Makale

DİYANETE SORALIM

DİYANETE SORALIM

NAMAZDAN ÇIKARKEN VERİLEN SELAMIN HÜKMÜ NEDİR?
Hanefi mezhebinde tercih edilen görüşe göre namazların sonunda önce sağ tarafa, sonra sol tarafa yüz çevirerek selam vermek vaciptir. Bunun bilerek terk edilmesi, namazın tekrar kılınmasını gerektirir. Farkında olmadan terk edilmesi hâlinde ise bir şey gerekmez. Bu selamda “es-selamü aleyküm ve rahmetullah” cümlesinin “es-selam” kısmını söylemek vacip, “aleyküm ve rahmetullah” kısmını eklemek ise sünnettir. Bir görüşe göre de sağa selam verilmesi vacip, sol tarafa selam verilmesi sünnettir. Namazdan çıkılması, bütün imamlara göre yalnız bir selam ile olur, bununla namaz biter. (İbnü’l-Hümâm, Feth, I,328; Zeylaî, Tebyîn, I, 125.) Birinci selamı vermeyi farz gören Şafiilere göre bunun terk edilmesi namazı da iptal eder. (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 273.)


NAMAZDA KAVME VE CELSENİN HÜKMÜ NEDİR, NE KADAR BEKLEMEK GEREKİR?
Kavme; namazda rükûdan kalkarken, secdeye gitmeden önce iyice doğrulmak ve en az bir kere “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm” diyecek kadar ayakta durmak; celse ise namazda iki secde arası en az bir kere “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm” diyecek kadar oturmaktır. Hanefilere göre celse ve kavme vaciptir. Yanılarak terk edilirse sehiv secdesi yapmak gerekir. Bilerek terk edilirse tahrimen mekruhtur, namazın iade edilmesi gerekir. İmam Şafii, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise celse ve kavme farzdır, bilerek terk edilirse namaz bozulur. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 149, 157; İbn Kudâme, el-Muğnî, II, 423; Nevevî, Ravda, II, 356-357.) Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatmaktadır: “Hz. Peygamber bir gün mescide girdi, peşinden de bir adam gelerek namaz kıldı. Sonra gelip Hz. Peygamber’i (s.a.s.) selamladı. O da selamını aldı ve ‘Dön ve namazını yeniden kıl.’ dedi. Bu durum üç kez tekrar etti, sonuncusunda şöyle buyurdu: ‘Namaz kılacağın zaman tekbir al, sonra Kur’an’dan bildiğin kolay gelen bir yeri oku, sonra rükûya eğil ve uzuvların yerleşip rahatlayıncaya kadar rükûda kal. Daha sonra rükûdan kalk ve iyice doğrul. Sonra secdeye git ve orada uzuvların yerleşip rahatlayıncaya kadar kal. Daha sonra iyice yerleşinceye kadar otur, sonra tekrar secdeye kapan ve orada uzuvların yerleşip rahatlayıncaya kadar bekle. Bütün namazlarında böyle yap.” (Buhari, Ezan, 95.)


SECDEDE AYAKLARIN YERDEN KESİLMESİ NAMAZA ZARAR VERİR Mİ?
Secde ederken, rüknü yerine getirecek (Sübhânellâhi’l-azîm diyecek) kadar bir süre ayak parmaklarından birinin yere dokunması yeterlidir. Ayakların en az birisi bu kadar süre ile yere dokunmazsa namaz sahih olmaz. (Aliyyü’l-kârî, Fethu Bâbi’l-‘inâye, I, 228; Şürünbülâlî, Merâkı’l-felâh, 85-86.)


REVÂTİB SÜNNETLER DIŞINDAKİ NAFİLE NAMAZLARDA KAÇ REKÂTTA SELAM VERMEK DAHA FAZİLETLİDİR?
Gece kılınan nafile namazlarda iki rekâtta bir, gündüz kılınanlarda ise dört rekâtta bir selam vermek Hanefilere göre daha faziletlidir. Gündüz kılınan namazlarda bir selamla dört rekâttan, gece namazlarında ise tek selamla sekiz rekâttan fazla nafile kılmak mekruhtur. (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 231- 233; Aliyyü’l-kârî, Fethu bâbi’l-‘inâye, I, 331.) Şafiilere göre hem gündüz hem de gece kılınan nafile namazlarda iki rekâtta bir selam verilir. (Mâverdî, el-Hâvî, II, 289; Merğînânî, el-Hidâye, II, 37,38.)


CEMAATLE NAMAZ KILINIRKEN BAYILAN, HASTALANIP DÜŞEN, KALP KRİZİ GEÇİREN BİRİNE MÜDAHALE ETMEK İÇİN NAMAZI BOZMAK CAİZ MİDİR?
İslam dini, canın, malın, dinin, aklın ve neslin korunmasını zorunlu saymış, bunları korumaya yönelik her şeyi farz, bunlara zararlı olan her şeyi de haram kılmıştır. (Şâtıbî, el-Muvâfakât, I, 31 v.d.) Buna göre insan hayatı son derece önemlidir, korunmalıdır. Namaz da dinin beş temel esasından birisidir ve dinin direğidir. (Tirmizi, Îmân, 8; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, XXXVI, 344-345, XXXVI, 387.) Buna göre başlanan bir namaz normal şartlarda bozulmaz. Ancak; malı korumak, canı korumak ve önemli olan herhangi bir şeye zarar gelmesini önlemek amacıyla zaruri durumlarda farz veya nafile namaz bozulabilir. (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 121.) Bu itibarla cemaatle namaz kılınırken bir kişinin bayılması, kalp krizi geçirmesi, silahla vurulması, denize veya kuyuya düşme tehlikesi geçirmesi gibi durumlarda, yanı başındakilerin namazlarını bırakıp ona yardımcı olmaları gerekir. Bu kişiler namazlarını daha sonra iade ederler. (İbn Nüceym, el-Bahr, I, 276.) Zira Allah, zaruri durumlarda kul haklarına öncelik verilmesini istemiştir. (Serahsî, el-Mebsût, II, 186.)