Makale

ZAMANIN AHENGİ

ZAMANIN AHENGİ

Zeynep YEŞİLDAL AKTAŞ
DİB Yazma Eser Uzmanı

İnsanoğlu yaratıldığından bu yana “Ben neyim, niçin yaşıyorum?” sorularını sormuştur. Bu sorulara cevap ararken göklerde pek çok işaretler bulmuştur. Zaman denilen olgunun gidişatına yön verme duygusu bu harmoniyi belirlemede önemli bir yapı taşı hâline gelmiştir. Bunun yapılması için gereken şey de bu gidişata bir sınır tayin etmekten geçmektedir. İşte bu sınırlar karşımıza zamanın ölçümünü çıkarmıştır. Zamanın ölçümünün kolay hâle gelmesi de insanoğlunun hayatında astronomiyi gerekli kılmıştır. Astronominin dinî boyutu ile birlikte bu mevzuya ilgi daha da artarak devam etmiştir. Astronominin sadece günlük hayatı değil ibadetleri de ilgilendiren bir boyutu olduğundan daha İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren bu bilim dalına güçlü ve sağlam bir yöneliş olmuştur. Bunun sonucunda ise insan hayatında yadsınamaz yeri olan önemli bir bilim dalı ilm-i felek ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte Müslüman âlemi için olmazsa olmazı ibadet vakitlerinin tespiti söz konusudur. Astronomi bilimi bu boyutuyla Müslümanların ilgilendikleri özel ve vazgeçilmez bir alan haline gelmiştir.

Gök bilimi anlamına da gelen astronomi aslında yıldızların ve gezegenlerin incelenmesini anlatmaktadır. Buna ilaveten gezegenlerin hareketlerinin hesaplanması da bu alanın konusunu teşkil etmektedir. Bu açıdan konuya baktığımızda astronominin en eski ilimlerden biri olduğu görülmektedir. Her daim canlı ve diri olan insanlığın kâinatı anlama ve anlamlandırma çabası astronomi biliminin gelişmesine ve ilerlemesine büyük katkı sağlamıştır.

İslam dini açısından, zamanın değerlendirilmesinde, pratik olarak günün planlanması oldukça önemlidir. Bu amaçla vaktin faydalı ve işlevli değerlendirilmesi için Müslümanların günlük, haftalık ve yıllık ibadetleri belirli bir düzen altına alınmıştır. Asıl gaye insan yaşamının en verimli şekilde geçirilmesini sağlamaktır. Yapmayı planladığı işler ve günlük uğraşlar, ibadetler için ayrılacak vakitler, yaşamın içine belirli bir düzene göre serpiştirilmiştir. İbadetler gündüzleri güneş ışığına göre düzenlenirken geceleri ise ay ışığına ve evrelerine göre tayin edilmiştir. Bu nedenledir ki daha ilk dönemlerden itibaren Müslüman bilim adamları ve yöneticileri ayın ve güneşin hareketlerini takip etmeye başlamışlardır.

Astronomi bilimi çok kapsamlı ve geniş bir alandır. Eski dönemlere baktığımızda bu alanda yazılmış sayısız eser ve şerh karşımıza çıkmaktadır. Bazı eserler yıldızları büyüklükleri, aralarındaki uzaklık ve hareketleriyle incelemektedir. Yine astronomi cetvellerinin kullanımı, takvimlerin düzenlenmesi, tarihlerin tespiti gibi alanlarda da mevcuttur. Bununla birlikte dünyanın dönüşü ve yıldızların hareketi bu alanın konularından olmuştur.

Bu ilme katkı sağlayan önemli bir astronomi âlimi İbnü’l-Mecdî’dir. (ö. 850/1447) Kendisi başlangıçta miras hukukunu (ferâiz) kavrayabilmek için bu alanla meşgul olmaya başlamış fakat sonrasında kendini astronominin içinde buluvermiştir. Geometri ve astronomi konusundaki üstün başarısı bu alanlarda otorite sayılmasını sağlamıştır. Hayatının çoğunu sosyal ilişkilerden nispeten uzak kalarak ilmî çalışmalarla geçirmiş, hatta bu sebeple ruhi bunalıma düştüğü hâlde (Sehâvî, I, 300-302.) insanlar arasında dindar, nüktedan ve hayırsever kişiliğiyle tanınmıştır. İbnü’l-Mecdî her ne kadar miras hukuku alanında tanınmışsa da kendisi Mısırlı astronomlar silsilesinin son halkalarından birisi olmuştur. İbnü’l-Mecdî’nin astronomi cetvelleri XIX. yüzyıla kadar Mısır’da yaygın biçimde kullanılmıştır.

Maalesef birçoğu günümüze ulaşmamış olan eserlerinin de var olduğu bilinmektedir. Yazdığı eserlerin otuzdan fazlası astronomi ile ilgili olmakla birlikte daha da detaya inerek astronomik ölçüm aletleri hakkında da bilgi vermiştir. Bazı eserlerinde ise astronomi cetvellerinden bahsetmektedir. Bu cetvellerinden bahsettiği bir eserinin nüshalarından biri de elimizde mevcuttur. Diyanet İşleri Başkanlığı Merkez Kütüphanesinde bulunan yazma eser koleksiyonumuzun arasında bu kıymetli müellifin iki risaleden oluşan eserinin bir nüshası bulunmaktadır. İlki Ġunyetü’l-fehîm ve’t-tarîk ilâ halli’t-takvîm adındaki astronomi ile ilgili nüshasıdır. İçerisinde geometrik şekiller de barındıran bu nüsha 5 Rebiulevvel 887 (24 Nisan 1482) tarihinde istinsah edilmiştir. Nüshanın varakları arasında “Faîde-î Azîme” diye bir bölüm daha vardır. Fakat eserin başka hiçbir nüshasına ulaşamadığımızdan asıl esere ait mi değil mi tam olarak netleştirilememiştir.

Bir diğer risalemiz de et-Teshîl ve’t-takrîb fî beyâni turuki’l-hal ve’t-terkîb adlı, astronomi cetvellerinin düzenlenmesi hakkında olan nüshadır. Oldukça nadir bir nüshadır. Her ikisinin de müstensihi Ahmed b. Muhammed Halîl el-Mukrîmî’dir. Burada önemli bir husus da müstensihin nüshasını Şeyh İzzeddin Vefaî’nin elindeki nüshadan istinsah etmiş olması ve en önemlisi de Şeyh İzzeddin Vefaî’nin bu nüshayı İbnü’l-Mecdî’nin (müellif) nüshasından çoğaltmış olmasıdır. Bu da nüshanın kıymetini arttırmaktadır.

Astronomiyi zamanın ahengi içinde anlamaya ve anlatmaya çalışmak her dönemde olduğu gibi günümüzde de devam edecektir. Bizler geçmişin bize sunduğu imkânları kullanarak geleceğe yön verme gayretini pekiştireceğiz. Böylece tarihin saçtığı ışıktan faydalanabilecek ve daha da geliştireceğiz.