Makale

Abartılı Söz Dilde Eğreti Durur

Abartılı Söz
Dilde Eğreti Durur
Gülşen Ünüvar
Pedagog

İyi ya da kötü her konuda var bir fikrimiz. Fikri­mize ayak uydurur mu bilinmez zikrimiz. Bilen konuşur, sonuna kadar savunur düşüncesini. Bilmeyen daha çok konuşur, zorla kabul ettir­mek ister cümlesini. Herkes her işe kalkışır ama layıkıyla yapamaz. Yaptım zannetse de işi ehli­ninki gibi olamaz. Kimileri her anlatılanı dinler dinlemesine lakin anlayamaz. Herkes davul çalar ama çomağını makama uyduramaz. Derim ki ben, ahkâm kesenin bakma sözüne. Ortaya koyduğu ürün önemli, mühim değil nasıl bir tavır takınmış yüzüne. Yok, ben de anlarım bu işlerden, ben de varım dersen olmaz! Boş konuşmalarla hiçbir tor­ba dolmaz. Yaparsın yapmasına, imkânsız diye bir şey söz konusu değil. Ama bana sorarsan mahir olanın önünde saygıyla eğil.

Herkes bildiği işi yapsın dedik. Uzmanı olmadığın konularda konuşma diye tembihledik. Sözlerimiz ne incitici ne de fazla kaba. İnsanoğlunun iyiliği içindir sarf ettiğimiz tüm çaba. Acele verilen ka­rarlar da aynı ayardadır aslında. Zor duruma sokar seni, yeterince düşünmezsen mesela. Önünü ardı­nı hesap ederek son hükmü vermeli. Araştırarak soruşturarak bir işe girişmeli. Eyvah ele geçmez sonra. Pişmanlığın aklını başına getirir ama ne fayda. Zamanımı boşa harcarım diye endişelen­me, bırak üçü beşi. Düşüne düşüne görmeli işi, son­ra pişman olmamalı kişi. Sor soruştur, bul buluş­tur. Ne başın ağrısın ne dizini ovuştur. En kıymetli vaktini ayır, hesabını iyi yap. En iyi bilsen bile yol­ları, en ziyansız olanına sap. Aklına gelir gelmez bir işe kalkışırsan sen zararlı çıkarsın. Düşünüp taşınıp hazırlanırsan daima kârda kalırsın. Kâr­dan kastım sanma ki gelir gider, para pul. Önünü görüp tedbirini alabiliyorsa hep kârdadır kul. Di­yeceğim o ki; çok düşün, gerekirse bir bilene da­nış. Kolayına kaçma, her şeyin en doğrusunu, en makbulünü bulmaya çalış. Bil ki aradığın şey, seni en hayırlı sona götürecek. Ne başın ağrıyacak ne de pişmanlık seni heder edecek.

Günün güzelliğine güvenme, elbet bitecek. Son­suz zannettiğin aydınlık, karanlığa bürünecek. Rengârenk çiçeklerle donatılmış tüm bahçe. Zan­neder misin ki solmadan kalacak öylece? Her şe­yin bir sonu vardır hayatta. Gül solar, güneş batar, rüzgâr göçer bulutla. Yerli yerinde kalan bir şey yoktur aslına bakarsan. Dünya malına, hep sen­de kalacakmış gibi meyletme. Evler, yatlar, katlar gelir geçer. Hiç gitmeyecek gibi olanlar bile gün gelir göçer. Hangi çiçek vardır, güzelliği ile solma­dık. Hangi gün vardır akşam olmadık? Henüz geç değil, gel güvenme gençliğine. Bel bağlama, bu­gün seni yücelten dinçliğine. Gün geçer, devran döner. Hiçbir şey aynı kalmaz, zaman bedelini öder. Dertlere gark oldum sanırsın, hiç bitme­yecekmişçesine. Fakat her sıkıntıyı küflendiren bir an vardır, yarın diye. Velhasıl kelam, iyi ya da kötü, her şeyin bir sonu var. Allah her daim yanı­mızda, her daim bize yâr.

Lüzumsuz konularla gel üzme kendini. Perişan olup da boş yere yıkma bendini. Yapabileceğin bir şeyler varsa elbette çabala. Fakat yoksa elden gelen bir çare, hırpalama kendini boşuna. Her umutsuzluk, her yeniliş bir yara açar sende. Za­manla büyür, koskoca uçurum olur sende. İnsan, en zayıf tarafından yara alır, bu böyle bilinir. Gön, yufkayerinden delinir. Hangi yanın hassaslaştıy- sa o tarafını kolla. Hiç yara almayacaksın diye bir kaide yok elbette. Maharet, yaralarını çarçabuk iyileştirmekte. Gözündeyse şayet yaran, ilk orayı gelir bulur aksilik. Yok, kalbinse nezakete hasret, hep oraya uğrar incinmişlik. İnanmıyorsan dön de bir bak insanların yaralarına. Göreceksin ki hep korktukları, hep korudukları taraflarında. Sakındık­ça gelip bulmuştur acı onları. Çünkü zayıflamıştır artık, dertten incelen yanları. Ah be insan, deri en hassas yerinden deliniyor! İnsan ki her türlü deliği kendiliğinden zannediyor.

Abartılı konuşmalar var bir de. Övünmeyi huy edin­miştir kendine. Her şeyin en güzeli onda. Bilmez ki kendisi yersiz bir zanda. En iyiyi o bilir, en güzeli onda görülür. En rahat, en düz onun yolunda yürü­nür. Kimseler yetişemez, ne boyuna ne huyuna. Bö- bürlenmekle geçer ömrü, toz kondurmaz suyuna. Fakat hiç de öyle değildir kazın ayağı. Git de gör ba­kalım, sofrasına bir fazla koyar mı tabağı. Gözünle görmeden inanma derim ben her söylenene. Bizzat şahit ol, sağda solda dillenene. Yalnız hazırlıklı git­meyi sakın ha unutma. Beklentini öyle fazla yüksek de tutma. Abartılı söz dilde eğreti durur, pütür pü­tür. Övülen bağa, sepetini küçük götür. Bazen sepete bile hacet kalmaz. Sadece bakmakla yetinirsin, baş­ka kârın olmaz. Ne söylenen doğrudur ne de dille­nen. İşte böyle olur sonu, sepetin boş kalır. Bağ boş, bahçe neredeyse bir karış.