Makale

BİLGİNİN BAĞLANTI NOKTASI: SİNAPS

BİLGİNİN BAĞLANTI NOKTASI: SİNAPS

Biz, insanı gerçekten en güzel bir biçimde yarattık. (Tîn, 95/4)

Beyin. Vücudun yönetim merkezi, bizi biz yapan en önemli organ. Hemen hemen 1,5 kg ağırlığında; ortalama 1200 cm3 hacme sahip ve yaklaşık 100 milyar hücreden mürekkep karmaşık bir yapı. O kadar karmaşık ki sınırları ve işlevlerini bilmiyoruz, bilemiyoruz.

Beyin, mevcudiyetimizin henüz ilk dönemi olan embriyo aşamasında gelişime başlıyor. Sinir sisteminin de temelini oluşturan ilk beyin hücreleri, embriyo henüz 4 haftalıkken oluşuyor ve dakikada 50 ila 100 bin gibi inanılmaz bir hızla üretiliyor. Üretilen her hücre, beynin ve beyinle koordineli olarak çalışan sinir sisteminin ilgili bölümüne gönderiliyor ve burada yapacağı görev alanında işe başlıyor. Şöyle ki kafamızın arka tarafında yer alan oksipital loba gönderilen hücreler, görme ile ilgili işlevlerde; ön kısımda yer alan frontal loba gönderilenler ise bilinçli düşünme, problem çözme gibi hususlarda uzmanlaşıyor.

Doğuma kadar hayat boyunca ihtiyacımız olan tüm sinir hücreleri üretiliyor. Ancak bu hücreler birbirine bağlı değil. Aralarında sinaptik yarık adı verilen küçük boşluklar var. Öğrenme dediğimiz yaşamsal tecrübeler de işte tam bu boşlukta başlıyor. Bebek, doğumdan sonra dış dünyaya dair her şeyi ama her şeyi bu sinaptik bağlantılarla öğreniyor; kokuyu, sesleri, ağzındaki dili, emeklemeyi, yürümeyi, anlamlı sesler çıkarmayı, kalem tutmayı ve hatta nefes almayı… Kısacası insan beyni, öğrenmeye hazır hâlde dünyaya geliyor. Ama öğrenme ve beyin gelişimi, dünyadaki yaşantıların yol açtığı sinaptik hareketlerin nihayetinde gerçekleşiyor.

İşte bu öğrenmelerden sorumlu olan ve sinir hücreleri arasındaki bağlantı noktalarını inşa eden küçük aygıtlara sinaps deniyor. Sinapslar, sinir hücreleri arasındaki boşluğu bir nevi kimyasal bağ veya elektriksel iletim ile birbirine bağlıyor. Bu bağlantılar da parmaklarımızı klavye üzerinde gezdirmek, bu yazıyı okurken gözlerimizi soldan sağa ve yukarıdan aşağıya kaydırmak, ayakkabılarımızın bağını bağlamak, bir havuz problemini çözmek, renkleri adlandırmak, gelecek nesillere hikâyeler aktarmak ve ilerlemek için gaz pedalına basınç uygulamak gibi pek çok davranışla neticeleniyor. Öğrenilen her bilgi, kazanılan her davranış, edinilen her tecrübe beynimizde küçücük odaların açılmasını sağlıyor. Bu odaların anahtarını ise tahmin edeceğiniz gibi sinapslar oluşturuyor.

BİLİYOR MUYDUNUZ?

Vücuttaki sinaps sayısı trilyonlarla ifade ediliyor. Çocuklar yaklaşık 10 bin trilyon (1016) sinapsa sahipken yetişkinlerde bu rakam yarı yarıya azalarak yaklaşık 5 bin trilyona kadar düşüyor. Bu, sanılanın aksine olumlu bir azalma. Sinaps sayısının azalması öğrenilen bilginin kalıcılığını ve beynin istenilen düzeyde proglamlanabildiğini ifade ediyor.

Sinapslar bilginin nereye gideceğini yönlendirmekten de sorumlu. Kulak vasıtasıyla alınan sesi beynin duyma merkezine, ten vasıtasıyla hissedilen ısıyı ise yan loba yani dokuma ve hissetme duyumuzun algılandığı bölgeye yönlendiriyor. Bu da beynin ve dolayısıyla vücudun mükemmel bir denge üzerinde çalışmasını her an yeniden sağlıyor.

Ergenliğe kadar beyin, baş döndürücü bir hızla gelişim gösteriyor. Bu gelişim ise sinapslar sayesinde mümkün oluyor. Yani bir çocuk ne kadar çok bilgi ile karşılaşırsa sinapslar o kadar çok hücreye bağlanıyor ve az önce bahsettiğimiz odacıkların hem sayısı hem de kalıcılığı artıyor.