özelliktir.

Öfke, sağlıklı bir biçimde çözümlenemezse bireyin günlük hayata uyumu zorlaşır ve ruhsal yönden sağlığının olumsuz etkilenmesine sebebiyet verir. Öfke duygusunu harekete geçiren etkenler: Engellenme, kışkırtma, reddedilme, rahatsız edici ve hoş olmayan uyaranlar, bazı sosyal normların (kişisel hak ve benliğe saygı gösterilmemesi) ihlal edilmesidir. Bu gibi olumsuz duygular ve davranışlar, öfke duygusunu harekete geçirmekte ve bireyi sosyal-duygusal yönden olumsuz etkilemektedir.

Öfke duygusunun çeşitli dereceleri bulunmaktadır. En yüksek derecesi “ifrat”, aklın hâkimiyetten çıkmasıdır. İfratta muhakeme etme becerisi devre dışı kalır. En sık gözlemlenen davranış saldırganlıktır. En aşağı derecesi “tefrit”, benliğe yapılan zulme ve eziyete normal dışı katlanmadır. Kişi, kendisine ve ailesine yapılan haksızlıklara boyun eğer. Burada en sık gözlemlenen duygu korkudur. Orta derecesi “itidal” ise öfke duygusunu belirli bir düzeyde tutma, savunma mekanizması olarak kullanma hâlidir. Bu duyguya cesaret duygusu eşlik eder.

Bu kısma kadar öfke duygusunu tanıma ve tanımlama yolunu seçerek bu duygunun varlığına ve belirli oranda gerekliliğine değindik. Henüz daha duygularını tanıyamayan ya da tanımlamada eksikleri bulunan yavrularımızın öfke duygusu ile nasıl başa çıkabileceklerine, bu duyguyu Allah’ın razı olacağı bir biçimde nasıl kullanabileceklerine dair kâinata en güzel örnek olarak gönderilen Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.s.) mübarek hayatına, tavsiyelerine gelin ışık tutalım; ebeveyn ve eğitimciler olarak bunlardan dersler çıkaralım.

Yüce Allah’ın (c.c.) her şeye gücünün yettiğini düşünerek o an hissedilen öfke duygusunun yine Allah’tan (c.c.) geldiğini bilmek ve buna sabır göstermek, ölümü ve ahiretteki akıbeti düşünerek bir sonraki adımı atmak bir peygamber sünnetidir.

Nitekim Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) öfkeye bakış açısı Abdullah b. Mes’ûd’dan (r.a.) rivayet edilen şu hadiste açıkça görülür: “Bir gün Hz. Peygamber, ‘Sizce pehlivan kimdir?’ diye sorar. Yanında bulunanlar, ‘Pehlivan, hiç kimsenin güreşte yenemediği kimsedir.’ diye cevap verirler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle der: ‘Hayır öyle değildir; asıl pehlivan, öfkelendiğinde nefsine hâkim olan kimsedir.’" (Müslim, Birr, 106). Görüldüğü gibi Hz. Peygamber, toplumun “pehlivanlık” kelimesine yüklediği maddi anlamı manevileştirmiş; güç ve kuvvetin pazıların güçlü olmasında değil, iradeye hâkim olmada, öfkeli anlarda dengeyi yitirmemede olduğunu ifade etmiştir (Hadislerle İslam, 1, 105).

Öfke kontrolü için Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bazı çareler tavsiye buyurmuştur. Bu çareler, zihinsel ve davranışsal olmak üzere ikiye ayrılır: İman, tevhit, sabır, sevgi zihinsel çarelerdir. “Yaratılanı severim yaratandan ötürü.” düsturu ile öfke sahibinin, öfkelendiğini sırf Allah rızası için hoş görmesi sevgiye sebeptir. Olmuş veya olacak şeylere dua ile sığınma sabra sebeptir. Öfke anında susmak, cevap vermemek, istiaze etmek (euzu besmele çekmek), oturmak veya yatmak, abdest almak, toprağa temas etmek, dua ve zikir ile meşgul olmak öfke kontrolünde nebevi davranışsal çarelerdir. Bu çareleri uygulama yolunu seçen ebeveyni model alan çocuk da öfke kontrolünde içsel bir denetim kazanmış olur.

Öfke kontrolünde henüz daha duygularını yeni yeni tanımaya başlayan ve bu duygularını dile getirmekte zorlanan çocuklar için ebeveynleri en önemli ve çocuğa en yakın örneklerdir. Ebeveynler, model olma dışında çocukların duygularını yönetebilmesinde de uygun bir rehber olmak durumundadır. Öfke duygusunun her canlıda var olan bir duygu olduğunun çocuğun yaşına, gelişim düzeyine, ilgi ve ihtiyaçlarına uygun bir dille anlatılması gerekir. Ebeveyn çocuğa öfkenin nedeni ve kaynağını bulması noktasında rehberlik etmelidir. Özellikle öfke duygusunun bazı gelişim dönemlerinin bir dönüm noktası olduğunu ve bu dönemlerin bir sonucu olarak yaşanabileceğini bilmelidir.

Çocuk, yaşamı önce gözlemleyerek, ardından deneyimleyerek öğrenir. Çocuğa olumlu davranış geliştirmesine yardımcı olacak zengin içerikli çevre sunulmalıdır. Çizgi film, bilgisayar oyunu vb. öfke duygusunu olumsuz davranışlara yönlendirebilecek, yetişkinler olarak hakkında bilgi sahibi olmadığımız, araştırmalar yapmaya fırsat bulamadığımız içerikler çocuklardan uzak tutulmalıdır. Ayrıca yaşanan bir olay sebebiyle çocuğun stres altında olup olmadığı gözlemlenmelidir. Çünkü böyle bir durum da öfkeyi tetikleyebilecek nitelikte olabilir.

Ebeveynler öfke karşısında nasıl bir yol izlemeli?

• Öfkenin nedenini ve kaynağını bulmasında çocuğa rehberlik etmelidir.

• Cezaya asla başvurmamalıdır.

• Çocuğu anlamaya çalışmalı, ona güven vermelidir.

• Çocuğun kendini ifade etmesine fırsat tanımalı, araladığı kapılardan girerek çocuğun yaralarını sarmasına yardımcı olmalıdır. “Seni anlıyorum fakat doğrusu şu şekilde…” diyerek çocuğa doğru davranışı sevgi ve şefkat ile göstermelidir.

• Emir kipinden kaçınmalıdır.

• Nazik konuşmaya teşvik etmelidir. “Allah seni taş yapar!” gibi olumsuz cümleleri kullanmaktan kesinlikle uzak durmalıdır. Dıştan denetimli değil içsel motivasyon ile hayatını şekillendiren çocuklar yetiştirmelidir.

• Çocukta öfkeyi işaret eden, uyarıcı siren davranışı dediğimiz öfkeden hemen önceki davranışları iyi gözlemlemeli ve bu davranışların öfkeyi yansıttığını çocuğun fark etmesini sağlamalıdır. “Öfkelendiğinde bedeninde ne gibi değişimler oluyor, kendini nasıl hissediyorsun?’’ gibi sorular sorarak çocuğa bu durumlarda ne hissettiği fark ettirilmelidir. Bu sayede çocuk, öfke gibi soyut bir duyguyu daha kolay tanıyabilir.

• Öfke anında çocuğun ilgisini başka bir yöne kaydırarak, örneğin geçmişte yaşadığı hoş bir sahneyi, güzel bir anıyı ayrıntısıyla hatırlamasını isteyerek öfkenin yoğunluğunu azaltmalıdır. Öfkelendiği anlarda önceden belirlenmiş birkaç davranış uygulaması da istenebilir. Örneğin; derin derin nefes al-ver, ayaktaysan otur, oturuyorsan uzan, öfke anında içinden ya da dışından sesli bir biçimde “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm” zikrini çek vb.

İnsan, kul olmanın gereği olarak yaşadığı olaylarda, edindiği deneyimlerde Allah’ın rızasını gözetecek davranışlarda bulunmalıdır. Çocuklar, kulluk bilincini ebeveynlerinden öğrenir. Eğer anne babası uygun ve doğru bir biçimde İslam’ı yaşayabilmişse çocuk da büyük olasılıkla ebeveynini taklit eder ve hayatını bu çizgide şekillendirir. Unutmamak gerekir ki evlatlarımızın yaşamlarından ve seçimlerinden de ebeveyn olarak biz yetişkinler sorumluyuz. Sorumluluğumuz, bizlere çocuklarımızı göz aydınlığı olarak emanet eden, Yüce Allah’adır. Her duygu ve davranış gibi öfke duygumuzu da Allah’ın (c.c.) razı olacağı bir biçimde kontrol altına almalıyız.