Makale

GÖZ VAR IZAN VAR

GÖZ VAR IZAN VAR

Süreyya Meriç

Çinli yargıçlar 12. yüzyılda, düşüncelerinin anlaşılmaması için ise tutulmuş camlarla gözlerini saklıyor ve davalara öyle çıkıyorlardı. Bu olay bin yıl sonra bilim insanlarına ilham kaynağı oldu. 1913 yılında Sir William Cookes, mor ve kızıl ötesi ışınları emen bir cam üretecek ve güneş gözlüklerinin macerası başlayacaktı. Bunu 1929’da polarize özelliğinin keşfedilmesi takip edecek ve takvimler kırklı yılları gösterdiğinde güneş gözlükleri artık günlük yaşamın bir parçası olacaktı. Tarihçilerin genel kabulüne göre ilk güneş gözlüğünü kullanan isim İmparator Nero idi. İmparator güneş yansımalarından korunmak için zümrütten bakarak etrafını seyrediyordu ve bu pahalı aksesuar ilkel bir güneş gözlüğü olarak yorumlanmıştı. Peki, güneş gözlüklerini bir kenara bırakırsak insanların gerçekten ihtiyaç duydukları, görme bozukluklarına çareler üreten gözlükler ne zaman icat edildi dersiniz?
Gözlüklerin icadına geçmeden önce mercekler hakkında bilgi sahibi olmakta fayda var. Zira gözlüğün atası sayabileceğimiz ilk mekanizmalar, nesneleri büyüten mercekler. Arkeolojik bulgular merceğin tarihinin, camın tarihi ile yaşıt olduğunu ortaya koyuyor. Bundan bin yıllar önce Antik Mısır ve Mezopotamya’da merceğin kullanımına rastlanmış. Bilinen ilk mercek ise M.Ö. 700’lü yıllara ait.
Cam kürelere su doldurarak basit bir mekanizma oluşturan Antik Roma, henüz gözdeki kırma kusurlarını giderememişti ama nesneleri büyüterek görme işlemini kolaylaştırmıştı. Mercek teknolojisinin gelişmesi için ise daha uzun zaman beklemek gerekecekti. M.S. 1000 ile 1250 yılları arasına gelindiğinde optik bilimi çığır açtı. Görme işlevi, ışığın kırılması, renkler üzerine yeni ve bir o kadar farklı teoriler ortaya atıldı. İbni Heysem, optik üzerine yaptığı çalışmalarla literatürü yeniden inşa eti. Işığın nesnelerden kaynaklanmadığı, nesnelerden yansıdığı görüşü benimsendi. Gözlük de bu büyük gelişmeden nasibini aldı, ince kenarlı merceklerin nesneleri ve yazıları büyütme etkisi keşfedilerek okuma taşları icat edildi.
Tabii bütün bu çalışmalara, icatlara baktığımızda her birinin aslında birer büyüteç işlevi gördüğünü ve olsa olsa gözlüğün atası sayılabileceğini bilmekte fayda var. Bildiğimiz formdaki gözlüklere en yakın çalışma ise M.S. 1214-1292 yılları arasında yaşamış, İngiliz bilim insanı ve filozof Roger Bacon’a ait. Bacon, görme yetisi zayıflamış insanların ve bilhassa yaşlıların yazıları okumasını kolaylaştıracak bir cihaz olarak tanımladığı gözlükleri bilim dünyasına tanıtmıştı. 1280 yılında İtalya’da da benzer çalışmalar yürütülüyor, pek çok bilim insanı eş zamanlı olarak kendi şehirlerinde gözlük üzerine çalışmalarda bulunuyordu.
İsterseniz bu büyük icadı insanların nasıl karşıladığını anlamak için yaşlı bir İtalyan’ın sesine kulak verelim: “Yaşlandığım için yorgun düştüm. Gözlük denen bu camlar olmasaydı, ne okuyabilir ne de yazabilirdim. Gözlük, gözü iyi görmemeye başlamış zavallı yaşlı insanların yararlanabileceği yepyeni bir keşif.”
İtalya demişken gözlük çalışmalarında Venedik’in başı çektiğini de söylemek gerek. 1284 yılında İtalya’nın Venedik kentinde cam işçileri bir dernek kurdu. Derneğin faaliyetleri İtalya’yı gözlük üretiminin belirleyicisi hâline getirdi. Ayrıca burun üzerine konulan demir, ahşap ya da boynuz çerçeveli gözlükler de bu dönemde kullanılmaya başlandı. Tabii sık sık düştüklerini ve kullanımlarının hiç de kolay olmadığını belirtmekte fayda var.
Sonraki yüzyıllarda mercekler çeşitlendi. 16. yüzyılda kalın kenarlı mercekler keşfedilerek gözlüğün kullanım alanı genişletildi. Gözlüğün ergonomik yapısı ile ilgili gelişmeler de bu döneme rastlar. İtalyan gözlüklerinin burun üzerine kondurulduğunu ve her an düşme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını söylemiştik. Daha sonraları çerçevenin kenarına yerleştirilen bir sapla gözlükler ihtiyaç oldukça elle kullanılan birer enstrümana dönüştü. Lorgnette adı verilen bu gözlük bir eli sürekli olarak meşgul ettiği için kullanım kolaylığı sağlamıyordu. Bu durum gözlük tasarımının en az gözlüğün icadı kadar önemli olduğunu ortaya koydu.
17. yüzyılda gözlük takmanın, zekâ ve statü göstergesi hâline gelmesi ve Almanya’nın da gözlük üretiminde söz sahibi olması gelişmeleri hızlandırdı. 18. yüzyıla gelindiğinde gözlük sapı icat edilerek gözlüklerin yüzde sabit durması sağlandı. Çerçeve ve sap için farklı malzeme arayışlarına girildi. Ahşap, kemik ve çeşitli metaller çerçeve ve sap yapımında kullanıldı. 19. yüzyılda gözlük tasarımcısı James Ayscough, gözlük saplarına menteşe ekleyerek gözlüklere kıvrılabilme özelliği kazandırdı. 20. yüzyıla gelindiğinde gözlük üretimi, başlı başına bir endüstriye dönüştü. Ve 21. yüzyıl… Esnek çerçeveler, kırılmaz camlar, hem görme bozukluklarını gideren hem de dış mekânda güneş gözlüğü işlevi gören çift yönlü gözlükler, optik mağazaları ve sizi bütün bu dertlerden bir çırpıda kurtaran kontak lensler… Gelişen tıp ve yapılan ufak operasyonlarla tarihe karışan göz problemleri. Ne dersiniz? Gözlükle kurduğumuz bu bağ bir süre sonra azalacak ve büyük bir ihtişamla tarih sahnesine çıkan gözlükler bu defa sessiz sakin aramızdan ayrılacak mı?

Bilim insanları, ince kenarlı merceklerin büyütme etkisini keşfettiler ve ilk gözlük örneklerini bu mercekleri kullanarak yaptılar. İnce kenarlı merceğin bir çerçeve içine yerleştirilerek yazıların üzerinde gezdirildiği, bu sayede metni büyütüp okumayı kolaylaştıran okuma taşları gözlüğün ilk habercisi oldu.

16. yüzyılda gözlük üretiminin yaygınlaşmasıyla gözlükler sokak satıcılarının tezgâhlarında alıcıya çıktılar. Tabii gözlük alımı için herhangi bir doktor muayenesi gerekmiyordu, onlarca gözlük içerisinden deneme yanılma yöntemiyle size uygun gözlüğü bulmak zorundaydınız.

Pince-nez gözlük 16. yüzyılda icat edilmişti. Burun kemiği gözlüğün çerçevesi içine sıkıştırılarak sabit durabilen bu gözlük, hareket hâlinde ise yüzden düşmekteydi.
Monokl 16. yüzyılda kullanılan bir başka gözlüktür. Monokl tek bir göz için kullanılabildiği için odaklanma sorununa neden olmaktaydı.