Makale

DEPRESYON

DEPRESYON

Ayşe Handan Özkan Selim

Uzman Klinik Psikolog

Depresyon, bir tür duygu durum bozukluğudur ve çağımızda çok sık rastlanılan psikolojik rahatsızlıklardan biridir. Her 100 kişiden 5’inde görülür. Kişinin günlük aktivite ve çalışmalarını, üretkenliğini etkileyebilir; kendini çıkmazda, karamsar bir ruh hâli içerisinde hissetmesine sebep olabilir.

Depresyon, şiddetine göre sınıflandırılmaktadır. Bunlar; distimi (kalıcı depresif bozukluk) ve majör depresyondur.

Distimi (Kalıcı Depresyon)

Distimik kişiler genellikle düşük benlik saygısı, günlük aktivitelere karşı ilgisizlik ve üretkenlik eksikliği ile karakterize özellikler gösterir. Distimi de, ağır depresyon gibi ihmal edilmemesi gereken bir tür psikiyatrik rahatsızlıktır. Genellikle ilgi ve istek azalması olarak yorumlanabilen distimik depresyonda erken tedavi çok önemlidir. Distimik depresyon teşhisi almış kişi, bir süre sonra sosyalleşmekten uzak durur. Çünkü yaşamın seyri değiştiği için ruh hâli zaman ilerledikçe daha fazla kötüye gidebilir. Bu durum, kişinin kendisi ile beraber yakın aile çevresini de etkileyebilir.

Yaşamın seyrinde sıklıkla olumsuzluklar ve kayıplar yaşanabilmektedir. Üzücü ve yıkıcı olaylar, herkesin hayatında olabilmekte ve herkesi belli bir oranda etkileyebilmektedir. Zaman içerisinde, bu etkinin birey üzerinde azalması ve gidişatın değişmesi beklenmektedir. Böylece depresyonda olan bireyin hayata tekrar kazandırılması, içinde bulunduğu duygu durumundan çıkması önem kazanmaktadır.

Yaşamsal fonksiyonları yerine getirecek şekilde hareket edebilmek için gerekli enerji ve duygu durumuna sahip olabilmek önemsenmelidir. Çünkü depresyon hastalarının çoğunda ortaya çıkan yakınmalarda görülmektedir ki; kolunu kaldıracak veya eyleme geçecek enerjiye sahip olamamak ön plandadır. Aslında kişide eksik olan, enerji değildir. İçinde bulunduğu duygu durumu, depresyonda olan kişiye enerji sahibi olmadığını düşündürmektedir.

Majör Depresyon

Depresyon türleri içerisinde en şiddetlisi majör depresyondur. Kişilerin, kendilerini, “Kolumu kaldırmaya mecalim yok.” diye tasvir ettiği ve her türlü işlevsellikten alıkoyan bir durum olarak karakterize edilebilmektedir.

Günün çoğunda depresif, hüzünlü, mutsuz, umutsuz, hissetmek

Hiçbir şey yapmak istememek

Ciddi kilo kaybı veya ciddi kilo artışı yaşamak

Hareketsizlik, yataktan çıkmak istememek

Çok veya az uyumak

Enerjinin hızla düşmesi, sürekli yorgun hissetmek

Konsantrasyon kaybı veya kararsızlık yaşamak

Sık sık ölüm ve intihar düşünceleri içerisinde olmak

Hayattan keyif alamamak

Kendini önemsiz hissetmek, küçük görmek, beğenememek

Sürekli kendini suçlu ve günahkâr hissetmek

Majör depresyonun en çok görüldüğü kişiler, genetik yatkınlık olan bireylerdir. Ailede depresyon özellikli bireylerin çok olması, nesilden nesle modellenmekte ve bireyleri etkilemektedir. Ebeveynlerden birinin depresyona girmesi, sıklıkla en ufak olayda kendini güçsüz hissetmesi, nesilden nesle aktarılabilmekte, çocuklarda da yetişkinlik evresine gelindiğinde veya ergenlik döneminde sıklıkla gözlemlenebilen bir rahatsızlık olarak ortaya çıkabilmektedir.

Majör depresyona girmiş bir ebeveynin, kendi çocukları ile olan etkileşimi ve sosyalleşme süreci sekteye uğrayacağı için, çocuklarda ciddi anlamda içe kapanma, duygularını tanımakta ve tanımlamakta güçlük ortaya çıkabilmektedir.

Ayrıca majör depresyon; yeni doğum yapmış olan annenin içe kapanması, kimseyle konuşmaması, öz bakımını yapmakta zorlanması, bebekle ilgilenmek, bebeği beslemek istememesi şeklinde ortaya çıkabilmektedir.

Bu süreçte de lohusa annenin üzerine gitmek ve eleştirmek yerine, beslenmesine, güneş almasına, yürüyüş yapmasına, hayatın içine katılmasına yardımcı olmak; bebekle ilgili ufak ufak sorumluluklar vererek bireyi annelik sürecine katmak gerekmektedir.

Majör depresyonun görüldüğü durumlarda, kişiler arası iletişim ve etkileşim sekteye uğradığı için, hasta yakınlarının eleştirel olmak yerine, hasta olan bireye destek olmaları gerekmektedir.

Hasta olan kişi, kendine zarar verme düşüncesinde olabileceği için yalnız bırakılmamalıdır. Bu süreçte sosyal destek yanında uzman desteği ve takibi kaçınılmazdır.