Makale

İslam Penceresinden Kadın-Köz Masalı, Gök Masalı, Göl Masalı, Çöl Masalı

KİTAPLIK

Zeynep Çelik

İslam Penceresinden Kadın

İslam’ın asli kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ile Hz. Peygamberin söz ve uygulamalarına bakıldığında, kadın ve erkeğin birbirini tamamlayan aynı cevhere sahip eş değer varlıklar olarak telakki edildiği görülür. İslam dininin temel ilkeleri her ne kadar açık ve anlaşılır olsa da kadına dair yanlış inanç ve pratikler, maalesef tarihin her döneminde uygulana gelmiş, birtakım olumsuz algılar toplum nezdinde makes bulmuştur. Hâlbuki ayetlerin bildirdiği çerçevede kadın ve erkek, âlemin iki saygın üyesidir. Yaradan’ın onlara verdiği farklı özellikler ve yetenekler, birini diğerine üstün kılmaz aksine birbirini tamamlayarak toplumu oluşturmanın yolunu açar.
Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasından çıkan İslam Penceresinden Kadın adlı eser, her türlü olumsuz söylemi kökeninde çürüterek kadını Kur’an ve sünnet perspektifinden ele alan bir çalışmadır. Bir giriş ve yedi ayrı makaleden müteşekkil olan eserde, kadının bir insan olarak kimliği, aile kurumunda ve toplumsal hayattaki varlığı Kur’an ve sünnet çerçevesinde ortaya konmuştur. Bunu yaparken birleştirici bir anlatım, ilke olarak benimsenmiştir. Başat konu, İslam penceresinden kadın olmakla birlikte kitap, alt başlıklarıyla birbirinden ehemmiyetli konuları ele almıştır. Doç. Dr. Ülfet Görgülü, “Kur’an ve sünnet Perspektifinden Kadın” başlığıyla konunun çerçevesini çizmiş; Dr. Elif Arslan, “Eğitim ve Kadın: Kamil İnsan Olma Yolcuğu” yazısında, kadınıyla erkeğiyle her yaştan insanın eğitim hakkına İslam’ın büyük önem verdiğinin altını çizerken Sedide Akbulut, kadının aile içindeki konumunu “Aile ve Kadın: Ailede Birey Olarak Var Olma” yazısında anlatmıştır. Kadının toplumsal hayatta üstlendiği roller, Dr. Fatma Bayraktar Karahan’ın kaleminde makes bulmuş, Dr. Lamia Levent Abul ise görsellik çağında kadının istismar edilişini masaya yatırmıştır. Kadının tüketimle olan döngüsel ilişkisi ise Prof. Dr. Huriye Martı’nın “Tüketim ve Kadın: Varlığı İmaja Feda Etme Tehlikesi” makalesinde işlenerek kadının tüketimin nesnesi değil öznesi olduğu ve onun vakur duruşuyla her türlü maddi ve manevi tükenişe dur diyebilecek güçte olduğu vurgulanmıştır. Söz konusu eser, kadın konusunda, zihinlerde neşet eden sorulara tatminkâr cevaplar sunmayı gaye edinmektedir.


Köz Masalı, Gök Masalı,
Göl Masalı, Çöl Masalı

Kudret Ayşe Yılmaz’ın kaleme aldığı, Elif Yemenici’nin çizimlerini üstlendiği masal serisi, dört kitaptan oluşuyor. Rengârenk çizimleri, sevimli kahramanları, akıcı ve sade dili ile okuru farklı dünyalara davet ediyor. Her bir masal merkeze bir değeri alarak satır aralarında işlemeyi, hayvanların dünyasından verdiği çarpıcı ve okuyanlarda merak uyandıran örneklerle aslında insana ve yaşama dair önemli mesajlar vermeyi başarıyor. Ateş memleketinde geçen Köz Masalı, etrafını saran ateşten ürkerek yumurtadan çıkmayı reddeden bir semender yavrusunun, Bukor’un hikâyesini konu ediniyor. Hayata dair korkuların, çekingenliğin işlendiği masal, minik okurlara cesareti aşılıyor. Hikâyede yer alan kahramanların her biri bir değeri simgeliyor. Anne semender şefkat ve merhametin temsiliyken Koca Kirpi bilgeliğin sesi oluyor: “Bilir misin Semender Ana, buralarda herkes mutlu olmaya çalışır. Oysa mutluluk hâlinden memnun olmakla ilgilidir. Bak sırtımda ne çok ok var, ne yana dönsem o yana batar. Ama ben şikâyet etmem, çünkü yeri gelince o oklar beni her türlü saldırıdan kurtarır.”
Hikâyenin başat konusu cesaret olsa da asıl mutluluğun, kendi yaratılışıyla barışık olmak, bizi sınırladığını düşündüğümüz şeylerin aslında bizi koruduğunu idrak etmek gibi pek çok mesele satır aralarında işleniyor.
Serinin diğer kitaplarında yine değerler eğitimine katkı sunmayı amaçlayan hikâyeler okurlarla buluşturuluyor. Çöl Masalı’nda hörgüçsüz bir deve yavrusu olan Kerimer’in hikâyesinde yardımseverliğin izini sürüyor. Göl Masalı’nda ise farklılıkları olduğu gibi kabul etmenin erdemini yeşil su kurbağası Atiko’nun yaşadıklarından öğreniyorsunuz. Serinin bir diğer kitabı Gök Masalı’nda yalnız başına yaşayıp giden baykuş Lases, hayatının en büyük dersini küçük sıska bir örümcekten alıyor. İyiliğin, başkalarına yardım etmenin önemine işaret edilen kitap, minik okurlarını bir baykuş ve bir örümceğin masalına davet ediyor. Yaralı örümceğe yardım etmeyi reddeden “Ne kırılan bir kuş kanadını sarmış ne de kopmuş bir ağaç dalını tutmuş” olan Lases, kendini başkalarına muhtaç görmediği gibi diğerlerinin de ona muhtaç olmamasını ve ondan bir şey dilememesini istiyor. Örümceğin “Büyüksün ama kalbin ne küçükmüş.” sözü ise Lases’i kendine getiriyor. Küçüklüğünde yaşadığı bir kazanın hatırasına sürüklenen Lases, bir zamanlar kendisinin de çaresizlik içinde kaldığını ve yardımsever bir leyleğin onun kanadını sardığını anımsıyor. Örümceğin veciz ve manidar sözü, yıllar sonra canlanan bir çocukluk hatırası Lases’in içinde iyiliğin tomurcuklanmasını sağlıyor.