Makale

HİÇ BİTMEYECEK YOLCULUK

HİÇ BİTMEYECEK YOLCULUK


Hatice TEKEŞİN
İzmir Karabağlar Kur’an Kursu Öğreticisi


Küçüklüğümde, İzmir-Konya arası yaptığımız yolculuklarda, yolculuk boyunca babamın arabada açtığı Abdulbasıt Abdussamed’in Kur’an kasetleri beni çok etkilemişti. Hele Tekvir suresi…
Babam, benim ve kardeşlerimin Kur’an eğitimine çok ehemmiyet verdi. Ancak bundan hepimiz aynı oranda istifade edemedik. Evimize gelen hocalarla Kur’an eğitimini hanemize getirdi. Daha sonra yaz tatilinde mahallemizde o zamanlar gayriresmi açılan ve İlahiyat öğrencilerinin ders verdiği Kur’an kursuna gittim. Adını unutmayacağım Mesude Hocamızın gayretleriyle Kur’an sevgisi âdeta içime işlemişti.
“Oku!” emrinin muhatabı olan bizler için Kelamullah’ı hakkı ile okuyabilmek için olmazsa olmaz şart öncelikle Kur’an okumayı sevmek olmalı. Harflerin hakkını vermek, usul ve kaidelere dikkat ederek okumak… Kısacası ilahi kelama yaraşır şekilde okumayı öğrenmek ve okumak… Merhum Ali Rıza Sağman Hoca’nın kitabındaki şu tanımı yapmak yerinde olacaktır: “Kur’an’a atlas libas giydirmek…”
Ortaokul yıllarımda odama çekilip ünlü karilerin okuyuşlarını taklit edip teybe kayıtlar almam ise bana tebessüm ettiren anılarımdan.
Dedem Hafız Şevket köyün resmi hocasıymış. Kendisi gibi çok hafız yetiştirmiş. Kur’an eğitimi konusunda çok disiplinli, ahlakı ve tavrı ile tam bir Osmanlı beyefendisi imiş. Yaşadıkları dönem sıkıntılı günler olmasına rağmen Kur’an eğitimi ve öğretimi için çok mücadele vermiş. O ve onun gibi Kur’an hocalarının verdiği mücadeleler olmasaydı Kur’an ilmi bu noktaya gelemezdi.
Şevket Dedemin sesi çok güzelmiş. Köyün minaresinden okuduğu ezanlar karşı köyden duyulurmuş. Ankara’da bir programda gazel-kaside okuması için çağrılmış. Orada bulunanlar okuduğu kasideye hayran kalmışlar. TRT sanatçısı olması için teklifte bulunmuşlar. Ancak Kur’an hizmetinden uzaklaşırım, endişesiyle bu teklifi kabul etmemiş.
Annemden dedemin Kur’an eğitimi yönündeki çabalarını dinlemek beni Kur’an okumayı en iyi şekilde öğrenmek noktasında çok teşvik etmiştir. Dedemin Kur’an yolundaki hatıralarını kendi ağzından dinlemeyi çok isterdim. Ancak ben dünyaya gelmeden yıllar önce dar-ı bekaya intikal etmiş. Allah kendisinden razı olsun.
Üniversite sınavlarına girdiğim ilk yıl Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesini kazandım. Mezun olduktan bir süre sonra Allah bulunduğum ilin uzak bir beldesine Kur’an Kursu Öğreticisi olarak atanmamı nasip etti. Köydeki hanımlar kısa sürede kursumuzu doldurmuştu. Kursiyerlerden seksenlik Sadiye Teyze’nin cami boy Kur’an’ını bağrına basıp kursa epey uzak olan evinden her gün yürüyerek gelmesini unutamıyorum. Yaşını almış teyzelerimizin Kur’an-ı Kerim’i düzgün okumayı ve dinî bilgileri öğrenme aşkı takdire şayan.
Hepsindeki ortak söz “Biz kursa geldik mi dertlerimizi, hastalıklarımızı unutuyoruz ve rahatlıyoruz.” oluyordu.
Kur’an şifa ve rahmet…
Bununla ilgili çok taze bir anımı aktarmak istiyorum. 2017 yılı Kur’an kursları kayıt haftasında ürkek bir şekilde kurs kapısından içeri giren ve kayıt olmak istediğini söyleyen kanser hastası Dilek abla. Yarıda bırakmak zorunda kalırım tedirginliğiyle kursa kayıt oldu. Haftada bir kemoterapi alıyordu. Kursa başladı. Bir süre sonra kendisini çok iyi hissettiğini söyledi. Doktorlar kemoterapi için hastaneye gitmesine gerek olmadığını söylemiş. Haplarını evinde alıyordu. Vaktini boş geçirmiyor, sürekli hayata ve teslimiyete dair sorular soruyordu. Varlığını anlamlandırmaya çalışıyordu. Kurs arkadaşlarını sosyal faaliyetlere teşvik ediyordu. “Kur’an kursu bana çok iyi geldi hocam.” diyordu.
Eğitim dönemi bittiğinde Dilek ablamız rahatsızlandı. Kanser bütün vücudunu sarmıştı. Doktorlar yapacak bir şeyin olmadığını söyleyip eve göndermişler. Evinde kaldığı bir akşamüstü “Hocamı çağırın, görmek istiyorum.” demiş ailesine. Kardeşi beni aradı. “Ablam sizi görmek istiyor. Gelir misiniz?” dedi. Hemen hazırlanıp küçük oğlumla beraber yanına gittik. Kapıda beni görünce ağlamaya başladı. “Hocam.” diye bağırdı. Öyle bir sarıldı ki… Biliyordu durumunu. Ancak teslim olmuştu çoktan. Oradan ayrılırken son söylediği: “Hocam hakkınızı helal edin. Sizi çok seviyorum.” oldu. Helalleştik. Ağrı kesicilerin etkisiyle uyudu ve oradan ayrıldım. Bir gün sonra yoğun bakıma alındı ve kısa süre sonra vefat haberini aldık.
Kur’an ile meşguliyeti ona acılarını bir nebze olsun unutturmuş ve psikolojik anlamda moral vermişti. Allah gani gani rahmet eylesin. Görevim boyunca o kadar güzel yürekli ablalar ve teyzelerle tanıştım ki her biri ailemden biri gibi oldu.
Kur’an öğretmeni olmak, Kur’an öğrencisi olmamak değildi. Mesele Kur’an ise hep öğrenci olarak kalmak gerekiyor. Bilgiye bilgi katmak ve eksik bir taraflarımızı tamamlamaya çalışmak… Bizi geliştiren en önemli şeylerden biri bu olsa gerek.