Makale

TAKDİM

TAKDİM

Yunus Emre, tasavvuf edebiyatımızın satır başı isimlerindendir. Selçukluların tarih sahnesinden çekilmesinin ardından Anadolu’da baş gösteren kaos ve huzursuzluk atmosferinde yaşayan Yunus Emre, kısa sürede halkın çok sevdiği, şiirlerini dilden dile aktardığı, hakkında efsane ve menkıbeler biriktirdiği bir şahsiyete dönüşmüştür. Tekkelerin Anadolu’da yaygınlaştığı bir dönemde Yunus Emre, daha önce ulema çevrelerinde karşılık bulan tasavvufi meseleleri söyleyişi kolay şiirleriyle halkın sofrasına taşımıştır. Şüphesiz onun hikmet anlayışının, sonraki yüzyıllarda Anadolu’da yoğrulacak olan İslami şuura önemli katkısı olacaktır.

Yunus Emre ilahi aşkın şairidir. Gönülden dökülen şiirlerinde Allah (c.c.) aşkı merkezî bir konumdadır. Aşk, onda bir duygu durumu olduğu kadar bir değer olarak da öne çıkar. İnsan-ı kâmil tanımı, hayat ve ölüm hakkında söyledikleri daha sonraki yıllarda “Anadolu irfanı” olarak nitelendirilecek bilincin mayalanmasına vesile olmuştur. Halkın Yunus Emre’yi bağrına basması, ondan “bizim Yunus” diye söz etmesi, muhtelif bölgelerde makamlar inşa etmesi, tasavvuf edebiyatında pek çok ismin Yunus’un Divan’ındaki üsluba özenerek eserler vermesi, onun Anadolu insanının kolektif bilincinde bıraktığı derin tesirle ilgilidir.

Toplumun her kesiminden insanın Yunus Emre şiirlerinden alacağı öğütler, edineceği bilgelikler vardır. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır” mısraları insana irfanı aşılayan mahiyettedir. Yunus Emre, şiirinin merkezinde ilahi aşk, ilahi aşkın merkezinde ise insan gönlü vardır. Nitekim insan, gönlü sayesinde Rabbinin sevgisini elde edebilir, O’na aşkla bağlanabilir, teslim olabilir ve coşkuyla kulluk edebilir. Gönül, Yüce Yaradan’ın evidir. Bu sebeple gönlü yıkmanın, incitmenin, hor görmenin sonuçları da ağır olacaktır.

Bugün Yunus’un sesine, nefesine her zamankinden daha çok muhtacız. Modern çağ, ilahi aşkın doğup büyüyeceği gönül yurdunu âdeta kurak bir ülkeye dönüştürmüştür. İnsanlar arasında iletişimsizlik, anlayışsızlık, gizli açık zorbalık biçimleri, bizleri Yunus’un gönül dilinden fersah fersah uzağa düşürdü.

Diyanet Dergisi olarak 2021 yılının Yunus Emre Yılı ilan edilmesini fırsat bilerek okurlarımızın huzuruna “İlahi Aşkın Şairi Yunus Emre” dosyasıyla çıkıyoruz.

Bu sayımızda Prof. Dr. Bilal Kemikli, “Yunus Emre’nin İzinde”; Prof. Dr. Mustafa Kara, “Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli ve Mevlana’nın Yaşadığı Yüzyıla Genel Bakış”; Doç. Dr. Mehmet Emin Bars, “Yunus Emre Mirası”; Meral Günel, “Yunus Bize Ne Söyler?” başlıklı yazılarıyla katkıda bulundu. Bu ayki söyleşi konuğumuz Yunus Emre üzerine çalışmalarıyla tanıdığımız Prof. Dr. Mustafa Tatcı hocamız.

Üç ayların manevi soluğunu hissettiğimiz zaman dilimlerine yaklaşırken bu vesile ile tüm insanlığı sağlık ve huzur dolu bir dünyaya eriştirmesini Yüce Mevla’dan niyaz ediyoruz. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere.

İyi okumalar...

Doç. Dr. Fatih KURT