Makale

TOKATLI KANYONU VE BULAK MENCİLİS MAĞARASI

TOKATLI KANYONU VE BULAK MENCİLİS MAĞARASI

Seher Meriç

Bir akarsuyun yeri oyma­sı neticesinde ortaya kanyon adı verilen dar ve dolambaçlı bir boğaz çıkıyor. Ama bu sadece yeryü­zünde olmuyor. Yer altında ya da denizin dibinde de aynı şe­kilde kanyonlar oluyor. Kaş’taki bir dalışımda yaklaşık olarak 30 metrede böyle büyük bir kan­yona rast gelmiştim. Su altında böyle birşeyle karşılaşmak en az yeryüzündeki kadar etkileyici.

Yeryüzünde kanyonun derinli­ğini etkileyen en önemli faktör, akarsuyun şiddeti.

Bu kadar coğrafi bilgi yeter sanı­rım. Peki, şimdi size bir soru so­rayım. Kanyon deyince aklınıza ilk neresi geliyor? Genelikle ilk akla gelen, turizm mevsiminde yüzbinlerce kişinin ziyaret etti­ği Antalya’daki Saklıkent Kan­yonudur. Yazın sıcağında bile ayaklarınızı soktuğunuzda buz kestiren soğuk suyuyla meşhur­dur.

Ülkemiz, bir görsel şölen olan kanyonlar bakımından oldukça zengin. Ben bu yazımda sizle- re Tokatlı Kanyonunu ve Bulak Mencilis Mağarası’nı anlataca­ğım.

Bir çoğunuz Safranbolu’ya gitmişsinizdir ya da muhakkak adı­nı duymuş, fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Tokatlı Kanyonu, Safranbolu’ya yaklaşık olarak 6 km uzaklıkta bulunuyor. Ulaşı­mı son derece kolay, asfalt bir yol, aracınızı park edebileceği­niz bir alan ve göz alabildiğine yeşillik var. İlk geldiğinizde kan­yonu göremiyorsunuz çünkü ziyaretçilerin hemen hepsi cam terasa yöneliyor. Amaç, terasın üzerinde bir fotoğraf çekip sos­yal medyada paylaşmak. Tabii yaz aylarında adım atabilecek yer bulabilirseniz. Malesef son yıllarda gezmek, görmek ve öğ­renmek kelimelerinin manası çok değişti. Çekmek, paylaşmak ve “like” almak olarak algılanı­yor.

Cam terası 100 metre kadar ge­çince kanyonun boynuna asıl­mış bir gerdanlık gibi İnce kaya Su Kemeri bizi karşılıyor. Yakla­şık olarak yerden 50-60 metre yükseklikte ve 100 metreden fazla bir uzunluğu var. Önemi ise döneminde Safranbolu’nun su ihtiyacının büyük çoğunlu­ğunu sağlıyor olması. Safran­bolu’nun ünlü Havuzlu Asmaz­lar Konağı’na giden su, işte bu kemerden geliyormuş. Üzeri yürüyebileceğiniz kadar geniş olmasına rağmen kemerin üze­rine çıkmanızı tavsiye etmem, tehlikeli ve zaten yasak. Maale­sef bu hâlde dahi çıkanlar var. Su kemerlerinde akan suyun şiddetini azaltmak için üç farklı kıvrım bulunuyor.

Hâlâ kanyon nerede diye sağa sola bakınırken sağ tarafımızda “Kanyon Girişi” yazısını görüyo­ruz. Ahşaptan, küçük bir teras var. Biraz ilerisindeki cam tera­sa nispet edermiş gibi duruyor. Kanyona girişte cüzi bir ücret ödeniyor.

Ve işte kanyona adımımızı attık. Aşağıda harika bir manzara var. Aynı iyi kabarmış bir keki bıçak­la kesip ilk dilimi çıkardığınızda oluşan boşluk gibi. Tam ortasın­dan kış aylarında bile suyu eksik olmayan Hızar Çayı akıyor. Önü­müzdeki ahşap merdivenler ol­dukça güvenli ve döne döne aşa­ğıya indiriyor kendisini ziyarete gelenleri. Bir tarafımızda Hızar Çayı, diğer tarafımızda kireç taşı tabakaları var. Bazı yerlerde bu tabakalara dokunabiliyoruz bile.

Son yıllarda turizme açılması ve yoğun ilgi görmesinden dolayı bu kayaların içinde közde çay demlenen mekânlar açılmış. Merdivenlerden yavaş yavaş inerken fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyoruz. Eğer yaz mevsimin­ de giderseniz, aşağıya indikçe güneşinyakıcı sıcağından uzak­laşıp ferahlayacaksınız. Yağışlı ve soğuk mevsimlerde oldukça korunaklı bir alan.

Merdivenler bitip kanyonun di­bine ulaştığınız zaman, yemye­şil ağaçlar ve içinde ördeklerin yüzdüğü minik bir gölet karşılı­yor sizi. Göletin üzerindeki köp­rüden karşıya geçebilirsiniz. Acı­kırsanız gözleme ayran yapan bir yer bile var. Kanyon bu kadar değil elbet. Burası yaklaşık ola­rak 9 km uzunluğunda, yolun devamı Safranbolu’nun mer­kezine kadar gidiyor. İsterseniz kanyonun belirli bir bölümünü ata binerek bile geçebilirsiniz. Bence esas kanyon yolculuğu buradan sonra başlıyor.

Kanyondan çıktıktan sonra yine Safranbolu’nun pek bilinmeyen bir bölgesi olan Bulak Mencilis Mağarası’na gidiyoruz. Mağara, 6 km’lik uzunluğa sahip ve dün­yanın dördüncü büyük mağara­sıdır. Geçtiğimiz yıllarda yol biraz bozukmuş ama bu sene çok güzel olduğunu söyleyebilirim. Aman canım mağara işte deyip geçmeyin. Son derece ilginç bir mağara. Giriş ücretini ödedikten sonra mağaraya çıkmak için kul­lanılan taş merdivenlere doğru ilerledik. Hemen solumuzda wc ve duş yazısı dikkatimizi çekti. Hadi wc tamam da duş neden vardı? Cevabını birazdan öğre­necektik.

Karşıdan bakılınca burada bir mağara var mı denilecek şekilde dağın kıvrımları arasına saklan­mış olan Mencilis Mağarası’na oldukça dar, dik ve yüksek basa­makları tırmanarak ulaştık. Zor­lanan arkadaşlarımızın çıkması­na da yardım ettik. Bu mağara, diğerlerinden farklı çünkü ken­di kendinize gezemiyorsunuz. Muhakkak bir rehberin refaka­tinde olmak gerekiyor. İçerisi­nin sıcaklığı yaz kış 15 derece ve sizi milyonlarca yılda oluşmuş sarkıt ve dikitler karşılıyor. Muh­teşem bir yer. Ama üzerlerinde yazılar olmasa çok daha mutlu olacaktım. Milyonlarca yılda oluşmuş bir yapıya bu denli ağır hasarlar verilmesi çok acı.

Yola devam ederken arkadaş­larım pek fark etmese de ancak bir el büyüklüğünde, yarı uyur yarı uyanık, ayaklarından tava­na asılmış şekilde duran yarasa­lara rastlıyoruz.

İçeride yaklaşık olarak 400 m yürüyoruz. Bastığınız yere dik­kat etmeniz lazım. Çünkü yürü­me alanlarına halı serilmesine rağmen çok kaygan. Dönen bir merdivenle alt galeriyi geziyo­ruz. Işıklandırma harika ve orta­ma zarar vermeyecek türden.

Evet gelelim mağaranın özelli­ğine: Bu mağaranın içinde özel turlar yapılıyor. Çünkü içeride kocaman bir şelale, iki göl, bot­la geçtiğiniz bir dere ve zipline yaptığınız bir uçurum var. Yani tam bir macera. Bu heyecanlı yolculuk yaklaşık 7-8 saat sürü­yor ve gidiş dönüş 8 km.

Yolculuğu, rehberler eşliğinde ve özel ekipmanlarla yapıyor­sunuz. Ve mağaradan eliniz yüzünüz kapkara olarak çıkı­yorsunuz. İşte tam bu anda kapı girişinde gördüğümüz duşların ne anlama geldiğini anlıyoruz. Bu işi 7’den 70’e kadar sağlık sı­kıntısı olmayan herkes yapabiliyormuş. Oldukça makul ücretle­ri var.

Gittiğinize değecek kadar güzel bir mağara burası. Bu ay sîzlere Tokatlı Kanyonu’nu ve Mencilis Mağarası’nı anlattım. Ama Küre Dağları’nda anlatılacak hikâye­si olan birkaç kanyon daha var. Bazılarına özel eğitimli, kanyoning yapan sporcular girebiliyor. Valla Kanyonu, Çatak Kanyonu ve Horma Kanyonu ilk anda ak­lıma gelenler. Ben size isimlerini vermiş olayım. Hem kim bilir, belki siz benden evvel gidersi­niz. O vakit siz anlatırsınız, ben dinlerim.