Makale

ÇOCUK VE UYKU

ÇOCUK VE UYKU

Hilal Ramazan
Psikolog

Ömrümüzün neredeyse yarısını uykuyla geçiriyoruz. Peki, hayatımızın bu kadar büyük bir bölümünü kaplayan uyku hakkında neler biliyoruz?

Bebek ve çocukların uykusu uzun yıllardır araştırılmakta. Ebeveynlerin uyku konusunda bilgi sahibi olması, çocuklarını ve uykularını iyi anlaması, çocukların uyku sorunlarının çözümüne giden yolda en önemli adım.

Uyku ne işe yarar?

Önceleri uykunun hayata verilen bir mola olduğu düşünülmekteydi. Yapılan araştırmalar sayesinde artık bu bilginin doğru olmadığını biliyoruz. Uykunun hayatın neredeyse her alanını etkileyen, hayatla iç içe ve uyanıklıkla bir bütün oluşturan çok özel bir zaman dilimi olduğunu öğrendik. Uyku REM ve NREM denen iki farklı evreden oluşmakta. Bu evreleri vitamin ve protein gibi düşünebiliriz. Biri diğerinden daha önemli veya daha gerekli değildir. Birinin eksikliğini diğeri kapatamaz. Gece boyunca bu evreler tekrarlar hatta aralarda kısa uyanıklıklar yaşarız.

REM uykusu evresinde kişinin; nefes alış verişi düzensizdir, göz kapaklarının altında göz hareketleri hızlıdır, vücudu felçli gibidir yani hareket edemez. Çocukların REM uykularının önemine baktığımızda, en temelde bu evrede beyin gelişimi gerçekleşir. Gün içinde aldığı duyusal ve motor bilgiler bu evrede entegre olur yani bebeğin bilişsel ve sosyal becerilerinin temelleri bu evrede atılır.

NREM uykusu, dört evreden oluşur. Uykudayken bu evreler ilerledikçe uyku derinleşir, sinir sistemi sakinleşir. Buna paralel olarak kalp atışları yavaşlar, vücut ısısı düşer, solunum düzenlenir ve kaslar gevşer. NREM uykusu bizi dinlendiren uykudur. Özellikle bebeklerde öğrenme, hafıza için önemli bir yere sahiptir. Ayrıca bu evrede bağışıklık sistemimiz için gerekli olan hormonlar salgılanmaktadır. Uykunun bu farklı işlevleri bir araya geldiğinde iyi uyku kalitesi ile daha iyi bilişsel gelişim ve gün içinde daha keyifli olmak arasında yakın bir ilişki olduğu görülmektedir.

Melatonin, bir diğer adıyla uyku hormonuna da kısa bir göz atalım. Melatonin hormonunun görevi, uyku ve uyanıklığı düzenlemektir. Beynimiz, bu hormonun üretimine, aydınlık-karanlık bilgisine bakarak karar vermektedir. Fakat elektriğin keşfiyle beraber beynimizin gece gündüz ayarlarıyla oynadığımızı söyleyebiliriz. Bebeklerde melatonin üretiminde gece gündüz farkı üç aydan itibaren oluşmaktadır. Bunun öncesinde uyku-uyanıklık tam düzende değildir.

Bu bilgilerden yola çıkarak uyku kalitesini artırmak için aklımızda tutmamız gereken önemli noktalar bulunmakta. Çocuk veya yetişkin fark etmez, gece uykuları tam karanlıkta uyunmalıdır. Vücudun uyku ritmini oluşturabilmesi için bu önemlidir. Gece uyumadan bir süre önce, yapay ışık kaynakları azaltılmalıdır. Gece uykusunun büyük bir bölümü doğal karanlıkla paralel olmalıdır. Yani bebekler çok geç yatmamalı, çok geç kalkmamalıdır. Gündüz uykuları loş ortamda olursa daha kolaylaşır.

Uyku ile bağlanma ilişkili midir?

Bağlanma, bebek ve çocuk uykusunu etkileyen önemli faktörlerden biridir. Bağlanma en basit tanımıyla “birbiri için önemli olan iki canlı arasındaki ilişki şekli”dir. Bunun birçok farklı hâlini ömrümüz boyunca deneyimleriz. Bağlanma, birbirimize nasıl davrandığımızdan öte ilişkimiz hakkında hissettiğimiz derin duygularımızdır.

Bir çocuğu uykuya hazırlamak, uyutmak ebeveyn ve çocuk arasında bir ilişki sürecidir. Ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkinin temelini oluşturan bağlanma tam da burada, yani uykunun her anında karşımıza çıkar. Ayrıca en savunmasız hâlimiz olan uyku için gereken “güvendeyim” duygusunun hayatın ilk yıllarındaki en temel kaynağı yine ebeveynle kurulan ilişkidir. Bu pencereden bakınca, bağlanma kavramının bebek ve çocuk uykusunda önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz.

Bir ilişki içinde güvende hissetmek ne demektir? Güvende hissetmek; kapsanmış, sarılmış hissetmektir. Söz konusu ilişkide fiziksel ve duygusal ihtiyaçların karşılanmasıdır. Görülmek, anlaşılmak, saygı görmek, öngörebilmek… Ayrıca bir ilişkide güvende hissetmek için stres anlarında anlaşılmaya ve sakinleştirilmeye ihtiyaç vardır. Yaşamın ilk yıllarında uykuya geçiş son derece kaygı uyandıran, belirsizliklerle dolu bir deneyimdir. Bu anlarda sarılmaya, sarmalanmaya, sakinleştirilmeye ihtiyaç vardır. Çocuğun gece uykuya geçmesi bir ayrılıktır, uyandığında ise ebeveyninden destek alması bir buluşma sürecidir. Ayrılma ve tekrar buluşma, bağlanma ilişkisi içinde en temel dinamiktir.

Sonuç olarak bağlanma ilişkimiz bebeğimizle olan ilişkimizi ve onun uykusunu etkileyen en temel faktörlerden birisidir. Bağlanma konusu kapsamında çocuğumuzun uyku kalitesini artırmak için aklımızda tutmamız gereken önemli noktalar bulunmaktadır. Çocuğumuzla olan ilişkimizin tutarlılığı, uykuda ve uyanıklıkta bir bütünlük içinde yaşanması güven vericidir. Çocuğumuzun ihtiyaçlarını karşılamak kadar önemli olan bir diğer konu bu ihtiyaçları nasıl karşıladığımız, ona nasıl hissettirdiğimizdir. Fiziksel ihtiyaçlarını karşıladığımız gibi düzenli ve tutarlı bir şekilde duygusal ihtiyaçlarını da karşılamalıyız. Uyku öncesi rutini oluşturmak (masaj yapmak, hikâye okumak, oyun oynamak…) bağlanma ilişkisinin aktifleşmesini sağlar ve güven verir, dolayısıyla uykuya geçişi kolaylaştırır.

Duygu kontrolü ve uyku arasında ilişki var mıdır?

Çocuğu gerçekten anlamak için onun beyin ve sinir sisteminin nasıl çalıştığını bilmeliyiz. İnsan beynini en rahat anlamamızı sağlayan yaklaşım alt-üst beyin modelidir. Aşağıdan yukarıya doğru gelişen bir sistemdir. Önce alt beyin gelişir, sonra üst beyin inşa olur. Alt beyin bölgemiz ilkel beyin ve duyusal beyinden oluşur. Bu bölge, temel fonksiyonlarımızdan sorumludur; nefes almak, kendimizi savunmak, duyusal verileri algılamak, duygusal tepkilerin üretilmesi gibi. Üst beynimiz ise dünyayı daha iyi algılamamızı ve anlamamızı sağlayan daha gelişmiş fonksiyonlardan sorumludur; mantık yürütme, problem çözme, neden-sonuç ilişkisini oluşturma, empati yapma, düşünme gibi. Tahmin edeceğiniz gibi erken çocukluk yıllarında üst beyin yeterince gelişmemiştir ve karşımızda “mantık dışı hareket eden duygu topu” vardır.

Beynimizin strese verdiği tepkileri incelediğimizde stres anlarında alt beynimiz yani ilkel-duygusal beynimiz devrededir. Bu, bedenden ve çevreden gelen duyusal/duygusal verilere sinir sistemimizin nasıl tepki vereceğini düzenler. Savunma sistemleri devreye girer. Eğer kişi kendisini güvende hissediyorsa bu sistemler devreye girmez; iletişime açık ve rahat hâl korunur. Erken çocukluk döneminde üst beyin işlevleri gelişimsel olarak tam oluşmadığından dolayı yetişkinler için “mantıklı gelmeyen” birçok durum bebekler ve çocuklar için kaygı, endişe ve stres uyandırıcıdır. Üst beyin geliştikçe daha anlamlı tehlike algıları oluşmaktadır.

Duygu düzenleme becerisi, sinir sistemini düzenleyebilme becerisidir. Kaygı, utanç gibi zor duygularla baş edebilme; heyecan, hüzün ve yas gibi duyguları sağlıklı dışa vurup bu durumların içinden çıkabilmedir. Yetişkin beyninin maksimum kapasiteye sahip olduğu hâlde bazen son derece duygusal kararlar verebildiğini veya tepkisel olduğunu düşünürsek henüz bu kapasiteye sahip olmayan ve alt beyin fonksiyonlarını kullanan bebek ve çocukların hayatı nasıl yaşadığını anlayabiliriz. Duygu düzenleme becerisinin oluşması, üst beyin fonksiyonu sağlıklı gelişmiş çocuklarda 3-4 yaşlarında beklenir. Bebekler nörolojik olarak bu gelişmişlikte olmadığından duygu düzenleme becerilerini ebeveyninden aldığı duygusal ve duyusal destek eşliğinde tecrübe ederek zamanla geliştirirler. Ebeveyn, bu anlarda kendi olgun sinir sistemini bebeğine ödünç verir. Duyguları dengelemekte çocuğa hem model hem de rehber olur. Çocuğun, ebeveynin sakin yüz ifadesine, göz teması kurmasına, kucağına alıp ritmik şekilde sallanmasına, ten teması kurmasına, şefkatli bir ses tonuna ihtiyacı vardır.

Peki, uyku için duygu düzenlemenin önemi nedir? Hepimiz, uyku için sakinleşmemiz gerektiğini veya tedirgin ve huzursuz olduğumuzda zor uyuduğumuzu gözlemlemişizdir. Yani uyumak için sakinleşmeye ve dinginleşmeye ihtiyacımız vardır, bu da ancak duygularımızı düzenlemekle olur. Bebek ve çocuklarda gördüğümüz çoğu uyku probleminin altında duygu düzenleme güçlüğü olduğunu görmekteyiz. Bundan dolayı duyguları anlamak, çocuğa şefkatli bir liman olmak, duygu düzenleme becerisinin gelişimine katkı sağlamak çok önemlidir.