Makale

KAR NE KADAR ÇOK YAĞSA YAZA KALMAZ

KAR NE KADAR ÇOK YAĞSA YAZA KALMAZ

Gülşen Ünüvar
Pedagog

En bildiğimiz yollardan, en bildiğimiz şekilde yürüdük. Cesaret hırkasını, omuzlarımıza itinayla bürüdük. Kendi tarzımızla konuştuk dost meclisinde. Ne kimseyi kırdık ne de üzdük neticesinde. Doğruluk dürüstlük ve erdem, rehberimiz oldu daima. Varacağımız yere, başımız dik vardık her şartta. Hâlimizden şikâyet etmek, aklımızın ucundan bile geçmedi. Gel vazgeç bu sevdadan diyenler oldu, zinhar zorumuza gitmedi! Tedbirimizi aldık ama sonunu takdire bıraktık. Vardır elbet bir hayır dedik, başımızı sağalttık. Sorarsanız, gayretimizin karşılığını fazlasıyla aldık mı diye. Ne zahmet edip sorun ne de biz söyleyelim size. Diyebilirim ki bazen aksilikler bizi gölge gibi takip eder. Bahtsıza yel karşıdan eser. Lakin hiçbir vakit isyankârlığa meyletmeyiz. Böyle böyle olacakken, neden olmadı demeyiz. Vardır yüce yaratanın bir bildiği. Her yaşanan bir musibet, budur bizim aklımızın erdiği. Varsın karşıdan essin rüzgâr, tıkasın nefesimizi. Nasibimiz ne ise onu yaşarız, daraltmayalım gönül kafesimizi. Başımıza geleni yaşarız, kimse heveslenmesin acziyetimize! Değil rüzgâr, tipi çıksa öf demeyiz hâlimize.

Zaman değişti, eskisi gibi değil artık muhabbetler. Ne sobada çay kaynar, ne mum ışığında sohbetler. Bahçede oyun oynayan yok, eksik şen kahkahalar. Parklar bomboş, evlerde tıkılıp kaldı çocuklar. Akan derelerde gemi yüzdürürdük biz eskiden. Yarış eder, taş sektirirdik suyun yüzeyinden. Arkadaş demek, kardeş demekti mahalle arasında. Körebe, saklambaç, yakan top oynardık gecenin karasında. Büyükleri sayar, küçükleri severdik ezelden. Bir kabahatimiz olsa, özrümüzü dilerdik tez elden. Bilmezdik hiç ne telefon ne tablet! Çık dışarıya oyna, çamurla üzerini kirlet. Çünkü böyle gördük etraftan, anadan babadan. Kim nasıl öğrendiyse öyle büyür atadan. Kişi, etrafında ne görüyorsa onu beller. Doğan çocuk, zamanesine çeker. İçinde yaşadığımız şartlar, bizi şekillendirir. Herkes yaşadığı çağın fırsatlarıyla değerlendirir. Yüzyıl öncesinin alışkanlıklarından dem vurmak, bazen boşa bir çaba. Değerlerimizi sürdürmek, her zaman boynumuzun borcudur ama. Dengeyi çok iyi kurmak gerek. Sevgi, saygı, iyi niyet ve koskoca bir yürek! Gelin eskiyle yeniyi harmanlayalım. Zamane çocuklarına hoşgörüyü elden bırakmayalım.

Bir işe yaramak ne kadar da kıymetli bir duygudur. Bir yaraya merhem olmak, ne kadar da huzur verici bir olgudur. Her anını faydalı bir şeylere harcayabiliyorsan ne mutlu sana. İhtiyacı olanın elinden tutabiliyorsan ne büyük umut insanlıktan yana. Tabii tüm bunlar için çalışkan olmak gerek. Planlı programlı, perşembeyi çarşambadan tahmin etmek… Pratik çözümler bulmak, çetrefilli tüm sorunlara. Uygun tencereye uygun kapak mesela. Ya da yarım kalmış bir bardağı doldurmak. Bitmemiş bir örgüyü tamamlamak. İşte bunların her biri birer uğraşı. Ama boş değil, olabildiğince fazladır yarayışı. Bir de tam aksine çevirirler maalesef bu durumu. Faydasız işlerle vakit geçirip çözümsüz bırakırlar sorunu. Devir daim eder, başladığı noktaya gelir kimisi. Boşa dönüyor çark diyerek çıkıp da uyarmaz birisi. Bu durum; bir damla su için umut bağlamak gibidir kevgire. Elektekini kovaya, kovadakini eleğe. Boş uğraşlar için söylenir bu sözler. Lüzumsuzluğa yok tahammül, düşüverir hemen o yüzler. Elek bir yana, kova bir yana gider. Kimseye olmaz faydası da zaman, uğraşlarını heba eder.

Zaman demişken, ne kadar da önemli bir kavram. İyi değerlendirmek lazım gelir, öyleyse kabiliyetine uygun davran. Vakitlice yat mesela, gece çok ilerlemeden. Saatler kısıtlı, uykunu almalısın horozlar ötmeden. İstesen de uzatamazsın günün doğuşunu bir saat bile. Ya da güneşin batışını erteletemezsin, bir saniye ileriye. En zifiri karanlık dahi aldatmasın seni. Eninde sonunda tan ağarır, esip geçer seher yeli. Gecenin kadrini, gece iken bil. İğneni hazır et, ipini gündüz gözü ile gündüzün ışığında il. Yoksa zordur geçen zamanı yakalamak. Fırsatın var iken değerlendir, nihayetinde güçtür toparlamak. İnciri vaktinde kopar, mevsimi geçerse dalında durmaz. Kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz. Kışın, kışa hazırlan, bırakma işini yarına. Yazlık işleri vaktinde yap, sonra kalırsın ayaza. İstesen de bulamazsın temmuzun ortasında kar. O zaman anlarsın ki mevsiminde sunulan her fırsat sana kâr. Herhangi bir şeyin fazlalığına güvenme. Yarın ne olacağı belli değil, tedbiri ele almaktan erinme.

Neyi nasıl söylesek boş, biraz da irfan gerek insana. Anlaşılmak önemlidir, aksiyse eziyet, sor bana! İsteriz ki leb demeden niyetimiz malum olsun. Kimse kimseye ön yargıyla yaklaşmasın, kalpler kalpleri bulsun. Varsa kusurumuz, söylensin yüzümüze. Yoksa şayet, alkış tutulsun sözümüze. En büyük erdem değil midir haklıya hakkını teslim etmek? Takdire şayan bir maharettir aslında olgunca düşünmek. İnsan kolay kolay erişemez bu mertebeye. Ariflik zordur, bakmaz öyle ne ağalığa ne beyliğe! Ağır başlı yürümek gelir her şeyden önce. Adaletli davranabilmeli, bir mazlumun sana işi düşünce. Mal mülk para pul, hepsi yalan. Bilgili ve erdemli misin, budur dünyada aslolan. Gösteriş, şatafat, şaşaa… Hiçbiri seni sen yapmaz, bunlar bildiğin göz boyama. Bazen yitirir kelimeler bile önemini. Geçersiz kılıverir, söz uçar yazı kalır deyimini. İşte o zaman duruşun girer devreye. Ulu bir çınar gibi dimdik, asalet yayarsın çevreye. Onurlu bir hayatın tasviri işte tam olarak da böyledir. Ne mal iledir, ne sal iledir. Beyim, ululuk, kemal iledir.