Makale

Doğru Bilgi ve Toplumsal Kaynaşma Bağlamında Medya ve DİN

Doğru Bilgi ve Toplumsal Kaynaşma Bağlamında
MEDYA ve DİN

Doç. Dr. Soner Gündüzöz
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

İnsanlık, toplum hâlinde yaşayan bir varlık olarak iletişime ihtiyaç duymaktadır. İnsanî iletişimin odağında ise dil bulunmaktadır. Tarih boyunca dil ekseninde öbeklenen iletişim araçları, insanlığa yön vermiş, matbaanın icadından sonra bilgi ve habere daha kolay yoldan ulaşmak mümkün olmuştur. Teknolojinin gelişmesi, kitabın yaygınlaşmasını sağlamış, bu süreçte insanlık, radyo, televizyon ve nihayet internet ile tanışmıştır. Bilgi ve haberin yaygınlaşması ve kültürün inşası bakımından önemli olan kitle iletişim araçlarının, insana, değerlere ve hukuka saygılı olduğu müddetçe büyük yararları olduğu muhakkaktır.

Günümüzde medya merkezli bir küreselleşme yaşanmaktadır. Bir olayın gerçekleştiği anın üstünden kısa bir zaman geçtikten sonra ondan haberdar olmamızı sağlayan bu gücün iyi kullanılması gerekmektedir. İnsanların sağlıklı ve doyurucu şekilde bilgilendirilmesi kadar, toplumsal hafızadaki değerlerin korunması ve ahlâkî gelişimin desteklenmesi konularında da kitle iletişim araçlarına büyük sorumluluklar düşmektedir.

İletişimin teknoloji ile büyük güç kazandığı günümüzde mahremiyete ve özel dünyalara saygıda en ufak bir kusur, çoğu zaman telâfisi imkânsız sonuçlar doğurmakta ve insanları mutsuz, toplumları huzursuz etmektedir.

İslâm, ‘doğru bilgi’ ve ‘doğru haber’ konuları üzerinde hassasiyetle durmaktadır. Objektif haber ve iletişimin fikrî temelleri Peygamberin hayatında damıtılarak zihin dünyamıza süzülmektedir. Bütün bunların hakikî membaı ise Kur’an’dır. İslâm düşüncesinde Kur’an’ın kendisi, ‘en büyük mesaj’ olarak yerini alır. Zaten Kur’an kendisini böyle tanımlar. (Sad, 67) Kur’an’ın iletişim değeri Allah tarafından gönderilmiş ilâhî bir kitap olmasından kaynaklandığı kadar, içeriğinde hiçbir çelişki ve şüphe uyandıracak bir haberin olmaması da bunda etkilidir. Kur’an ‘kesin bilgi’ olarak bir iletişim ögesi olmasının yanında, aynı zamanda İslâm medeniyetinde iletişim sürecini düzenleyen bir kitaptır.

Kur’an bu iletişim sürecini düzenlerken, ‘bilgi şımarıklığı’ olarak nitelendirdiği bir hususa dikkat çeker. (Mü’min, 83) Buna göre toplumlar bilgi üretebilir, bilgiyi teknolojiye dönüştürebilir, fakat sahip oldukları bilgi onları şımartmamalıdır. Sansasyon oluşturmak için ortaya atılmış bilginin ve insanlığı savaşlara ve felâkete sürükleyecek bilginin hiçbir değeri yoktur. İnsanları kışkırtan veya kaynağı ve gerekçeleri tam olarak ortaya konulamayan haberler karşısında sağduyulu kişilerin yapması gereken, bir bilene sormaktır.

İletişim, inançlı bir insan için hem yatay, hem dikey boyutta gerçekleşen bir olgudur. Ellerimizi açıp Allah’a dua ederken, kıbleye dönüp namaz kılarken, kul olma bilincimizi perçinlemenin yanında, dünyada yalnız olmadığımızın da farkına varırız. Bütün bilgilerimizin bizi aşan, aşmakla kalmayıp bizi kuşatan bir bilgiye aktığı ilkesi ile yoğrulmuş İslâm medeniyeti, bilgiyi kutsal bir değer olarak kabul etmektedir. Bu bakımdan insanlığa yarar getirecek her türlü bilginin sağlıklı şekilde yaygınlaştırılması gerekmektedir. Allah’ın Rasulü bilginin saklı tutulmamasını istemektedir. Dinimizin iletişimde üzerinde durduğu hususların başında haberi gerçek şekilde okumak, bilgiye dayalı haber vermek, haber kaynağının güvenilir olmasına dikkat etmek, haberin doğruluğunu araştırmak, tartışma yapılacak konunun bilgi temelinde tartışılması gibi konular gelir.

Kur’an’ın bilgi ve haber konusunda söyledikleri, iletişim alanında temel ahlâkî ilkeler olarak benliğimizi sarmakta, akıl ve idrakimizin doğru ile yanlışı ayırt ettiği bir ölçüt geliştirmemizi bize öğütlemektedir. Günümüzde yoğun bir iletişim bombardımanı altındaki insanlık, eskiye göre çok daha fazla bir ‘medya teorisi’ ve ‘medya etiğine’ ihtiyaç duymaktadır. Kur’an’ın, bu etiğin oluşturulmasında sağlayacağı katkı ve dinamizm inkâr edilemez. Medya okuryazarlığı sürecinde de dinî tecrübeden istifade edilmesi, iletişim alanında karşılaşılan sorunların daha rahat çözülmesini sağlayacaktır.

İletişimi mekanik bir devinim olarak görmek yerine, bilgi aktarımı ile beraber belli değerlerin ve erdemlerin akışını sağlayan bir sistem olarak değerlendirmek gerekir. Endüstri toplumlarında giderek yalnızlaşan insanların birbirine sımsıkı bağlanmalarını, ortak bir kültür ve zengin bir bilgi temelinde birleşmelerini sağlayacak olan unsurların başında, inanç, dürüstlük, ahlâk ve hoşgörü çerçevesinde işleyen bir medya gelir. Bu sürecin oluşumunda, medyanın, dinî içerikli programlarda halkın ahlâkî ve dinî eğitimine daha kalıcı katkı sağlayacak, sahih ve müsellem bilgilere yer vermesi tartışılmaz bir öneme sahiptir.

Kitle iletişim araçlarının sağlıklı bir diyalog, ötekini anlama ve insanî değerler çevresinde bir kaynaşma zemini sağlaması temennisiyle…

“İslâm, ‘doğru bilgi’ ve ‘doğru haber’ konuları üzerinde hassasiyetle durmaktadır. Objektif haber ve iletişimin fikrî temelleri Peygamberin hayatında damıtılarak zihin dünyamıza süzülmektedir. Bütün bunların hakikî membaı ise Kur’an’dır.”

“Günümüzde medya
merkezli bir küreselleşme
yaşanmaktadır. Bir olayın gerçekleştiği anın üstünden kısa bir zaman geçtikten sonra ondan haberdar olmamızı
sağlayan bu gücün iyi kullanılması
gerekmektedir.”