Makale

Kur'an Mealleri Sempozyumu (kitap tanıtımı)

KİTAP TANITIMI

Kur’an Mealleri Sempozyumu
C. I-II, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2007, 538, s., 502 s.

Dr. Kıyasettin Koçoğlu
DİB/Eğitim Uzmanı

İslâm’ın en temel kaynağı Kur’an’ın daha iyi anlaşılması ve mesajının doğru bir şekilde hayata aktarılmasına yönelik çalışmalar her dönemde Müslümanların en önemli gündemini oluşturmuştur. Arapça’yı iyi derecede bilmek, Kur’an’ı anlamak için önemli olmakla birlikte Müslümanların önemli bir kısmının Arapça bilmeyişi Kur’an’ı anlama noktasında farklı arayışları gerektirmiştir. Bu bağlamda farklı dillere yapılan tercüme ve meal çalışmaları önem kazanmaktadır.

Kur’an’ın tam anlamıyla farklı dillere aktarılmasının zorluğu hatta imkânsızlığı bir realitedir. Bir dilden başka dillere yapılacak tercüme ve meal çalışmalarında anlam genişlemesi-daralması, kavramların semantik alanlarında gerçekleşen değişimler ve anlamların tam olarak aktarılamaması gibi sorunlar meal çalışmalarını her zaman tartışma konusu yapmıştır. Kur’an’ın başka dillere çevrilmesinin meşruiyeti tartışmalarından sonra birçok dile çeşitli çevirilerinin yapıldığı görülmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde de benzer tartışmaların yapıldığı bilinmektedir. Bu dönemlerin ardından, Kur’an’ın Türkçe çevirilerinin yoğun bir şekilde yapıldığı yıllar gelmiştir. İlk zamanlarda Kur’an’ı, tercümesinden okumak pek olumlu karşılanmasa da zamanla hem meallerde hem de mealleri okuyanların sayısında ciddi bir artış olduğu görülmüştür. Bunun tabii bir sonucu olarak meallerin niteliği tartışmaları farklı boyutlarıyla gündemde yer almaya başlamıştır.

İşte böyle bir süreçte Diyanet İşleri Başkanlığı ve Dokuz Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi ortaklığıyla Kur’an meallerini konu alan bir sempozyumun organize etmesi anlamlı bir çaba olarak görülmelidir. Sempozyuma başlangıçta 80’in üzerinde tebliğ başvurusunda bulunulması mealler meselesinin önemli ve güncel bir mesele olduğunu hissettirmekte ve aynı zamanda meal konusunun tartışılmasına duyulan ihtiyacın önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Sempozyumda 11 oturumda toplam 49 tebliğ yer almaktadır. Her oturumun iki veya üç kişiden oluşan toplamda 26 tane de müzakerecinin olduğu bu organizasyonda ilim adamları, Kur’an mealleri üzerindeki düşüncelerini paylaşmaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından “Kur’an Mealleri Sempozyumu” adıyla iki cilt halinde basımı gerçekleştirilen eserin birinci cildinde açılış konuşmaları, 1-6. oturumlar, ikinci cildinde ise 7-11. oturumlar ve değerlendirme konuşmalarına yer verilmektedir.

Eserde Kur’an’ın tercüme ve mealinin yazılması sorunu çok yönlü olarak ele alınmaktadır. Bildirilerin bir kısmı teorik olarak çeviri ve mealin imkanı üzerinde durmaktadır. Diğer bir kısmında meal yapmak için gerekli ön şartlar ele alınmaktadır. Birçok bildiri, sorunun dilbilimsel yönüyle ilgilenmektedir. Bildirilerin önemli bir kısmı da mevcut meallerden biri veya bir kaçı üzerinde değerlendirme yapmaktadır. Bir kısmında da meallerde özel bazı konularda görülen farklılıklara dikkat çekilmektedir.

Eserde yer alan bütün tebliğleri bu sınırlı alan içerisinde tek tek ele almaya imkanın olmadığından tebliğlerde öne çıkan bazı noktalara işaret ederek okuyucunun dikkatini çekmeye çalışmakla yetinmek istiyoruz.

Tercüme ve Meale Duyulan İhtiyaç
Tebliğlerde tercüme ve meal çalışmalarının gerekliliği pek çok açıdan vurgulanmaktadır. İnsanların Kur’an’ı anlamaları, düşünmeleri ve ona göre hareket etmelerinin gerekliliği, onun tercüme edilmesinin en önemli sebeplerinden biri olarak zikredilmektedir. Kur’an-ı Kerim’in başka dillere mutlaka çevrilmesi, dünyadaki yaşayan tüm dillerde, farklı üslûplara sahip kimselere de hazırlanan mealler yayınlanması ve Allah’ın mesajının tüm insanlığa birinci el kaynaktan ulaştırılmasının önemli dinî bir vecibe olduğu vurgulanmaktadır. Aksi takdirde insanların büyük çoğunluğunun Allah’ın mesajını aslî kaynağından öğrenme imkânından mahrum kalacağı, dolayısıyla insanların ya Allah’ın mesajından habersiz olacağı ya da mesajı yanlış anlayabileceklerine dikkat çekilmektedir. Bu noktada özellikle halkımızın Kur’an-ı Kerim alırken genellikle mealli olan baskılarını tercih etmesi ve meali de Allah’ın sözü gibi değerlendirmesi dikkate alındığında, meal hazırlanırken bilimsel metotlara hassasiyet göstermenin önemi ve zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Türklerin Meal Çalışmaları ve Türkçe Yazılan Mealler
Eserde, Türklerin İslâmiyet’i kabullerinden sonra sadece askerî ve idarî alanda değil, kültürel alanda da bu dinin hizmetinde oldukları ifade edilmekte, ancak elimizdeki kaynakların, Türklerin ilk defa Kur’an çevirilerini ne zaman yapmaya başladıklarının tam net olmadığı, eldeki örneklerin de milâdî 10. asırdan sonra olabileceği hususunda ittifak olduğu belirtilmektedir. Bunun milâdî 10. asırdan önce Kur’an-ı Kerim’in bütünüyle veya bazı ayetlerinin Türkçe’ye çevrilmediği anlamına gelmeyeceği ve her şeyden önce Arapça’yı öğrenen Türk bilginlerinin, çevrelerindeki kişilere Kur’an’ı anlatırken veya Türk öğrencilerine öğretirlerken Türkçe’ye çevirerek anlatmış olabileceklerinden söz edilmektedir.

Kur’an’ın günümüze kadar yapılan yüzden fazla Türkçe tercümesinin büyük bir kısmının meal ağırlıklı olduğu ve Cumhuriyet’ten itibaren yapılan meallerin ise nitelikten ziyade nicelik olarak ciddî bir artış sağladığına dikkat çekilirken, Cumhuriyet Tarihi boyunca yapılan çevirilerin metinli ve metinsiz olmak üzere iki şekilde yapıldığı, metinli yapılan çevirilerde yöntemin hep, Osmanlı hattatlarınca yazılan hazır metni tercümenin bir köşesine yerleştirmek şeklinde olduğu belirtilmektedir.

Tercüme ve Meallerde Karşılaşılan Problemler ve Yeniden Yapılacak Meal ve Tercüme Çalışmasında Dikkate Alınması İstenilen Öneriler

Tebliğlerde tek tek ele alınan problemlerin, eleştirilerin ve yapılan önerilerin çoğu mevcut meallerden hareketle yapılmaktadır. Bizzat müzakereci konumunda bulunan meal yazarları tarafından da cevaplanan eleştirilere ve yapılan önerilere örnek olması açısından burada sadece birkaçını zikretmekle yetinmek istiyorum.

• Arapça’nın zengin bir dil oluşuna uygun olarak irab farklılıklarından kaynaklanan mana farklılıkları meallerde dikkate alınmamakta, bu nedenle Kur’an metni gereği gibi aktarılamamaktadır. İrab ile ilgili yaygın bazı hataların anlam kaymasına bazen de anlam daralmasına sebep olmasına rağmen bu hatalar meallerde aktarıla gelmiştir. Bazen harf-i cerlere bağlı olarak verilen anlamların aktarımının Türkçe ifadeleri ağırlaştırıldığından dolayı terk edilmesi gerektiği söylenmekte ise de bu geçerli bir mazeret değildir.

• Kur’an-ı Kerim’in Türkçe’ye yapılan tercümelerinde lafız ve mana bütünlüğü, Türkçe cümle yapısının korunması, devrik cümle kullanılmamamsı, tefsir tarzından uzak durulması dikkat edilmesi gerek özelliklerden bazılarıdır.

• Tercümelerde, parantez içerisinde kelime eklemek ve dipnotlarında kısa açıklamalar yapmak çoğu zaman zaruret halini almaktadır. Parantezli kelime ve dipnot kullanmadan yazılan meallerde, şeklen paranteze yer verilmemekle beraber, Kur’an’ın metninde olmayan kelimeler fazladan tercümeye eklenmekte, bu da parantez kullanmaktan daha riskli olmaktadır.

• Çeviri yapan kişi her iki dili de çok iyi bilmelidir. Türkçe karşılığı olmayan kelime ve kavramlara giderek artmaya başlayan uydurukça kelimelerle karşılık verilmemelidir. Olabildiğince metnin aslına sadık kalınarak Arapça aslından anlaşılan mananın yansıtılması gerekir. Cenab-ı Hakk’ın gayesi iyi anlaşılmalı ve bu mana aktarılmalıdır.

• Kur’an’ın tercümesinde Türkçe’nin hakim kılınması en baş gaye olarak düşünülmelidir. Bu bağlamda Mehmet Akif Türkçe’si ve İstanbul Türkçe’sinin esas alınması önerilmektedir. Türkçe ifade özelliklerine, genel mananın aldığı şekle özel önem verilmelidir.

• Modern ilmin verilerine önem verilmelidir.
• Alanında uzman olan bir heyetin hazırlayacağı Kur’an meali gönül rahatlığıyla okunabilecek bir meal vasfını taşıyacaktır. Bu bağlam Batılıların hazırlamış oldukları İncillerin aynı zamanda edebi bir şah eser olması da düşünülmelidir. Halide Edip Adıvar, İngilizce İncil tercümesini edebi abide haline getirenlerin altmış kişilik bir tercüme kurulu olduğunu söylüyor. Bu bilgi dikkate alınmalıdır.

• Kur’an’ı aslı yapısı ve gerçek mahiyetiyle tanıtmak için tercümeler yeterli olamaz. O’nu tanıtmak için milletlerin Milli Eğitim programlarındaki edebiyat öğretimi programlarına benzer hem asıl metin ile karşılaştırıcı, asıl metnin zevk ve heyecanını, ses ve musiki lezzetini tattırıcı, hem de onu analiz edici, çözümleyici bir üslûbu, içine tercümeyi de alan çok yönlü bir öğretim metodunu uygulamak gerekir.

• Çeviriler dilbilim ve çeviri kuramı açısından desteklenmelidir. Tercüme ve mealler uzmanlardan oluşan bir komisyon tarafından redakte edilmelidir.
• Kelimelerin lügavî anlamları adına sözlüklerde kelimelerle ilgi kaydedilen anlamların, tercihinde gerek dildeki gerekse Kur’an metnindeki kullanımına dikkat edilmeli, sözcüklerdeki bilgiler harmanlanmamalıdır.

• Kelimelerin lügavî, şer’î ve mecazî anlamları ayırt edilmeli, geleneksel ve modern söylemlerin ürettiği kavramların farkına vararak Kur’an kelimelerine yüklenmemelidir.

• Kelimelerin anlamını tespitte, iştikak ve sarf ilmini, beyan ilmiyle birlikte, ayetlerin anlamını verirken de nahiv ilmini, meani ilminin verileriyle birlikte değerlendirmek gerekir.

• Kutsal metin okuru, okuduğu metni, çağdaş ve çok basit bir metin gibi okuma arzusunda değildir. Metnin tarihsel eşdeğerliliği gözetilerek çevrilmesi sayesinde okur, metnin tarihsel anlam zenginliğine ulaşma ve buna göre metni kendisi yorumlama imkânına kavuşabilecek, çevirmenin metinle okur arasına girmesi engellenerek okur tarihsel zenginliğe sahip, daha saf bir metin ile karşı karşıya getirilecektir.

• Meal çalışmaları bir noktada durmalı ve belli bir iki meal üzerinde düzeltmeler yapılarak klâsikleşmiş bir meal oluşturmaya yönelik bir metot benimsenmelidir.

• Kur’an-ı Kerim mealinin belli bir kurum denetimi gibi bir tekelin altına girmesi belki doğru olmayabilir ancak uzman bir komisyonun onayını almış olması, bu konuda kontrol mekanizması görevini yürütebilir. Böyle bir mekanizma ilâhiyat fakülteleri veya DİB nezdinde kurulabilir.

• İlâhî hakikatlerin iyi anlaşılabilmesi için mealler açıklamalı olarak ortaya konmalı, gerekli bilgiler dipnotlar halinde gösterilmelidir.

• Bazı ayetlerin diğerlerinin anlaşılmasına ışık tutucu özellikleri meal ve açıklamalara yansıtılmalıdır. Yapılan çeviriler veya açıklamalar, sahih hadislerin ifadeleriyle çelişir konuma getirilmemeli ve ayetlerin çevirilerinde esbab-ı nüzul bilgileri ve rivayetleri göz önünde tutulmalıdır.

• Usulde geçen özel deyimi ile hakikat manasında anlaşılması gereken ifadeler için asla mecaz değerlendirmesi yapılmamalıdır.

• Edebî sanatlar alanına giren teşbih, temsil, kinaye gibi özellikler taşıyan kavram ve ifadelerin çevirilerinde edebi inceliklere vurgular yapılmalıdır.
• Hint alt kıtasında yapılan meallerde kullanılan dilin ve tarihsel özellikler ve düşünce yapılarındaki benzerliklerin çokluğu göz önünde bulundurularak Türkçe’ye aktarılmalarının faydalı olacağı belirtilmektedir.

• Sonuç olarak eser okuyuculara Kur’an mealleri konusunda Türkiye’deki ehl-i ilmin birikimlerini ve konuyla alâkalı tartışmaları sunmaktadır. Bu bağlamda okuyucuyu eserin sayfaları arasında konuyla ilgili ciddî bir birikim beklemektedir.