Makale

ZİNDANDAN SARAYA BİR İFFET ABİDESİ: HZ. YUSUF

ZİNDANDAN SARAYA BİR İFFET ABİDESİ:
HZ. YUSUF
Prof. Dr. Âdem APAK
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Sözlükte “haramdan uzak durmak, helal ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak” anlamına gelen iffet kelimesi, ahlak kitaplarında insandaki arzu (şehvet) gücünün sağlıklı işleyişinden hâsıl olan durumu ifade etmek üzere kullanılmış ve insan için en başta gelen erdemlerden biri kabul edilmiştir. İffet tabirini genel anlamıyla “yeme içme ve cinsî arzu konusunda ölçülü olmak, nefsin aşırı isteklerini bastırıp dinin ve aklın buyruğu altına sokmak suretiyle kazanılan erdem” şeklinde özetlemek mümkündür.

Kur’an-ı Kerim’de olgun Müslüman sayılmak için iman edip ibadetleri yerine getirmek yeterli görülmemiş, insanın iffet, hayâ, edep, zühd, kanaat gibi faziletlerle donanması ve genellikle din bakımından günah sayılan, ayıp ve kötü kabul edilen tutum ve davranışlardan uzak durmasının gerekliliği de vurgulanmıştır.

İslam âlimleri günahın her türlüsünden kaçınmayı ve iffetli yaşamayı dinde ve ahlakta kemale ulaşmanın şartı olarak görmüşlerdir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.), “Her kim ağzına ve cinsel arzularına hâkim olacağına dair bana söz verirse ben de onun cennete girmesine kefil olurum.” (Tirmizi, Zühd, 61.) hadisi, iffet erdeminin mahiyetini ve İslam ahlakındaki önemini ortaya koymaktadır. “Her dinin bir ahlakı vardır, İslam’ın ahlakı da hayâdır.” mealindeki hadis de (İbn Mace, Zühd, 17.) aynı gerçeğe işaret eder. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için Mustafa Çağrıcı, İffet, DİA, XXI, 506-507.)

İlahi vahyi insanlara ulaştırmak için gönderilmiş bulunan Allah elçilerinin en önemli görev ve misyonlarından birisi de kavimlerini güzel ahlaka davet etmek ve bu konuda insanlara örnek olmaktır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de zikri geçen peygamberlerin farklı ahlaki erdemleri örneklerle sunulmaktadır. Bu ahlaki erdemlerden biri olan iffet konusunda da şüphesiz akla ilk gelen Allah elçilerinden birisi Hz. Yusuf’tur.

Hz. Yusuf kıssası Tevrat’ta ve Kur’an’da ayrıntılı biçimde anlatılmakta, bu iki anlatım arasında büyük ölçüde benzerlik bulunmaktadır. Diğer taraftan Kur’an-ı Kerim’de diğer peygamberlere ait kıssalar farklı surelerde yer aldığı hâlde Hz. Yusuf kıssası üstelik “ahsenü’l-kasas” nitelemesiyle tek bir surede kronolojik bütünlük içinde nakledilmektedir. (Ömer Faruk Harman, Yusuf, DİA, XLIV, 1-5.)

Kur’an’da yer alan kıssa aynı isimle anılan surede Yusuf’un rüyasıyla başlar. Yusuf gördüğü rüyayı babasına anlattığında babası kıskançlıkları sebebiyle kendisine zarar vereceklerini düşünerek bu rüyayı kardeşlerine anlatmamasını tembihler. (Yusuf, 12/5-6.) Diğer taraftan babasının Yusuf’a olan ilgisi çoktan kardeşlerinin dikkatini çekmiş, kıskandıkları için ondan kurtulmak üzere plan yapmaya başlamışlardı. Nitekim babalarından ısrarla izin alarak birlikte oynamak üzere Yusuf’u yanlarında götürdüler. Planladıkları gibi onu kuyuya atıp elbisesine de kan sürmek suretiyle onun vahşi hayvanlar tarafından parçalandığını söyleyip babalarını kandırmaya çalıştılar. (Yusuf, 12/8-18.)

Hz. Yusuf’un atıldığı kuyudan su almak için oradan geçen bir kervanın mensupları onu köle edinerek çok ucuz bir fiyata Mısır kralının üst düzey yöneticilerinden “Aziz” denilen bir adama sattılar. Kur’an bu durumu şöyle tasvir eder: “Mısır’da onu satın alan adam karısına dedi ki: ‘Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlat ediniriz.’ İşte böylece (Mısır’da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf’u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.” (Yusuf, 12/21.)

Hz. Yusuf, efendisinin evinde rahat bir hayat sürdü. Öyle ki burada kendisine köle veya hizmetçi değil evin esas çocuğu gibi muamele edildi. Büyüdü, yakışıklı ve gürbüz bir delikanlı hâline geldi. Onun varlığı ve hâli ev sahibinin hanımının da dikkatini çekiyordu. Kadın sonunda bütün kadınlık cazibesini kullanarak onu kendisiyle birlikte olmaya, haram işlemeye davet etti. Bu durum her ikisi için özellikle de Hz. Yusuf adına bir iffet imtihanına dönüştü. İmtihanın aşamaları Kur’an’da şöyle aktarılır: “Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve ‘Haydi gel!’ dedi. O da ‘(Haşa!) Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki zalimler iflah olmaz!’ dedi. Andolsun ki kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlaslı kullarımızdandı. İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: ‘Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir?’ Yusuf: ‘Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi.’ dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: ‘Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.’ (Kocası, Yusuf’un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce (kadına): ‘Şüphesiz…’ dedi; ‘Bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür! Ey Yusuf! Sen bundan (olanları söylemekten) vazgeç! (Ey kadın!) Sen de günahının affını dile! Çünkü sen günahkârlardan oldun.’” (Yusuf, 12/23-29.)

Hadiseyle ilgili yapılan hakkaniyetli tahkikat sonucunda Hz. Yusuf’un masum olduğu ortaya çıktı. Ancak bununla birlikte şehirdeki insanlar meseleyi dedikodu malzemesi yapmayı sürdürmüşlerdir. Yusuf ile hanımı hakkındaki dedikodunun önünün alınamaması üzerine Aziz, hem kendisinin hem de eşinin itibarını kurtarmak düşüncesiyle Yusuf’u zindana atarak zımnen sorumluluğu onun üzerine yıkmaya çalıştı. (Yusuf, 12/35.) Buna mukabil kendi iffetinden emin olan Hz. Yusuf ise başına gelenler konusunda “Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen onlara meyleder ve cahillerden olurum!” sözleriyle Allah’ın hükmüne razı olduğunu beyan etmiştir. (Yusuf, 12/33.)

Hz. Yusuf uzun süre zindanda kaldı. Âdeta iffetli olmasının bedelini haksız yere zindanda kalmakla ödüyordu. Ancak bundan şikâyetçi olmak bir yana zindan arkadaşlarına ilahi tebliğde bulunuyor, onları putları terk etmeye ve Allah’ın birliğine davet ediyordu. (Yusuf, 12/39-40.) Bu sürede Allah kendisine rüya yorumlama kabiliyetini bahşetmişti. Nitekim iki zindan arkadaşına yorumladığı rüyalar gerçek çıktı. (Yusuf, 12/41-42.)

Hz. Yusuf zindanda iken bir gece karmaşık rüya gören Mısır kralı gördüğü rüyanın yorumlanması için uygun kişi bulamayınca bu konuda şöhreti duyulan Hz. Yusuf’a müracaat etmek için onun yanına daha önce kendisiyle birlikte zindanda kalan saray görevlisini gönderdi: “(Yusuf’un yanına gelerek dedi ki) ‘Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! (Rüyada görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan (başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki insanlara (isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.’ Yusuf dedi ki: ‘Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız. Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar (tohumluk) hariç o yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir. Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki o yılda insanlara (Allah tarafından) yardım olunacak ve o yılda (meyve suyu ve yağ) sıkılacaktır.’” (Yusuf, 12/46-49.)

Hz. Yusuf’un rüya yorumundan son derece memnun olan Firavun onun derhal serbest bırakılmasını emretti. Ancak Hz. Yusuf, kendisine yapılan iftira temizlenmeden ve iffetli olduğu ilan edilmeden hapishaneden çıkmayacağını beyan edince kral durumu tekrar tahkik etmeye karar verdi: “(Kral kadınlara) dedi ki ‘Yusuf’un nefsinden murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi?’ Kadınlar, ‘Haşa! Allah için biz ondan hiçbir kötülük görmedik.’ dediler. Aziz’in karısı da dedi ki: ‘Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.’ (Yusuf dedi ki): ‘Bu, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah’ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını (herkesin) bilmesi içindir. (Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (Yusuf, 12/50-53.)

İffet abidesi Hz. Yusuf peygamber, yöneticilerin ve halkın olduğu kadar bu davranışıyla Allah’ın da rıza ve hoşnutluğunu hak etmiştir: “Ve böylece Yusuf’a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. İman edip de (kötülüklerden) sakınanlar için ahiret mükâfatı daha hayırlıdır.” (Yusuf, 12/56-57.) Hz. Peygamber (s.a.s.) de Hz. Yusuf gibi iffetli yaşayan ümmetleri müjdelemek adına hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde arşın gölgesinde barındırılacak yedi grup insan arasında güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım.” diyerek yaklaşmayan iffetli genci de zikretmiştir. (Müslim, Zekât, 91.)

Hz. Yusuf’un masumiyeti ilan edilmiş, iffeti tescil edilmiştir. Firavun dürüst ve iffetine sahip olan bu delikanlıyı davet edip kendisinin en yakın yetkili danışmanı olarak görevlendirmiştir. (Yusuf, 12/54.) Görevi üstlenen Hz. Yusuf ülkede üretimi artırmış, ihtiyaç fazlası olan ürünleri depolarda muhafaza etmiştir. Nihayet kıtlık yılları gelince stok edilmiş olan ürünler halkın hizmetine sunulmuştur. Öyle ki her taraftan insanlar gelerek Mısır’dan erzak satın almaya başlamışlardır. Diğer taraftan babası Hz. Yakub da oğullarını erzak almak için Mısır’a göndermiştir. Kardeşlerini tanıyan Hz. Yusuf bütün ihtiyaçlarını karşıladığı gibi daha sonra babası, annesi ve bütün yakınlarını Mısır’a davet edip onların burada rahat bir hayat sürmelerini sağlamıştır: “Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (ona kavuştukları için) secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: ‘Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (çok şey) lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Yusuf, 12/100.)