Makale

SORUMLULUKLARIMIZ VE RAMAZAN

SORUMLULUKLARIMIZ VE
RAMAZAN
Sedide Akbulut
DİB Aile ve Dini Rehberlik Daire Başkanı

Recep, şaban ve ramazan. Üç aylar, rah­met ve bereket mevsimi olarak birbiri ardınca gelen ahiret kazanımlarının müjdesi. Ramazan, iki ay boyunca iyilikleri çoğaltarak sevapları ar­tırarak hazırlık yaptığımız ahiret hayatını derinden hissettiren gö­nül zenginliği, nefis muhasebesi.

Ramazan, rahmet ve bereketin ya­şandığı aynı zamanda Müslüman’a isti­kamet sağlayan bir medeniyetin de adıdır. Ramazan bir medeniyettir; insanın insanla imtihan olduğunu, insanın insanla ahiret hayatını kurtaracağını öğreten bir mede­niyet. Her yıl yenilenen kar­deşliğin, yardımlaşmanın, dayanışmanın sembolü bir medeniyet.

Allah Resulü (s.a.s.) bu medeni­yeti şöyle izah eder: “Ramazan ayı size bereketiyle geldi, Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, ha­taları yok eder, o ayda duaları kabul eder. Allah Teâlâ sizin (ra­mazan ayındaki ibadet ve hayır konusunda) birbirinizle yarış etmenize bakar ve melekleri­ne karşı sizinle övünür. O hâlde iyilik ve hayırdan yana Allah Teâlâ’ya kendinizi gösterin. Ra­mazan ayında Allah’ın rahme­tinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir.” (Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, III, 344)

Bu beyan aynı zamanda bize geçmiş ve gelecek perspektifi çizer, geçmişe pişmanlık ve af, geleceğe hayır ve hasenat ile bi­rikimin kazancını müjdeler.

Ramazan, insanlığa rahmet, ai­leye berekettir

Ramazan bereketiyle gelir, top­lumsal beraberliğe fırsatlar su­nar. İftar sofralarımızdan hayır paketlerimize, bayramlıkları­mızdan fitrelere farklı imkân­lara kapı aralanır. Peygamber Efendimiz “Bir oruçluya iftar veren, o kişinin sevabı kadar se­vap elde eder. Oruçlunun seva­bından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, Savm, 82) buyururken kapılardan birine işaret etmek­tedir. Bugün dünyanın yaşadığı salgından ülkemizin de etki­lendiği gerçeğini göz önünde bulundurmak zorundayız. Do­layısıyla oruçluya vereceğimiz iftar yemeklerini onların kendi evlerinde iyilik sofraları olarak kurmalı bu zor günler geçe­ne kadar ramazanda da sosyal mesafe kuralını uygulamalı­yız. Yoksula İhsan ve ikramları ulaştırmak, yaşlıya kol kanat olmak, yetimin yüzünü güldür­mek, kimsesize kimse olmak, toplumsal dayanışmaya katkıda bulunmak için ramazan ayı bir fırsattır. Allah Resulü bu ayda cennet kapılarının açıldığını, cehennem kapılarının kapan­dığını, şeytanların bağlandığını buyururken bizler de toplumda suç oranının azaldığı bir huzur dönemine şahit oluruz.

Zamanlar içinde ramazan, aile olduğumuzu en çok hissetti­ğimiz anlardır. Bu aya hazırlık günler öncesinde yaşanan te­laşlarla başlar. Yufkalar açılır, erişteler kesilir, tatlılar daha sonra şerbetlenmek üzere pişi­rilir. İftarın, sahurun, yapılacak diğer hayırların planları yapılır. Tüm bu tatlı çabalar ev halkını birbirine yakınlaştırır. Hiç ol­madığımız kadar birlikte oluruz sofralarda, birbirini sahura kal­dıran komşular oluruz, ışığımız gözetlenir kalktık mı sahura diye. En çok da çocuklar için bir heyecandır iftar ve sahur.

Birbirimizi arar, hâl hatır sorarız. Uzun zamandır ihmal ettiğimiz akrabalık bağlarına can gelir bu ayda. Kalpler oruç ve namazla huzur bulurken kırılan gönüller af ve İhsan ile hayat bulur.

Ramazan, aile fertlerine disip­linli çalışma ve istikamet ka­zandırır

Ramazan, öncelikle niyet kav­ramını öğretir çocuklarımıza. Niyet dünya hayatının yönünü belirler. Niyet eylemin nedenli- ği, niçinliğidir. O nedenle “Niyet hayır akıbet hayırdır” deriz. Her eylemin başlangıcıyla bitişi ara­sındaki bu ilişki, insanın dünyası ve ahiretiyle olan ilişkisi gibidir.

Ramazan oruca niyetle başlar ve bayramın af müjdesiyle sona erer.

Aile, eğitimin başladığı en önemli kurumdur. İnancın, iba­detin ve davranışların yaşanılan örnekliklerle aktarılacağı yerdir. Ailede ramazanın hayra, iyilik­lere, iradeyi sağlamlaştırmaya, ahiret hazırlığına bir niyet oldu­ğu anne ve babanın örnekliğiyle öğretilir. Çocuklar ramazan için niyetin sadece açlık ve bedensel hazlardan uzak kalmak olmadı­ğını büyüklerinin davranışların­dan öğrenecektir. Uzun süren küslüklere son verildiğini, ihmal edilen ibadetlere coşku geldi­ğini, unutulan değerlerin gün yüzüne çıktığını ailelerimizde göreceğiz. İşte bu kazanımlar, insanlarla güzel geçinmeye, eylemlerimizde Allah’ın razı olduklarına yönelmeye vesile olarak ahiret istikametini de çizecektir. Yılın diğer zamanla­rında da korumamız gereken bu erdemler bizi dünyada mamur, ahirette mesut edecektir.

Ramazan ayında oruçla başla­yan bir disiplin ve planlama gi­rer aile hayatımıza. Hiç olunma­dığı kadar düzen başlar bu ayda. İftar ve sahur için imsakiyeler hazırlanmıştır. Bütün ev hal­kı artık aynı saatte sofradadır. Birlikte olmanın güzelliği, iftarı beklemenin heyecanıyla karışır. Oruç kendisine farz olmamış çocuklar, hastalıkları nedeniyle oruç tutamayan büyükler de if­tara saatler kala dokunmazlar yiyeceğe içeceğe. Bu, aile olma­nın kazandırdığı bir aidiyettir. Tutulan oruca saygı kadar tu­tanlarla beraberliğe verilen an­lamdır. Zamanı en çok bu ayda yakından hissederiz. Ramazan, günü planlayan Allah’ın işleri­mizi, derslerimizi, oyun saatleri­mizi de bir plan ve ölçü içerisin­de yapmamızı istediğini öğretir.

Ramazan, ailede irade terbiye­si, davranış muhasebesi öğretir

Ramazan bir irade eğitimidir. Çocuğun oruçla yaşadığı açlık ve susuzluk, bir irade eğitimi ola­rak ona haramlara karşı direnç kazandıracaktır. Aynı şekilde istediği her şeyin istediği her an olamayacağını bilir. Sırasını ve zamanını beklemeyi, sahip ola­madığında sabrı ve teslimiyeti öğrenir.

Anne, evlerinin ekmeğini alır­ken yaşlı komşuları için de bir ekmek almasını istediğinde çocuk komşuluğu, büyüklere iyiliği yaşayacak ve öğretecek­tir. Kazancını başkalarıyla pay­laşırken ihtiyacı olanınyanında olmayı görecektir. Dayanışma, yardımlaşma gibi kavramlar öğretilirken iyiliğin karşılığını sevap olarak ifade ederiz. Nedir sevap? Niye kazanmak isteriz? Kültürümüzde günahın karşı­tıdır sevap. Rabbimizin rızasını kazanmaktır. Ramazan, sevap­ların biriktirildiği bir kumbara gibidir. Çocuklarımıza bu kum­baranın harcamayerinin ahiret olduğunu biriktirdiklerimizden kat kat fazlasını harcayabilece­ğimizi öğretiriz. Burada önemli olan bütün bu iyilikleri yapma­nın insan olmanın bir gereği ol­duğunu vurgulamaktır.

Müslüman’ı ahiret kazancına ulaştıracak temel nokta yaratı­lış misyonudur. Elbette ki ahiret hayatının ödül ve cezaları, müj­deci ve caydırıcı yönüyle etkili olacaktır. Ancak bir çocuğun ve bir gencin dünyasına kazandır­mak istediğimiz en önemli iliş­ki, Rabbiyle kuracağı ilişkidir. O’nunla yakınlığı ve O’na aidi­yeti rızasını kazanmak, rahme­tinden uzak kalmak endişesiy­le oluşacaktır. Bu nedenle aile fertlerinin kulluk bilinci korkuya değil sevgiye ve rahmete dayalı olmalıdır.

Peygamber Efendimiz, ni­yet ederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek ramazan orucu tutan kişinin geçmiş günahla­rının affolunacağını ifade etmiştir. Neden günahların affını, hataların örtülmesini isteriz? Elbette ki ahiret kaygısındandır. Bu kaygı, Allah’ı razı etmek son­suz hayatı O’nu sevenlerle geçi­rebilmek arzusundandır. Ailece yaşanan ramazan da bir ahiret azığıdır. Yediğin değil yedirdi­ğin, aldığın değil dağıttığınla hazırlanan bir azık. Zekât ve sadaka bu ayda daha bir özenle hesaplanır ve dağıtılır. Aile bü­yükleri bu ihsanı çocuklarıyla yaşamalıdır. Bu davranışlarla, kazandıklarımızda bize ait ol­mayan payın sahiplerine verile­ceği, verilmediği takdirde ahirette hesaba çekileceği öğretilir.

Çocuklarımız ramazan kumba­rasının sevaplarla olduğu kadar af ve mağfiretle de doldurul­ması gerektiğini öğrenmelidir. Affetmenin hayatımıza kattığı anlamı en kolay ebeveyn-çocuk ilişkisinde görürüz. Nebevi öğ­retide insanlarla yaşadığımız olumsuzlukları affedebilmenin karşılığında Allah’ın bizleri af­fedebileceğini görürüz. Karde­şimizin yaptığı hatayı affetmek, arkadaşımızın bizimle alay etmesinde onu uyarmak bize düşen sorumluluktur. Bilme­liyiz ki ramazan, başkalarının kusurlarının peşine düşmeme­yi, kendi eksiklerimizi tamam­lamayı öğretecektir. İnsanlara karşı yaptığımız davranışlar ve bize yapılan davranışlar bir he­saplaşmayı doğuruyorsa Allah’a karşı yaptıklarımız da O’nun tarafından hesaba çekilecektir. Peygamber Efendimiz, ramazan ayında iyiliklerimize mükâfatın kat kat olacağını müjdelerken hesap günü gelmeden kendimi­zi hesaba çekme konusunda da bizleri uyarmaktadır.

Ramazanla yoğunlaşan sorum­luluk bilinci ümitleri yeşertir, hayatı kolaylaştırır

İnsan hayatı çeşitli mücadele­lere sahne olur. Bazen sevinç yaşanırken bazen de hüzün sa­rar dünyamızı. Korku ve kaygıy­la beraber umut ve müjdenin birlikte yaşandığı bu manevi mevsim diliminde yaşadığımız sağlık endişelerinin alınması gerekli tedbirler ve uygulanma­sı zaruri kurallarla üstesinden gelinecektir. Bizi ibadetlerle, ha­yır ve hasenatla karşılayan rama­zan, bir başka yönüyle de müjde ve ikramları hatırlatır. Kutlu bir alışveriştir ramazan. En ağır im­tihanları bu ayda daha suhuletle geçiririz. Çünkü ramazan, rah­metin sağanak sağanak yaşan­dığı son on günüyle bağışlanma müjdelerinin gönüllere ferahlık düşürdüğü iklimdir. Çünkü ra­mazanla gelen yaşam, sorumlu­luk sahipleri için bayramın müj­desidir.

“Dünya ahiretin tarlasıdır.” sö­zündeki mesajla “Ne ekerseniz onu biçersiniz.” sözü aynıdır. Toplumun temel taşı olan aileler, emanet olarak aldıkları çocuk­larına gelecek perspektifini bu

mesajla iletmelidir. Bugün atılan adımlar, cennet bahçesine bir yü­rüyüş olabileceği gibi cehennem yangınına sürükleniş de olabilir. Unutulmaması gereken bir baş­ka husus da dünyayı kaybederek ahireti kazanamayacağı m ızdır Elimizdekilerin değerini bil­mek, ahiret hayatını kazanmaya adımdır. Onun için her namazda Cenab-ı Allah bize dünyada da ahirette de iyilik istemeyi öğre­tir. Hz. Ali’nin, “Allah’ın peygam­berlerinin mescidi, vahyin iniş yeri, meleklerin namazgâhı, Al­lah dostlarının mekânı, Allah’ın rahmetinin kazanıldığı ve cen­netin hak edildiği yer” (el-Beyhakî, el-Mehâsin ve’l-mesâvî, 386) olarak tarif ettiği dünya ancak sorumlu­luk bilinci ile yaşandığında sonu hüsran değil ikram olacaktır. Bi­reysel ve toplumsal sorumluluk­ların yerine getirilmesi dünyayı cennete çevirebilmenin adımı­dır. Ailelerimizle sorumluluk bilinci içinde idrak edeceğimiz ramazan, sahip olduklarımıza şükür, hayal ettiklerimize umut, imkân bulamadığımızda elimiz- dekine kanaat, kaybettiklerimize teslimiyet, kazandıklarımızla da ahiret müjdesi olacaktır.

Ramazan, yeryüzünü tozlardan temizleyen yağmur misali ahi­ret bilincimizdeki savrulmala­rımıza da çözüm olan zaman diliminin adı olmaktan öte bir yaşam felsefesidir, bir zihniyet­tir, her daim bir kutlu sefere ai­lece hazır olmaktır.